Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Baba'ya bundan böyle Amca demek konusunda medyadaki arkadaşlarıma yaptığım çağrıya ilk destek Medyakronik ve Ümit Kıvanç'tan geldi.
Onlar da bir hesap, biraz toplama - çıkartma yapmışlar ve Baba'ya artık Amca denmesi gerektiği sonucuna varmışlar.
Sekreterim Ebru www.medyakronik.com sitesini tıkladığında, işte bu fotoğraflı hesap çıkmış karşısına...
Matematikte yanılma payı pek yoktur. Ne dersiniz?

Bankacı kariyerinde İzmir'in önemi

1994 krizinde el konulan TYT Bank'ın sahibi Bülent Ener'le önceki günkü Dünya gazetesinde yapılan geniş söyleşiyi okurken aklıma birden İş Bankası eski Genel Müdürü Ünal Korukçu geliverdi.
Lapis Grubu zor durumdayken ve TYT Bank da muhtemelen 64. madde kapsamındayken, dahası Koç'tan Doğuş'a sağlam birçok talip varken İş Bankası'nın pırıl pırıl iştiraki Dışbank'ı nasıl Lapis Grubu'na sattığını, kısa bir süre sonra da içi boşaltılmış ve faturası İş Bankası'na yüklenmiş olarak nasıl geri aldığını anımsadım.
Korukçu'nun 1998 ekimindeki istifası da muhteşem olmuştu! Alaaddin Çakıcı'nın yakın arkadaşı Erol Evcil'e ve Eze Zeytinleri'ne İş Bankası'ndan bol keseden açılan kredilerin deşifre olması, Korukçu'nun İş Bankası ile yollarını ayırmış, hemen ardından Yaşar Holding'le birleştirmişti.
Tam Korukçu'yu düşünürken, dünkü gazetemizde Yaşar Grubu'nun Viking Kağıt'ı satışı dolayısıyla Genel Koordinatör olarak fotoğrafıyla çıkmaz mı karşıma? Ne tesadüf!
Yahu Egebank ve Etibank'ı batırdıkları için bugünlerde kırmızı bültenle aranan 3 bankacıdan 2'sinin, Sami Erdem ve Şükrü Karahasanoğlu'nun da yolları Yaşar Grubu'ndan geçmemiş miydi? Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü'nden ayrılan Sami Erdem Tütünbank'a (şimdiki Yaşarbank) genel müdür olup, Şükrü Karahasanoğlu'nu da yardımcılığına almamış mıydı? Sami Erdem daha sonra Ali Balkaner'in satın aldığı Yurtbank'a Genel Müdür olurken, Emlakbank Genel Müdürlüğü koltuğunda oturan Karahasanoğlu, çeşitli para transferlerini yakın arkadaşı Ali Balkaner aracılığıyla yapmamış mıydı?
İnterbank'ı batıran Cavit Çağlar'a Karahasanoğlu döneminde Yaşarbank'tan okkalı krediler açılmamış mıydı? Süleyman Demirel 1991'de iktidara gelince, Özal'la kanlı - bıçaklı olan Yaşar Grubu rahat bir nefes almamış mıydı? Hele manevi oğlu Cavit Çağlar'ı bakan yaptığında Yaşar Grubu'nun keyfine diyecek yoktu herhalde... Zira Şükrü Karahasanoğlu kısa bir süre sonra Emlakbank'a Genel Müdür oldu. Yaşarbank'ın diğer genel müdür yardımcısı Yaşar Yılmaz Özen Vakıfbank'ın başına getirildi...
Egebank'ın kökü de İzmir. Bir dönem genel müdürü de Sami Erdem. Herhalde hepsi tesadüf değil mi?

Murat'ın tahsil durumu

"Murat'ın CV'sinin düşündürdükleri" başlıklı yazım üzerine dikkatli bir okuyucumuz aradı:
"Murat Demirel'in özgeçmişinde Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'nden 1990'da mezun olduğunun belirtilmesine rağmen, siz Boğaziçi Üniversitesi kayıtlarından konuyu araştırıp, inşaat fakültesinde öğrenim gördüğünü, ancak mezun olmadığını yazmışsınız.
Benim bildiğim kadarıyla bankaların yönetim kuruluna girenlerin üniversite mezunu olması, hatta üniversitelerin İdari Bilimler ya da Hukuk fakültelerini bitirmesi şartı var. Bu durumda Murat Demirel nasıl olmuş da Egebank'ın Yönetim Kurulu Başkanı olmuş? Orada da bir katakulli var galiba..."
Okurumuza "Belki Amerika'daki adı - sanı bilinmeyen bir üniversiteden diploma almıştır" diyecek olduk. "Öyle olsaydı CV'sine yazmaz mıydı?" diyerek lafı ağzımıza tıkadı. Murat'ın öğrenim durumuyla ilgili olarak okurlarımızdan bize ek bilgiler ulaştırılırsa seviniriz.
Okurumuzun uyarısı üzerine Bankalar Birliği'ni aradık. Bize verilen bilgiye göre bankaların yönetim kurulu üyelerinin en az 5 kişiden oluşması, bunlardan en az 3'ünün okurumuzun sıraladığı fakültelerden birini bitirmiş olması şartı varmış. Bu durumda Murat Demirel de arada kaynamış olmalı.

Sümer Oral'ın sıkıntısı

Dün sabah ilk telefon Maliye Bakanı Sümer Oral'dan geldi. Kurduğu 68 naylon şirketle önceki günkü gazetemize manşet olan yurtdışındaki kaçak işadamı Orhan Aslıtürk'le yanyana fotoğraflarını köşeme koymamdan rahatsız olmuş. "Benim o yapıdaki insanla hiçbir ilişkim olamaz" dedi. 3 kez bakanlık yaptığını ve hiçbirinde de Aslıtürk'ün bakanlığın kapısından içeri adımını dahi atmadığını, hatta istersem özel kalemin telefon rehberlerini inceleyebileceğimi, "o şahsın" telefon numarasının bile kayıtlı olmadığını dile getirdi. "Ben sadece eşimden sorumluyum" dedi.
Sümer Oral, Orhan ve Aslıtürk isimlerini kullanmamaya titizlikle özen gösterdiği ve sürekli "o yapıdaki şahıs" ya da "o şahıs" dediği için şimdi ben de dünkü köşemi görmemiş okurlarım için kayınbirader hatırlatması yaparken zorlanıyorum.
"Yakın akrabalık ilişkileri nedeniyle bayram - seyran, düğün - cenaze gibi özel günlerde de mi beraber olmuyorsunuz?" diye sordum Oral'a. "O yapıdaki şahıslarla benim selamım - sabahım olamaz. 30 yıldır tek bir gün bile ne benim evimde kalmıştır, ne de ben onun evinde" dedi.
"Ya eşiniz, o da kardeşiyle görüşmüyor mu? Aslıtürk'ün her gün yeni bir marifeti ortaya çıktıkça, ister istemez bu gibi soruyar akla geliyor" dedim. "Eşim de benim çizgimdedir" dedi.



Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr