Vakıfbank'ın bağlı bulunduğu Devlet Bakanı Yüksel Yalova da, Halkbank'ın bağlı bulunduğu Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan da ısrarla diyorlar ki:
1 - Bakan olarak bize bağlı bulunan bankaya tek bir gün bile karışmadık.
2 - Özel bankalar nasıl çalışıyorsa biz de öyle çalışırız, ticari kredi veririz.
3 - Gayrı nakdi kredilerin açıklanmasına engel yok. Ancak Bankalar Yasası, nakdi kredileri açıklamamıza engel. Açıklarsak suçlu oluruz.
Ben de Özkan'ın ismini Halkbank'la son kez ilişkilendireceğimi umarak diyorum ki:
1 - Sizlere bağlı bulunan bankalara karışmadığınız hiç inandırıcı değil. Bu dediğiniz doğru olsaydı, bu bankalar bugüne dek çoktaaan özelleştirilmiş olurdu.
2 - Kamu bankası, özel banka gibi çalışma özgürlüğüne sahip değildir. Ekonomik hayatın ilk palazlanmaya başladığı dönemlerde olsa bir diyeceğim yok da, bugün gelinen noktada her isteyene ticari kredi vermek kamu bankasının görevi değildir. Krediler battığında faturası biz vergi ödeyen vatandaşlara çıkartılmaktadır. (Hoş özel bankalar battığında da faturası bize çıkıyor ya!)
3 - Önümde şu anki 4491 sayılı Bankalar Yasası ile bir önceki 4389 ve ondan önceki 3182 sayılı Bankalar Yasası'nın ilgili maddeleri var. Hepsinde de "ticari sırlar" açıklanamaz gibi yuvarlak bir ifade kullanılmış. Eğer bu yuvarlak ifade kamuoyuna karşı sorumlulukları olan kamu bankalarına da çok ağır müeyyide yüklüyorsa, derhal değiştirilmeli. Yok eğer yüklemiyorsa, bu ifadenin arkasına sığınılmaması gerektiğini birileri açıklamalı.
Halkbank Genel Müdürü Yenal Ansen'den öğrendiğimize göre (bakınız üstteki sütunlar) banka 1984'e kadar sadece küçük esnafa kredi verirken, o tarihte yapılan bir değişiklikle özel banka gibi çalışıp, normal tüccar ve sanayiciye de kredi verebilir hale getirilmiş.
Benden önermesi: 2000 kasımında bir değişiklik daha yapılabilir ve özelleştirilinceye kadar yeniden sadece küçük esnafa kredi verebilir hale dönüştürülebilir! Bunu gerçekleştirmek çok daha zor tabii. Daha kolayı, Bankalar Kanunu'ndaki ticari sır maddesine kamu bankalarıyla ilgili istisna maddesinin eklenivermesi.
Ansen'le Halkbank üzerine sohbet
Sizlere dün aktarmıştım. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, kendi adının Halkbank'la birlikte anılmasına gerek olmadığını, Halkbank'ta bir Genel Müdür bulunduğunu ve her türlü sorumu yanıtlamaya hazır olduğunu söylemişti.
Ardından Halkbank Genel Müdürü Yenal Ansen aradı ve gerçekten de her istediğim konuda beni aydınlattı. Üstteki yazıda değindiğim 4491 sayılı Bankalar Yasası'nın ilgili maddelerini faksladı.
Ansen Halkbank'ın küçük esnafa, Ziraat'in tarım kesimine, Emlakbank'ın konuta kredi vermeleri gerektiğine ilişkin görüşüme karşı çıktı. "Halkbank 1938'de kurulurken faaliyetlerini düzenleyen kanun sizin dediğiniz gibiydi. Ancak 1984'teki düzenlemeyle biz bir ticari banka olduk. O tarihten beri kredilerimizin yüzde 70'i esnafa, yüzde 30'u ise herhangi bir özel bankanın verdiği ticari kredilerden farklı değil."
Ansen, Sabah Grubu'yla kredi ilişkilerinin önceki yıllara dayandığını, ancak rakamın gazetemizde ifade edilen boyutlara ulaşmadığını dile getirdi. O da Bankalar Kanunu'nun toplam rakamı açıklamalarını engellediğini kaydetti. Ardından da "Ben 37 yıldır Halkbank'ta çalışıyorum. Hiçbir zaman açıklamadık ki..." dedi.
Ben de kendisine baş döndürücü hızla değişen ve şeffaflaşan günümüz dünyasında 37 yıldır sürdürdüğümüz alışkanlıkları, değil bir 37 yıl daha, 37 ay, hatta 37 gün daha sürdürmemizin bile mümkün olmayabileceğini dile getirerek "37 yıldır açıklanmamış olabilir, ama şimdi başlayabilirsiniz" dedim. "Yasanın ilgili maddesi değişmeden olmaz" yanıtını verdi.
2001 yılından başlayarak, bundan sonra açılacak krediler üzerinden ticari sır ambargosunun kaldırılmasına bile razıyım. Sadece kamu bankaları için ve özelleştirilinceye kadar...
İyi ki doğdun Mesut
Bugün ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın doğam günü. Aslında Yılmaz'ın doğum gününü kutlamak gibi bir niyetim yoktu. Ancak 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'inkini kutladığım "Mutlu yıllar Baba" başlıklı yazım üzerine e - posta gönderen yüzlerce okurum ve dostumdan (hepsine binlerce teşekkür) birini, Osman Ataman'ı kırmam mümkün değildi:
"Bugünkü yazınız için ellerinize sağlık. Asistanınıza da doğum gününü hatırlattığı için teşekkür.
Biliyorsunuz, bu bizim liderler genelde "akrep" burcudur. Yanlış hatırlamıyorsam Mesut Yılmaz da aynı burçtan. (Hani Diyarbakır'da konuşurken güya demokrat, gazetecilerle sessiz sinema oynarken demokratik manipülatör olan önemli kişi.)(M.T.'nin notu: Apoletleri göstermişti)
Beyefendi de bu ayın ünlüleri arasında. Artık onun doğum gününe de "pasta" gönderirsiniz."
Aslında bugün hiç havamda değilim. Ama yine de bu yılki doğum gününde Yılmaz'ı duygulandıracak ne gibi armağanlar olabilir diye bir bakalım:
Mesela Mavi Akım, mesela Akkuyu nükleer santralini alamayanlara 30'ar milyon dolarlık teselli mükafatı önerisi, mesela suya düşen Cumhurbaşkanlığı hayalleri...
Tabii TBMM'de MHP nedeniyle zorlu geçen aklama - paklama seanslarını da es geçemeyiz. Ama 2 yıl önceki Tansu Çiller'li aklama - paklama seansıyla, Alaettin Çakıcı'lı ve Korkmaz Yiğit'li Türkbank pazarlıkları zirveydi bence.
Yıllardır yapışık kardeş gibi yanından ayırmadığı Enerji Bakanı (adı önemli değil) ile birlikte nice 6 kasımlara...
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr