Mustafa Yılmaz

Mustafa Yılmaz

ege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İlkokuldayken öğretmenlerimiz bize Türkiye’nin tarım ve hayvancılık ürünleri konusunda kendi kendine yeten dünyadaki birkaç ülke ülkeden biri olduğunu gururla anlatırdı.
Şimdi okullarda yerli malı haftasında öğretmenler, çocuklara anlatacak ne buluyor merak ediyorum.
Çünkü bugün tükettiğimiz gıda ürünlerinin büyük bölümü ne yazık ki ithal. İnanılır gibi değil ama mercimeği, nohutu, pirinci ve kuru fasulyeyi bile ithal ediyoruz.
İthal ürünler olmasa ekmek bile yapamaz durumdayız. Ekmek yapacak buğdayı da dışarıdan alıyoruz. İlk başlarda yalnızca muz ithal edilirdi. Şimdi her meyvenin ithali var. Arjantin’den elma, Çin’den sarımsak bile getiriyoruz.
* * *
Yağlı tohumlar, ayçicek, mısır ve soya da önemli bir ithalat ürünümüz.
Bu ürünler için her yıl tam 3 milyar dolar harcıyoruz. Üstelik ne yazık ki aldıklarımızın önemli bir bölümü de genetiği değiştirilmiş ürünler.
Yılda yaklaşık 2 milyon ton soya tüketiyoruz. 1 milyon 950 bin tonunu ithal ediyoruz. Mısır ithalatımız ise tam 1 milyon ton.
Pamuğu da ithal ediyoruz. Pamuk için geçen yıl 4 milyar dolar, bu yıl da 2 milyar dolar verdik.
Bir zamanlar dünyanın en kıymetli şark tütünü Ege’de üretilirdi. Sadece Ege Bölgesi’nde 100 bin ton tütün ekildiği biliniyor. Şimdi tüm Türkiye’deki üretim 50 bin ton. Tütün için yabancı ülkelere verdiğimiz para tam 600 milyon dolar.
Bu ürünlerin tamamının üretimi için Türkiye hem iklim hem de toprak olarak dünyanın en uygun yeri.
Zaten çok değil 20-25 yıl öncesine kadar ihtiyacımızın tamamını kendimiz üretirdik.
Şimdi ise onları almak için başka ülkelere yılda 13 milyar dolar vermek zorundayız.
* * *
Daha da vahim bir durum var. TBMM’nin kabul ettiği yasaya göre bu ülkedeki çiftçinin elindeki tohumu satması yasak.
Yanlış duymadınız, En azından iki bin yıldır bu topraklarda ekilen tohumların satılmasına yasak getirildi.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Tayfun Özkaya bu trajik durumu şöyle anlatıyor:
“Yerel tohum, eroin muamelesi görüyor. İthal şirket tohumlarının yetiştirilmesinde kullanılan ilaçların artıkları bizi zehirliyor. Kullanılan ilaçlar nedeniyle yediğimiz patlıcanlardan, domateslerden vücudumuzda zehir birikiyor.
Artık bu nedenle anne sütünden bile ilaç artığı çıkıyor. Anne farkında bile olmadan bebeğini zehirliyor.”
Anlayacağınız kendi köylümüzün tohum satması yasak ama ABD’li, Kanadalı, İsrailli, Avusturalyalı dev şirketlerin tohum satması yasal.
Birkaç yıl sonra bu firmalar Türk köylüsüne tohum vermezse o zaman yiyecek ekmek bile bulamama tehlikesi var.
İşte bütün bu trajik duruma karşı Bornova’da önemli bir etkinlik düzenleniyor.
Türk köylüsünün birbirine tohum satması yasak olabilir ama takas etmesi değil.
Bugün (31 Mart) Bornova ve Kemalpaşa belediyeleri ile Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi öncülüğünde Tohum Takas Şenliği yapılacak.
Önce saat 11.00’de “Yerel Tohumlar ve Geleceğimiz“ konulu bir panel düzenlenecek.
Daha Sonra Bornova Büyükpark’ta köylüler arasında tohum takası gerçekleştirilecek. Yani üreticiler ellerindeki tohumu birbirleriyle paylaşacak.
Çok önemli bir işiniz yoksa bu etkinliğe mutlaka katılın. Hatta elinizde herhangi bir tohum varsa getirip paylaşın.
Ekme imkanınız varsa siz de paylaşılan tohumlardan alıp bir yerlerde toprakla buluşturun.
Çünkü bir şeyler yapmazsak birkaç yıl sonra domatesin kilosu 15, patatesin 20, patlıcanın ise 30 lira olursa şikayet etmeye hakkımız kalmaz.
Daha da kötüsü paranız olsa bile bu yiyecekleri alamama riski bile var.
Ben orada olacağım. Yarın en azından “elimizden geleni yaptık” demek için siz de mutlaka bu etkinlikte yer alın.