İnsanoğlunun kadim çağlardan günümüze kesintisiz yaşadığı, Anadolu ile Mezopotamya’nın kesiştiği “Bereketli Hilal” diye adlandırılan bölgede, dünyanın kaderini belirleyen hemen tüm uygarlıklara ev sahipliği yapan, Fırat’ın içinden ve çevresinden akarken ovaları berekete boğduğu, kadim uygarlıkların hepsinden günümüze bir şeyler taşımış gizemli ve güzel şehir Urfa’da attığınız her adımda kendinizi bir açık hava müzesindeymiş gibi hisseder ve heyecanlanırsınız.
İnanışa göre Urfa kalesi Hazreti İbrahim’in ateşe atıldığı; kalenin eteklerindeki Balıklıgöl, ateşin yandığı; Hazreti İbrahim Makamı olarak adlandırılan ve Halil-ül Rahman Camii’nin batısına bitişik, tek kubbeyle örtülü mekân da tam ateşe düştüğü yer olarak kabul edilir. Kaynaklar burada çan kulesi hâlâ bariz bir şekilde görülen ve Bizans döneminde yapılmış bir kilise olduğundan bahseder. Balıklıgöl’de bulunan ve kutsal sayılan aynalı sazanların da ateşi yakmak için toplanan ve yığılan odunlar olduğuna inanılır.
Mağaralarla dolu
Yine inanışa göre Kral Nemrut’un kızı Zeliha, Hazreti İbrahim’in inancını kabul edince o da ateşe atlar ya da atılır ve onun düştüğü yerde de Ayn Zeliha denen bir göl oluşur. Hazreti İbrahim’i kalenin olduğu yükseklikten bir mancınıkla attıkları söylenir. Halk arasında kaledeki iki sütunun bu mancınıklar olduğu iddia edilse de, o sütunlar Edessa Krallığı döneminden kalmadır ve Doğu’daki sütunun üzerindeki Süryanice yazıtta da belirtildiği gibi Kral Aftuha tarafından karısı kraliçe Şalmeth için yapılmıştır. Hazreti İbrahim’in doğduğu varsayılan kalenin eteklerindeki mağarayı ziyaret edebilirsiniz.
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Arkeopark ve Edessa Mozaik Müzesi’nden oluşan Haleplibahçe müze kompleksi 34 bin m2’lik alanıyla Türkiye’nin en büyük müzesi. Müzede, yol inşaatı sırasında Urfa’nın merkezinde bulunan ve M.Ö. 9500’lere tarihlenen bilinen ilk “insan heykeli” ile karşılaşıp soluksuz kalmaya hazır olun. Göbeklitepe salonu da oldukça etkileyici.
Çarşıları rengarenk
Müzenin tam karşısında Kızılkoyun denen bölgede doğal kayalara oyularak oluşturulmuş mezarlarda Krallık Dönemi Edessa mozaikleri bulunmuştu. Yeni çevre düzenlemesi çalışmaları sırasında yapılan arkeolojik kazılarda gerek burada, gerek kalenin eteklerinde M.S. 3-M.S.4. yüzyıllara tarihlendiği düşünülen pek çok ilginç mezar odası ve üzerinde Süryanice yazılar bulunan mozaik gün ışığına çıktı. Hepsi düzenlemeler sonrası ziyaretçileri karşılamaya hazırlanıyor.
Urfa’nın olmazsa olmazı tabii ki sıra geceleri. Aslında esnafın eski Ahilik geleneğinden gelen hoş bir kültür mirası, her hafta birinin evinde yapılan bir nevi yardımlaşma, dayanışmadır. Sonbahar ayları bu cıvıl cıvıl şehre gitmenin en güzel zamanı.
Anı Evi olarak açılıyor
Urfa merkeze 15 km uzaklıkta dünyanın en çok ilgi çeken kazı alanı Göbeklitepe’deki kazı çalışmaları, kâşifi ve kazı başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt’in 2014 yılında aramızdan ayrılışının ardından durdu. Uzunca bir süredir de kazı alanının üzerinin örtülmesi işlemleri devam ettiği için ziyaretçilere kapalı.
Scmidt’in sevgili eşi, meslektaşı ve en yakın çalışma arkadaşı Çiğdem Köksal-Schmidt Urfa’da 20 yıllık kazı dönemi boyunca kazı evi olarak kullandıkları ve yaşadıkları evlerinin kapısını üç yıl sonra Anı Evi olarak yeniden açıyor. Çiğdem hanım evde harika bir sunum eşliğinde Göbeklitepe ve Klaus Schmidt’in yirmi yıllık serüvenini anlatıyor. Kazı evinin kazı dönemlerindeki atmosferini yeniden yaşatan bu buluşmalar, çay ve kurabiyeler eşliğinde evin avlusunda harika bir sohbetle devam ediyor. Gezgin gruplarının ağırlanacağı bu mekânı ziyaret etmeden cks.urfa@gmail.com’dan iletişime geçilmesi gerekiyor.
Biliyor muydunuz?
Urfa’ya “Peygamberler Şehri” denmesinin nedeninin İbrahim, Lut, Yakup, Eyüp, Elyasa, Şuayb, Musa ve İsa Peygamberlerin hepsinin Urfa ile ilgili bir hikâyesi olması olduğunu biliyor muydunuz?