Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu, osmanlıca bir deyimdir. Fakat hala, okumuşlar veya yaşı bir çizginin üstündekiler tarafından toplumumuzda çok kullanılır. Çünkü ince bir anlamı vardır.
Ferit Devellioğlu'nun "Osmanlıca - türkçe ansiklopedik lügat"inden: "şüyu = herkesçe duyulma, yayılma, bilinme"; vuku = olma, oluş".
Yani: Bir şeyin önceden, herkes tarafından duyulması onun olmasından daha zararlıdır!
Tabii bu, "aslında zararlı" bir marifet hakkında söylenir.
Mesela "deprem vergisi" gibi..
Şimdi onun geri alınması veya geri bırakılması, duyulmasıyla oluşmuş zararı kurtarmaz. Kendisi 50 milyon etmeyen cep telefonuna 50 milyon vergi ödememek için kartını iptal ettirenler, "Nasıl olsa bu parayı benden vergi olarak alacaklar" diye yardımı kesenler, mütemadiyen "kümesteki kaz" yerine konulmaktan gına getirmiş mükelleflerin vergi koyucuya hiddeti bu zararlardan sadece bir kısmıdır.
Depremin hasarı nedir, meçhul. Nerelerde, kaç bina yıkılmıştır, meçhul. Dışardan ve içerden yapılan yardımların tutarı nedir, meçhul. Hükümetin ek para ihtiyaçı ne olacaktır, meçhul. Karakuşi tarzda salınan vergi ne getirecektir, meçhul. Üstelik hükümet, kendisinden öncekiler gibi uçan kuşa borcu bulunan, iki yakasını biraraya getiremeyen, eli özel fonların içinde suç üstü çok kez yakalanmış bir müessesenin itibarsızlığındayken vatandaşta uyanan tepki tartışılabilir mi?
O halde, bir "deprem vergisi" şart hale gelebilecekse bile bunun bütün hesaplar yapıldıktan sonra ilan edilmesi gerekmez miydi?
Ama bunun için "çenesini tutmasını bilen" devlet adamlarına ihtiyaç vardır. Baksanıza bu kurala af konusunda da uyulmadığından bütün bir kamuoyunun hışmını çeken "af kanunu"na ancak "Ne yapalım, önceden duyuldu ve bir bekleyiş oluştu. Buna artık karşı çıkamazdık" savunması yapılabilmektedir.
Kim tarafından? "Ecevit ailesi" tarafından. "Ecevit ailesi" ve onun sultası altında tutulanlar tarafından.
Yani "şüyu"u, "vuku"undan önce ortaya salmış olanlar tarafından.
Karada, havada ve denizde - henüz bir denizaltıya binmediği için - konuşmadan duramayan bir Cumhurbaşkanı ile Başbakanlığın giriş kapısına seyyar mikrofon koydurtmuş - Dünyada görülmemiş şey! - bir Başbakana sahip ülkede işlerin başka türlü cereyanına imkan var mıdır?
Hele o ülkenin seçmeni, seçtiklerini yola getirmenin yolunu bunca senedir öğrenememişse ve seneler senesi, kör değneğini bellemiş gibi aynı "konuşkan"ları şöyle veya böyle, getirip başına oturtuyorsa..
Hem de, doğal veya sanal, bütün uyarılara rağmen! "Susurluk'un kamyonu" ve "1999'un zelzelesi" dahil.




Yazara E-Posta: m.toker@milliyet.com.tr