Mustafa Yılmaz

Mustafa Yılmaz

ege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bergama’daki altın madeni, üretimde siyanür kullanımı nedeniyle uzun süre tartışmalara neden oldu.
Köylülerin yürüttüğü mücadele Türkiye sınırlarını aşarak dünya kamuoyunda dikkat çekti ve yabancı birçok basın organında bile haber oldu.
Gerçekten de bizim ülkemizde de çevrenin korunması konusunda artık bir duyarlılık oluştuğunun en somut kanıtıydı.
Geçenlerde bir toplantıda Nika-İş (Nikelajcılar ve Kaplamacılar) Sitesi Başkanı Mehmet Tosun’un açıklamalarını dinleyince hayretler içinde kaldım.
Meğer siyanürlü atıklar İzmir’in kent merkezinde her yerde bol miktarda varmış.
Hem de neredeyse her semtte ve her köşe başında.
Mahalle aralarında bile yüzlerce işyerinde her gün her saatte üretilip çocukların oyun alanlarına belki de birkaç metre uzaklıkta siyanürlü atık varmış.
* * *
Nikelaj ve kaplama işinin son derece tehlikeli kimyasal atıkları ortaya çıkardığını hatırlatan Tosun’un anlattıkları şöyle:
“Bizim üretimimiz sonrasında nikel, kostik ve asitin yanı sıra sodyum siyanür, bakır siyanür ve gümüş siyanür de ortaya çıkıyor.
Bu atıklar hem sıvı hem de katı halde oluyor. Biz, sanayi sitemizde ciddi bir yatırımla büyük bir arıtma tesisi kurduk.
Çıkan kimyasal atıkların sıvı bölümünü arıtıp tekrar tekrar kullanım suyu olarak değerlendiriyoruz.
Katı atık olarak biriken çamurun da her ay 6 milyon lira masrafla kimseye zarar vermeden bertarafını sağlıyoruz.
Yaptığımız iş sonrası çıkan atıkların insan sağlığına olan zararının farkındayız ve bunun için de hiçbir masraftan kaçınmayarak gerekli tedbirleri alıyoruz.
Sanayi sitemiz, her türlü denetimi açıktır ve buradaki esnaf toplu halde bulunduğu için kontrolü de çok kolaydır.”
* * *
Herhangi bir ihmal durumunda insan sağlığını doğrudan etkileyecek bu sektörde çok sayıda işyerinin kent merkezinde gelişigüzel yerlerde bulunduğuna da dikkat çeken Tosun şu çarpıcı bilgileri verdi:
“Ne yazık ki bizim sitemiz dışında İzmir kent merkezinde faaliyet gösteren 500’ün üzerinde işyeri var.
Bu işyerlerinde yoğun olarak siyanür başta olmak üzere tehlikeli atıklar üretiliyor. Dahası atık sular İZSU’nun kanallarına veriliyor.
Hatta biz, kaçak olarak derelere ve bu yolla İzmir Körfezi’ne bile verildiğini biliyoruz.
Bunun yanında katı olarak biriken çamurlarda da siyanür başta olmak üzere çok tehlikeli atıklar bulunuyor.
Yerleşim yerlerine ya da insanların çalıştıkları noktalara çok yakın mesafelerde olan bu işyerleri büyük tehlike arz ediyor.
Kent merkezinde kesinlikle bu gibi işyerlerine izin verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bergama’nın dağlarındaki siyanür tartışıldı ama İzmir’in merkezinde bol miktarda olduğu göz ardı ediliyor.”
* * *
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil Kınay’ı arayıp konuyla ilgili görüşlerini de sordum.
Kınay da Tosun’un söz ettiği gibi tesislerinin kent içinde ne yazık ki faaliyetlerini sürdürdüklerini belirterek,
“Son derece tehlikeli atıklar ürettikleri de bir gerçek. Kesinlikle kontrol altında tutulmaları gerekir.
Elbette bu işletmeler bazı denetimlerden geçiyordur. Ama en doğrusu toplu olarak bir sitede yer almalarıdır” dedi.
Bergama’nın dağındaki siyanürün insan sağlığına etkisi yıllarca tartışıldı. ‘İzmir merkezindeki siyanür masumdur’ diyen olmaz herhalde.
Bergama Altın Madeni’nde yılda 270 kilogram siyanür kullanıldığı tahmin ediliyor. Söz konusu 500 işyerinde ise yılda bir kilogram bile siyanürlü atık çıkarılsa yılda yarım tonu geçer.
Yani Bergama’da ortaya çıkanın en azından iki katı siyanürle her gün burun buruna yaşıyoruz.
İnsan sağlığı yoruma ya da insiyatife açık bir konu değildir.
Kent içinde ayakkabı üreten atölyeye bile izin verilmezken siyanürlü atık çıkaran işyerine hala nasıl göz yumulur?
Anlamak mümkün değil.