AYRILSAK DA BERABERİZ

16 Eylül 2016

Ebru Şallı ‘sevgili gibi olduğu’ Cem Yılmaz’ın bostanına el koymuş.(Posta Gazetesi) Turşu kurup, salça kaynatıp sağlıklı beslenme boyutuna geçirecekmiş ünlü komedyeni. Hal böyle olunca yemesine içmesine düşkünlüğüyle bilinen Yılmaz; çareyi tuzuna, kolesterolüne, göbeğine asla karışmayan eski eşi Ahu Yağtu’yla tatile kaçmakta bulmuş sanırım. Ohhh, bence gönlünce yiyip içiyor teknesinde. Valla Şallı’nın yerinde olsam, o bahçeye elimi sürmem. Zira o kurduğu turşuları ve kaynattığı salçaları Yağtu ve Kemal’in mideye indirme olasılığı hayli yüksek. Şaka bir yana son günlerin çok konuşulan konusu Ahu - Cem birlikteliği. Tekrar barışacaklar mı? Yoksa Kemal için mi bir aradalar?
Oldukça köklü bir özel okulda, uzun yıllardır küçük yaş gruplarına öğretmenlik yapan bir arkadaşım boşanmış velilerinin çocukları için zaman zaman eski eşleriyle tatile çıktıklarını söyledi. “Ayrı odalarda kalıyorlar, düzeyli bir ilişki içindeler. Çocuklarına ‘Biz ayrıyız ama sizin için bir araya geliyoruz’ duygusunu hissettiriyorlar” diye anlattı.
“Zaten hemen hepsi bir profesyonele danışarak atlatıyor bu süreci” diye de ekledi. “Peki ya aynı odalarda kalırlarsa ne olur?” diye sordum. “Aklı ermeyen bir yaşta

Yazının Devamı

MATEMATİK KÖYÜNÜN DELİSİ

9 Eylül 2016

Yaşamıma biraz yukarıdan baktığımda; matematiksel zeka ve analitik kapasitemi artırabilmiş olsaydım hayatımın pek çok alanında daha iyi şeyler çıkartabileceğimi biliyorum.

Bu farkındalığımın bana artık bir faydası yok ama oğlumun geleceği için birtakım önlemler almama yararı olur inşallah…

Cosmopolitan ve ALL Dergi’lerinde köşe yazdığım yıllarda Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmenim olarak beraber çalıştığım sevgili Aslıhan Lodi’nin şu an çok satanlar listesinde olan ‘Matematik Köyü’nün Delisi Ali Nesin’ adlı kitabı önüme ışık gibi doğdu.

Aslı, Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin’in Şirince’de hayata geçirdiği Matematik Köyü’ne giderek ünlü matematik profesörüyle röportaj yaparak oluşturmuş kitabı.
Aziz Nesin, Ali Nesin’i karşısına almış; oğlunun matematik kafası olduğunu, bu tür insanların çok tutkulu olduklarını, bir tutku için hayatlarını ziyan edebileceklerini söylemiş.
Nesin, babasının bu uyarısını dikkate alarak daima kumardan uzak durmuş mesela.
“Kendimi bir dünyada kaybetmekten çok haz alıyorum. Saçma sapan bir bilgisayar oyunu da olabilir bu; kumar da olabilir; dünyada kimsenin çözemediği bir matematik problemi de” diyor.

Yazının Devamı

SAFİYE SOYMAN OLMAK

2 Eylül 2016

Candan Erçetin’in Safiye Soyman’ın selfie talebine red cevabı vermesi bu haftanın olay konusu… Soyman hislerini öyle açık ve şeker dile getirmiş ki… Zaten onun bu tür konularda enteresan bir talihi var sanırım. Bakın 2008 yazında yaşanmış benzer bir olay biliyorum. O sene yakın arkadaşımın Bodrum’un elit bir sitesindeki yazlığına misafirim… Safiye Soyman da bir gün aynı sitedeki yakınını ziyarete gidiyor…Yanına albümünü de alıyor. Yanılmıyorsam albümünün yeni çıktığı dönemmiş… Havuzdaki görevliye veriyor ve “Çal hadi bunu”diyor.
O tür müzik yayını yapılmamasına rağmen ünlü sanatçıyı kıramıyor görevli…
Fondaki Safiye Soyman şarkılarına havuz başındaki gerçek Safiye Soyman’ın eşlik ettiği söyleniyor. Herkes de memnunmuşhalinden anlatılanlara göre.
Orada olsam benim de hoşuma giderdi valla… Bikinilerimle uzanmışım şezlonga; eğlence ayağıma gelmiş!
Daha ne!
Ama o esnada siteyi, oradan ev alma amacıyla gezen bir karı - koca var.
Müziği duyar duymaz “Burası bize uygun bir yer değil!”deyip arkalarına bakmadan kaçıyorlar…

Yazının Devamı

BUNA HAYAT DİYORUZ

26 Ağustos 2016

Bir sabaha daha sağlıkla uyandığımız için şükretmekle güne başlamamız gerektiğini öğrendik, okuduk yıllarca. Öyle günler geçiriyoruz ki her an yaşadığımıza şükrediyoruz zaten. Tabii burada; gerçek, kalpten hissedilen ve tek başına yaşanılan şükür hissinden söz ediyorum. Sosyal medyada olup olmadık her fotoğrafın altına yazılan #şükür #çokşükür etiketleri bende o duygudan ziyade “Ohhh ne güzel geçirdim X’e”, “Y’ye nispet olsun”, “El alem, yaşadığım şaşaayı görsün” tarzı hissiyat yaratıyor. Neyse konumuza dönersek, sonrasında günlük koşuşturmacamıza dalıyoruz. Büyük resmi, dünyayı, evreni ve ülkeyi bir tarafa bırakıp, kendi küçücük dünyamıza sarılıyoruz.
“Çocuğu hangi okula göndereceksin?”, “Sivilcelerini hangi doktora göstereceksin?”, “Hafta sonu aldığın iki kiloyu nasıl vereceksin?” ve ”Maaşını nasıl yettireceksin?” gibi dünya için küçük bizler için büyük sorunsallarla uğraşıyoruz. Akabinde; “Akşam ne yiyeceğiz?”, “Kahveyi nerede içeceğiz?”, “Bayramı nerede geçireceğiz?” gibi çok büyük problemler saatlerimizi alıyor. Ülke savaşla uğraşırken; anneler yavruları için gözyaşı dökerken, gelin olacak bir genç kız, düğününde yağmur yağmasa diye duacı mesela… O da haklı. Yıllardır o

Yazının Devamı

ÜNLÜNÜN GÖBEĞİ

19 Ağustos 2016

Ünlüler, ‘Kilo aldı, göbeği fışkırdı’ tarzında haberlere kızmasınlar. Geçen gün Ali kucağımda kan ter içinde duşa gidiyorum, aynaya baktım, durumum hiç iç açıcı gelmedi!
Ama “Milliyet Cadde’nin 41 yaşındaki köşe yazarı, çocuğu üç yaşına gelmesine rağmen göbeğini eritemedi” diyen yok! Öte yandan allayıp pullayanım da yok! Ünlü olmayı seçmişsen ve muhabirlerin olduğu plajlara gittiysen bacağın, karnın, kalçan, gıdın konuşulur, kabul etmelisin!

Geçenlerde bir habere rastladım. İki elti, iş dünyasından ünlü bir ailenin çocuklarıyla evlenmişler. Manken değiller, oyuncu değiller… ‘X kendisi gibi iki çocuk sahibi eltisi Y’den daha formda görünüyordu’ yazıyordu haberde.

Fotoğrafı çok dikkatli inceledim. 30’lu yaşlarını süren bu iki hoş kadının fizikleri neredeyse ikiz kadar benziyor!

Yazının Devamı

Belek’te bir çocuk masalı

12 Ağustos 2016

Antalya’yı ve beş yıldızlı otelleri çocuklu aileler tercih ediyor. Hele temmuz - ağustos aylarında bu sıcağa ve neme başka türlü katlanılmaz!

Şu aralar en dikkat çeken yenilik Belek’teki Rixos The Land of Legends… Çocuklar için kocaman bir eğlence adası yaratmışlar.

Çocuk dediğime bakmayın... Çocuk ruhlular için eğlence daha fazla! Adrenalin yüklü trenler, kocaman su kaydırakları, dalga havuzları, bot turlarından; su altı canlılarıyla okyanus tabanında gezintiden, penguen dostluklarına; yunuslarla yüzmekten, gerçek bir kaplanla tanışmaya kadar masalları gerçeğe dönüştüren geniş bir yelpaze var. Akşamları sanatsal bir takım etkinlikler de varmış, çok başarılıymış, biz onu deneyiml-emedik.

Söylemeden duramayacağım… Bir sürü yerde gözlemliyorum bunu... Vücutlarında aşırı kıl olan adamların çocuk havuzlarına girmemeleri lazım! Bazı havuzlarda insanların saçlarına bone takma zorunluluğu var ama sırtlarından fışkıran sakallara herhangi bir yaptırım yok!

Tabii ki kimseye “beyefendi tüy oranınız fazla olduğundan, havuza poşetle atlamanızı rica ediyoruz” denilmez.

İnsanın kendisi bunu düşünecek aslında! Ama en azından çocuk havuzuna girişleri engellenebilmeli, nasıl olur bilmiyorum.

Legend’da

Yazının Devamı

ANTALYA’NIN BAĞLARI

5 Ağustos 2016

“Uzanmışım kumsala, güneş yerli yerinde” gibi bir durumum yok! Yer Antalya…Güneş hep tepede, 24 saat sauna hizmeti… Altımda bir bol şort, üzerimde en bol ve eskisinden (eskidikçe incelen penye candır) bir tişört, deniz, güneş, kum ve kireçli

sudan süpürgeye dönmüş saçlarım, ayağımdan çıkarmadığım şıpıdık terliklerimle 7 / 24 dolanmaktayım. Botoksum da erkenden eridi! Kaşlarımın sararmaktan varlığı unutuldu!

Burası enteresan bir ‘büyük’ şehir, ilk defa uzun kalınca fark ettim. Mesela telefonla ilgili bir kuruma işim düşüyor. Görevli işimi yaparken, bir yandan arkadaşının fotokopisini çekiyor ve soru soran diğer bir müşteriye cevap veriyor.

Tabii 10 iş bir arada yapılınca bir türlü bitmiyor hiçbiri… “Rica etsem konsantre olsanız da ben gitsem artık” diyorum ve gözlerimi kapatıyorum.

İstanbulluyum… Alışmışım taksiciden, bakkaldan ve mağazadan zılgıt yemeye! “Abla kusura bakma da işte… Ne yapalım ki…” diyor görevli içten gülümsemesiyle...

Bankaya gidiyorum. Durum benzer. “Abla” diye hitap ediyor banka çalışanı. Ufacık işlemler öylesine uzun sürüyor ki… Olsun. Benden önceki müşterinin ufaktan dedikodusunu yaparak eğleniyoruz.

Geçenlerde kargodan “Paketiniz geldi ama evde

Yazının Devamı

ÇABASIZ ŞIKLIĞA ÖZLEM

29 Temmuz 2016

Geçen haftalarda Caroline Koç’un tatil dönüşü kendi bagajlarını taşırken çekilmiş bir fotoğrafına rastlamıştım. Hemen akabinde Instagram’da iş kadını Ümit Boyner’in köpeğini gezdirirken paylaştığı bir kare takıldı gözüme. Son olarak Bergüzar - Halit Ergenç çiftinin Londra dönüşü havaalanı fotoğraflarını gördüm. Bergüzar Korel’in rahatlıktan başka bir amacı olmayan yolculuk görüntüsü çok hoşuma gitti… Üçü de havadan, cakadan uzak, öylesine rahat, sıradan, sakin görüntülerdi ki… Düşündüm…

Son yıllarda yaşı - başı ne olursa olsun ortalık plaj fıstığı dolu. Herkesin karın kasları maşallah. Olimpiyatlara hazırlanıyoruz sanki milletçe!

Şıklık deseniz şehirlerde ve ünlü tatil beldelerinde günün her saati moda haftası. Elbiseler, terlikler, bandanalar, şapkalar… Yıkılıyor!

Bu sıcakta bile kadınlar kendi çapında süslenip denize, havuza ya da sokağa fırlama halinde…

Şöyle mis gibi temiz ama öylesine bir bikini üstüne herhangi bir şort - tişört geçirmiş insan görmek imkansız gibi…

Burada kastettiğim stratejik sadelik değil ama. Yani sade olmaya çalışmakla gerçekten öyle olmak arasında ince bir çizgi değil, derin bir uçurum var.

‘Çabasız şıklık’ dediğimiz tarzı yakalamak için harcanan yoğun çabayı

Yazının Devamı