Takvimler 4 Ocak 2002 tarihini gösteriyordu. Öğleye doğru başlayan kar yağışı İzmir’de kısa sürede etkili oldu.
Birkaç saat içinde kent merkezinde yaklaşık beş santimetreye yakın kar birikti.
Daha yüksek kesimlerde ise kar kalınlığı yer yer yarım metreyi buluyordu.
Akşama doğru Atatürk Mahallesi ve Evka-4 gibi yüksek kesimlerle ulaşım kesildi.
Elbette bu beyaz örtünün neden olduğu çilenin yanında eğlenceli tarafları da vardı.
Yaklaşık 9 yıldır kara hasret olan İzmirliler, doya doya tadını çıkardı.
Kardan adamlar yapıldı, bol bol kartopu oynandı.
Konak Meydanı tamamen beyaz bir örtüyle kaplandı. Tarihi Saat Kulesi eşsiz bir görüntü oluşturdu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin basın odasından karın lapa lapa yağışını seyrediyordum.
Bir ara çatı katından Konak Meydanı’nın çok daha iyi görüleceğini düşündüm.
Asansörle son kata çıktım. Oradan da güvenlik görevlileri eşliğinde çatı katına ulaştım.
Gerçekten de göz kamaştıran bir görüntüydü. Konak Meydanı, Vapur İskelesi, Saat Kulesi ve Varyant beyaz bir gelinlik giymiş gibiydi.
Çeşitli açılardan yaklaşık 30 kare fotoğraf çektim. Vakit kaybetmeden çektiğim fotoğrafları görevli olduğum Yeni Asır Gazetesi’ne götürdüm.
Ertesi gün gazetede tarihi görüntülerden biri yayınlandı. Konak Meydanı’nın karla kaplı fotoğrafı birinci sayfanın yarısını kaplıyordu.
* * *
Aradan tam 10 yıl 29 gün geçti. 2 Şubat 2012’de yani geçen hafta Perşembe günü de beyaz misafir İzmirlilerin kapısını çaldı.
Hem de sabahın erken saatlerinde 07.45 gibi başlayan kar yağışı tam da işe gidiş saatlerine denk geldi.
Yaklaşık dört saat lapa lapa kar yağdı. En azından kar topu oynayacak kadar da tuttu. Hatta biraz uğraşanlar küçük de olsa kardan adamlar yapmayı başardı.
Meteoroloji yetkilileri gün boyu “yağmur yağacak” diyorlardı ama yanılmışlardı.
Doğa, onları ters köşeye yatırmıştı. Saat 13.00’e kadar yoğun kar yağışı sürdü. Saat 14.00’den sonra da yerini yağmura bıraktı.
Bu olay meteoroloji yetkilerinin ilk yanılgısı değildi. O gün arayan gazetecilere tam 21 yıl sonra İzmir’e kar yağdığı açıklamasını yaptılar.
Yani onların söylediğine göre bu kentte en son 1991 yılı ocak ayında kar yağışı görülmüştü.
Ne yazık ki gazeteci meslektaşlarımız da meteoroloji yetkililerinin bu açıklamalarını doğru kabul ettiler. Ne de olsa açıklamayı yapan resmi bir kurumdu.
Ertesi gün yayınlanan tüm gazetelerde İzmir’e 21 yıl sonra kar yağdığı koca koca puntolarla ilan edildi.
Bu kez meteoroloji yetkilileri, gazetecileri ters köşeye yatırmış, yanlışlık yapmalarına neden olmuştu.
* * *
Yani 4 Ocak 2002 tarihindeki bazı yerlerde yarım metreye ulaşan kar yağışı yok sayıldı.
Atalarımız “Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldur” demiş. Bu sözün “İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır” gibi bir anlamı var.
Tamam unutkanlık insanlık hali, bunu anladık. Bir ya da birkaç insan bir şeyleri unutursa bu hoş görülebilir.
Fakat koskoca bir devlet kurumu, üstelik de tek görevi hava tahmini yapmak, hava tahminleri ile ilgili istatistikleri tutmak ve yayınlamak olan bir kurum unutkan olabilir mi?
Gazeteciler “İzmir’e en son ne zaman kar yağdı” diye sorunca bu arkadaşlar “Durun bir dakika Rıfkı amcaya soralım, o doğma büyüme İzmirlidir” diye mi cevap veriyor.
Yoksa ellerindeki gelişmiş bilgisayar ve arşiv sistemlerine mi bakıyorlar?
Bu olay gösterdi ki birincisini yapıyorlar. Aksi takdirde 10 yıl önce yağan yarım metrelik karın arşivlerde olmaması nasıl açıklanır?
Adı üstünde yaptıkları tahmin. Yani ileriye dönük yaptıkları öngörü ve sayısal değerlerde elbette sapmalar olabilir.
Ama geçmişteki bir hava durumunun verilerini unutmaları, ya da hatalı vermeleri bu kurumda ciddi yanlışların olduğunu gösteriyor.
Meteoroloji deyip geçmeyin. Binlerce insan, onların açıkladığı verilere bakıp yaşamını düzenliyor.
Bu kurumun yapacağı yanlışlar bazı durumlarda hayati tehlikelere bile yol açabilir.
Sizi bilmem ama ben şahsen artık Meteoroloji Müdürlüğü’nün ilan ettiği verilere daha bir şüpheyle bakacağım.
Çünkü ne kadar hatalı veriler açıkladıkları ortaya çıktı.