Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nın üst katındaki salonlardan birindeyiz. Lütfi Kırdar'ın oğlu Üner Kırdar mikrofonda:
"İstanbul Lütfi Kırdar'ın öyküsüne hoşgeldiniz. Cumhuriyetin aydın ve güler yüzünü aksettiren bir işletmenin öyküsü bu. Uygar dünyalarda binaların da öyküsü vardır. Biz bunun altını çizmek istedik."
Salonu dolduran kalabalıkta ilk gözüme çarpanlar İhsan Doğramacı ve oğlu Ali Doğramacı, Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy, Betül Mardin, Semra Özal, Prof. Besim Üstünel, Bedrettin Dalan, Güneri Civaoğlu...

"Atatürk, bugün bu salonda temsil ediliyor" diyen Üner Kırdar'ın mikrofondan teker teker hoşgeldiniz dedikleri arasında gerçekten de Atatürk'ün yakınları var: Manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan'ın yeğenleri, Başbakanı Fethi Okyar'ın torunu, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın torunları, kader arkadaşı İsmet İnönü'nün oğlu Erdal Bey..."
Hepimizi o salonda birleştiren isim Lütfi Kırdar. Üner Kırdar'ın rehberliğinde girdiğimiz zaman tünelinde hızla geçmişe yol alıyoruz.
Önce baba ve oğulla ilgili kısa bir hatırlatma:
Dr. Lütfi Kırdar, 1938'de İstanbul'a Vali ve Belediye Başkanı olarak tayin edilmiş (Demek ki o dönemde belediye başkanları da atanıyormuş). 11 yıl bu görevde kalmış. 1949'da milletvekili seçilmiş. 1957'de Menderes hükümetinde Sağlık Bakanlığı'na getirilmiş. 1961'de Yassıada'da ölmüş.

Emekli Büyükelçi Üner Kırdar, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP'nin kurucusu ve ilk yöneticisi. 1993-2001 arası UNDP'nin baş danışmanı, 1994-96 arası Habitat Koordinatörü'ydü.
20. Yüzyıl'ın en büyük son uluslararası konferansı Habitat'ın organizasyon çalışmaları için Türkiye'ye geliş - gidişlerinden birinde bindiği bir takside şoföre "Beni Lütfi Kırdar'a götür" demiş. "Tabii abicim" deyip gaza basan şoför kısa bir süre sonra "Yahu Lütfi Kırdar güreşçi değil miydi abi!" diye sormaz mı?

Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı içinde bir Lütfi Kırdar daimi köşesi oluşturma fikri, taksicinin verdiği o ilhamla! doğmuş. Aslında Lütfi Kırdar ve güreş kelimeleri arasında bir bağlantı da yok değil:
1948 Dünya Olimpiyatları'nda ve Avrupa Güreş Şampiyonası'nda güreşçilerimiz çok büyük başarı kazanınca, 1949 Avrupa Güreş Şampiyonası'nın İstanbul'da yapılması kararlaştırılır. Ama bina yok.
Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar kolları sıvar. İstanbul için hazırladığı imar planını 1939'dan beri uygulayan Fransız Mimar Henri Prost'a "Ne yapalım?" diye danışılır. Onun önerdiği mimarlar, 6 - 7 milyon liralık bir fatura koyarlar Kırdar'ın önüne...

Gerisini salonda bulunanlardan, Kırdar döneminde 10 yıl süreyle belediyenin mimarlığını yapmış, İnönü Stadı'nın da mimarı 92 yaşındaki Fazıl Aysu'nun cümleleriyle aktaralım:
"O zaman Türkiye çok fakirdi. Para yoktu. Güreş Şampiyonası İstanbul'da yapılsın diye rahmetli çok uğraştı. "Beden Terbiyesi'nin parası yok. Ancak büyük bir sergi salonu da yaparsak para bulabiliriz," dedi. Onun için Spor ve Sergi Sarayı olarak yapıldı bina.
Dedim "Beyefendi kaç paranız var?" "1,5 milyon lira" dedi. "1 milyon lira daha bulursanız, bu işi yaparız" dedim. İller Bankası'ndan 2,5 milyon lira istikrazla işe koyulduk. Bugünün 1 paket sigara fiyatına, 16 ayda bitirdik binayı. Ancak Prost terasın genişlemesini istediği için 65 bin lira bir hesap fazlası çıktı. Beyefendi, "Müteahhide söyle, faturayı 2,5 milyondan kessin. Geri kalan 65 bin lira için de beni dava etsin. O parayı muhakemat faslından ödeyeyim" dedi..."
Üner Kırdar'dan öğrendiğimize göre 1940'larda İstanbul'daki her binaya, mimarının adı ve hangi tarihte yapıldığını gösteren küçük birer plaket konulurmuş. Babası ayrıldıktan bir süre sonra o plaketler sökülmüş.
Babasının adını taşıyan binanın plaketi, cumartesi günü bir bakıma yeniden takılmış oldu. Darısı güzel İstanbul'umuzun plaketi hakeden diğer binalarının başına...