Teoman bile; “Kızım olacağını öğrendiğimde ilk başta üzüldüm” diyor. İşin özü bu! Bunun İstanbullu olmakla, okumakla, dil bilmekle alakası yok!
Bizim ülkede erkek evlat merakı var. Sadece şark zihniyetinden bahsetmiyorum, her kesim için geçerli bu. Aradaki tek fark, kırsalda “Erkek adamın oğlu olur” diye açıkça dillendirilirken; şehirli ve eğitimli kesimde tam aksine; baba - kız aşkını anlatan yüzlerce teselli anektodu var.
Elbette kızı da olsun istiyor baba; bir oğlu varsa! Ya da oğlu olma ihtimali…
İlk çocuğu kız olan ailelerde, ikinci çocuk çok gergin bir bekleyiş… Oğlu olmayan erkeğin de, doğuramamış kadının da içerlerinde sakladıkları saçma bir eksiklik duygusu yaşanıyor. Mahalle baskısı bunu zorla yaşatıyor. Oğlu olan adam, kendini daha bir adam; erkek doğurmuş kadın kendini daha güvende hissediyor.
Soyadı devam edecekmiş! Haydi ünlü aileleri biraz anlarım da… Senin soyadın devam etse ne olacak? ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’! Zaten ülkenin üçte ikisi ‘Demir’, ‘Kaya’ ve ‘Yılmaz’.
Kalan üçte birini mi paylaşamıyorsunuz? Altı yaşındaki oğlunun kavgaya karıştığını öğrendiğinde, ‘dövdü mü dövüldü mü?’ diye merak eden adamların yetiş tirdiği çocuklarla dolu sokaklar.
Kabullendik biz bu kırmızı günü. “Muhalefete gerek yok, isteyen kutlasın istemeyen kulak tıkasın” diyenlerdenim
Biz yıllardır arkadaş grubumuzla yemeğe gidiyoruz. Erkekler bir tarafta sohbet ediyor; kadınlar diğer yanda dedikodu yapıyor. Müziklere eşlik edip, biraz dans ediyoruz günün gereği olarak. Ortada romantizm filan yok anlayacağınız. Ya da ben öyle sanıyorum, zira 18’imde bile romantik değildim. Komik geliyor bana böyle şeyler. 20’lerini geçmiş insanların sosyal medyada eşleriyle, sevgilileriyle el ele göz göze fotoğraflarını görünce onlar adına utanıyorum neredeyse. Kızmayın, belki benimki gariptir!
Zaten evlilerin 14 Şubat günlüğü belli. Kadınlar hediye bekliyor. Erkeklerinse günü kazasız belasız atlatmaktan başka düşünceleri yok. 14 Şubat esas genç kızlar için çok önemli.
Onlar gruplara ayrılıyor:
1) Yalnızlar: Yarının acilen geçmesini beklerler.
2) Adı konulmamış bir flörtün eşiğinde olanlar: Ak koyun kara koyun belli olacak yarın.
3) Yeni bir beraberliği olanlar: Nasıl bir program onları bekliyor? Ne tür bir hediye var kapıda? Yarının en heyecanlıları.
Dünyada bir süredir ‘normal giyinme’ akımı var. Kasmadan, zorlamadan, öylesine giyinip çıkmak… Ve en önemlisi, o şekilde bile şık görünmeyi başarabilmek çok moda.
Yabancı kadınların hatta Hollywood yıldızlarının bu şekilde gezinmesine alışkınız. Bize gelince Batı’yla Doğu kültürü arasında gidip geliyoruz. Gönlümüz Avrupai görünmekten yana ama genlerimize işlemiş kodlardan vazgeçmek kolay değil.
En spor, en sıradan halimize bile bir süs püs, hava katmaya çalışıyoruz.
Sade olunca güzel görünemeyeceğimiz korkusu sarmış dört bir yanımızı.
Ama son zamanlarda bir şeyler oldu… Cemiyetin ünlü isimlerinden bazıları, daha çok fiziki yapılarına, güzelliklerine güvenenler özellikle gündüz davetlerine çok sade stillerle katılmaya başladı. Öylesine umursamazca değil elbette...
“Benim kalitemi anlayan anlar, bas bas bağırmam” dedikleri kazaklar, etekler, pantolonlar, platformsuz topuklar tercih ediyorlar.
Saçlar beş yıldızlı kuaförden çıkmış da olsa evde taranmış gibi doğal görünüyor… Makyajlar baz ağırlıklı, renk neredeyse yok. Üstbaş bu kadar rahat olunca “Bir an önce kendimi eve atıp şu ayağımdakilerden kurtulsam” diyen gergin bakışlar, yerini dingin gülümsemelere