Meriç Köyatası

Meriç Köyatası

merickoyatasi@hotmail.com

Tüm Yazıları

Değerli büyüğüm Güngör Uras, “Göcek Tabiat Parkı ilan edilse, burayı pisleten ve buraya demir atan teknelerden devlet para alsa nasıl olur?” diye sordu. Ben de kendisine uzun bir mektup yazdım. Özeti aşağıda…

Sevgili Güngör ağabey… Göcek, Hisarönü Körfezi ile Gökova Körfezi’nin bir bölümü rahmetli Turgut Özal zamanında Özel Çevre Koruma bölgesi ilan edildi. Ancak bu koruma çok kolay delindi. Bu bölgelerin özel koruma bölgesi ilan edilmesini sağlayan Can Pulak’ın da “Keşke Özel Çevre Koruma yerine Milli Park ilan etseydik” dediğini aktarayım. Ben de bu konuda Can Pulak’a ve size katılıyorum.

Eskiden tekneler küçüktü ve ağaçlara bağlanması sorun yaratmıyordu. Son yıllarda tekneler büyüdü tonajları arttı. 5-6 tonluk tekneler gitti, 300 tonluk tekneler geldi. Bunlar ağaca bağlandığında zarar veriyor. Belli bir tonajdan sonra ağaca bağlanmak yasaklansa, kıyılara yeni babalar yapılsa iyi olur… Bu yerlere demir atan teknelerden demir atma parası alsak önerisine gelince… Maliye Bakanlığı’na bağlı Milli Emlak Genel Müdürlüğü, marinalardan kara ve deniz alanları kiralama bedelleri ile ecri misil alıyor. Bu kiralar her yıl enflasyon kadar artıyor. Ancak o bölgede emlak değerleri marina sayesinde hızla yükseliyor. Bu kez maliye enflasyonun dışında yüzde 200’e varan oranda kira artışına gidiyor. O kira artışları da tekne sahiplerine yansıyor. Marinadan marinaya değişiyor ama tekne bağlama fiyatlarının yaklaşık yüzde 20’si maliyeye gidiyor. devlet ayrıca neyin parasını istiyor? Göcek gibi özel yerlerde bağlama parası alınacaksa oturup tartışmak gerekir. Mesela bizde Hisarönü Körfezi’nde muhtarlıklar, lokanta iskelelerine bağlanan teknelerden boyuna göre para alıyor.

Hırvatistan’da özel bölgelerde demir attığınızda ya da Yunanistan’a giriş yaptığınızda sizden ayakbastı parası gibi bir demir atma parası alıyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde benzer uygulama var. Ancak kendi bayrağını taşıyan teknelerden bu parayı almıyorlar. Benim önerim şudur. Yabancı bayraklı teknelerden bu para alınabilir. Yabancı bayraklı Türkler de bu parayı öder. Zaten Türklere ait Türk bayraklı tekne sayısı çok az. Bugüne kadar vergi ödeyip enayi muamelesi gören Türk bayraklı teknelere de küçük bir jest yapılmış olur.

Ayrıca özel bölgelerde demir atma parası alınacaksa bu parayı çevre koruma amaçlı olarak yerel yönetim alabilmeli. Maliye de bir jest yapıp marinalardan aldığı ecri misil bedellerinin bir bölümünü yine o marinanın hinterlandında bulunan yerel yönetimlere, muhtarlıklara aktarmalı.

Çöp ve denizci terbiyesi Diğer taraftan çöp ve denizi kirletme konusuna gelince… Maalesef Göcek’te hiç yerinden hareket etmeden aylarca duran büyük yatlar var. Bu tekneler hareket etmediği için atık suları birikiyor. Bu atık suları da şimdilik Turmepa adlı dernek ücretsiz gidip topluyor. Doğrusu, liman içi ve koylarda teknelerin pis su basmasını önlemek ve bu teknelerin açık denize çıkmalarını sağlamak olmalıydı.

Tembel ya da şımarık, ne derseniz deyin, bir yere demir atıp aylarca hareket etmiyor diye Turmepa’nın bu teknelerin ayağına gidip çöplerini toplamasını da içime sindiremiyorum. Koli koli aldığı şişe suyunu, kola kutusunu, gıda maddelerini taşıyıp büyük hacimlerde buzdolaplarında saklayan adam, boşalan, hafifleyen ve hacmi küçülen bu çöpü niye saklayamaz? Yemek artıklarını bir saklama kabında toplayıp hiç kokutmadan gayet rahat buzdolabında muhafaza edebilir. Denizci terbiyesi olan kişi çöpünü biriktirir, en yakın çöp toplama istasyonuna gidip boşaltır. Göcek’teki hareketsiz tekneler yüzünden tüm denizcilere denizi pisletiyor denmesi haksızlık olur.

Mavi kart ve komedi Ne yazık ki Göcek’teki tembel denizciler nedeniyle devletimiz mavi kart diye bir sistem geliştirdi. Göcek’te uygulanan mavi kart modeli tüm Türkiye’de zorunlu kılındı ama altyapısı yok. Göcek’te Turmepa bu atıkları alıyor belediyenin arıtma tesisine veriyor. Onlar da arıtıp ormana deşarj ediyorlar. Turmepa şu kadar atık aldım diye de her teknenin çipli mavi kartına işliyor. Ancak daha büyük olan Hisarönü Körfezi ve Gökova Körfezi’nde bu atıkları alacak istasyonlar, bu atıkları arıtacak tesisler yok. Fiilen buralarda mavi kartın uygulanma ihtimali yok. Fakat Sahil Güvenlik botları, mavi kartı bulunmayan teknelere 7 bin liralardan başlayan cezalar kesmeye başladı. Altyapısı olmadan mavi kartı ne yapacağız? Şimdi bahsedeceğim konu şaka değil, gerçek. Size yazdığım mektupta bölge adını açıkça verdim. Ama burada yazmaya kalksam Ankara’dakiler oradaki bürokratların tepesine binecekler. Geçenlerde bizim bir Deniz Hudut Kapısı’ndan bir Yunan Adası’na çıkış yaptım. Liman Başkanlığı’nda mavi karttan atık alım işlemi yaptırmamı söylediler. “Tanklarım temiz, marinadan yeni geldim” dedim. “Fark etmez, belediyeye gidin” dediler. Belediyeye gittim. Mavi kartımı aldılar 100 litre pis su atığı alınmıştır diye bilgisayara işlediler. Tanklarım boştu ama dolu olsa da alamayacaklarını, çünkü belediyenin böyle bir atık alım istasyonu olmadığını söylediler.

Belediyenin atık alım istasyonu yok ama atık alımı yapılmıştır diye işlem yapan mavi kart programlı bilgisayarı var. Ankara’daki bürokratlarımız memnudur sanırım. Onlara göre denizlerimiz böyle temiz tutulabilir anlaşılan… Bir de Turmepa’nın internet sitesinden birkaç rakam hatırlatmak isterim.

“Denize kıyısı olan toplam 28 ilde toplam 1.257 belediyenin 399’unda kanalizasyon şebekesi dahi yok. 1.257 belediyede sadece 124 adet arıtma tesisi var. 1.257 belediyenin toplanan yıllık 2 milyar metreküp atık suyun 537 milyon metreküpü arıtılmadan sulara karışıyor. 2008 yılı rakamlarına göre, imalat sanayi 1 milyar metreküp atık suyu arıtmadan denizler, nehirler ve göllere boşaltıyor. ” Ben teknelerden kaynaklanan deniz kirliliğinin önlenmesi için çok çaba göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Yatlar elbette denizi kirletmemeli. Deniz kirliliğinin, yüzde 96’sı kardan, yüzde 6’sı da deniz taşıtlarından kaynaklanıyor. Bu yüzde 6’nın da çok büyük bir bölümü tankerler ve büyük yük gemilerinden geliyor. Ancak yukarıdaki bu rakamlara rağmen deniz kirliliğinin nedeni yatlardır deniyorsa, sorunun kaynağını görmek ve çözüm yolu bulmak çok zor olur. Kara kaynaklı kirlilik önlenmeden denizleri korumak mümkün değil. Jeneratör kurumu Ama Göcek’te büyük tanker de yok, karadan kaynaklı kirlilik de çok fazla değil. Yağmurlarla gelen tarımsal kirlilik (zirai ilaç, gübre vs.) söz konusu… Alınan tüm tedbirlere rağmen Göcek’te yer yer deniz üstünde bir tuhaflık var.

Sebebi şu: Göcek’te hareket etmeden uzun süre yerinde sabit kalan büyük tekneler klimaları için günün 12 bazen 24 saati jeneratör çalıştırıyor. Denizin üstü de bu jeneratörlerden çıkan kurumla kaplanıyor. Denize girenin vücudunda, sanki bir şeyler ısırıyormuş gibi kaşıntı hissi doğuyor. O yüzden Göcek’e gidip denize girecekseniz, klima çalıştıran büyük teknelerin yanından girmeyin. Küçük teknelerin olduğu yerleri tercih edin.

Haberin Devamı

Göcek’te demir atma parası alalım mı

Haberin Devamı

Büyük teknelerin yanında denize girmeyin!

Haberin Devamı

Göcek’te sabit kalmakta olan büyük tekneler klima için jeneratörleri uzun süre çalıştırıyor. Denizin üstü de bu jeneratörlerden çıkan kurumla kaplanıyor.
Denize girenin vücudunda sanki bir şeyler ısırıyormuş gibi kaşıntı hissi doğuyor.

Yazılarından çok şey öğrendiğim Güngör Uras ağabeyim, geçen gün
e-posta gönderdi. “Sayın Denizci Yazar, Göcek Tabiat Parkı ilan edilse, Bakanlık tarife belirlese, marinada bağlanan gemilerden günlük, koylara demir atan teknelerden günlük demir atma parası alsak… Bunlar denizi pisletiyor, çöplerini atıyor. Bunlar için babalar yapılmış. Baba bulamayan ağaca bağlıyor. Denizci Yazar Meriç kardeşime sordum bunları söyledi diye yazacağım…”