Akdeniz’in en batısında Atlas Okyanusu’na ve Afrika kıtasına açılan kapı Endülüs, birbiriyle hiç ilgisi olmayan kültürlerin bir potada eridiği inanılmaz bir tarih zenginliğine sahiptir.
Aynı anda hem Avrupa’da, hem Ortadoğu’da hem de Kuzey Afrika’da olduğunuzu hissedeceksiniz bu renkli ve ilginç coğrafyada. Eğer Madrid veya Barcelona’yla birleştirmeyeceğiniz bir gezi planlıyorsanız Malaga’ya direkt uçuşlar var. Endülüs deyince genelde Granada, Sevilla ve Cordoba gelir belki akla ama Endülüs bunun biraz daha fazlası aslında.
Favorim Picasso Müzesi
Malaga havalimanından hemen bu şehirlere geçmeyin, önce Malaga’da biraz zaman geçirin. Benim gibi Picasso hayranıysanız zaten onun doğup büyüdüğü bu şehirde zaman geçirmek isteyeceksiniz. Malaga ve civarında denize de girebilirsiniz. Yabancı öğrencilerin ve tatilcilerin çokluğu rahatsız etmesin sizi. Şehri gezmek kolay, büyük bir şehir olmasına rağmen her yer birbirine yakın. Benim favorim Picasso Müzesi. Malaga Katedrali, şehir surları, Roma kalıntıları, Alcazaba ve Gibralfaro kaleleri, Santa Maria della Vittoria Bazilikası ve daha pek çok yer var bu şehirde görülecek.
Şehrin sembolü
Endülüs’ün merkezi ve en büyük şehri Sevilla, dansın, flamenkonun ve müziğin de merkezi. Şehrin en önemli bölgesi Santa Cruz, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, gotik mimarinin en önemli örneklerinden ve en büyük katedrallerden biri olan, içinde Kristof Kolomb’un mezarı bulunan Sevilla Katedrali, katedralin çan kulesi Giralda Sevilla’nın sembolüdür.
Diğer görülecek yerler arasında Sevilla’daki Real Alcazar Bahçeleri, Plaza de Espana, Flamenko Müzesi, resme meraklıysanız Sevilla Güzel Sanatlar Müzesi, eski askeri gözetleme kulesi Torre del Oro, ilginç mimari tarzıyla öne çıkan ve Medicanelli Dükü’nün yaşadığı Casa de Pilatos, Lebrija Sarayı, Santa Paula Manastırı yer alıyor.
Flamenko gösterisini izleyin
Granada çok kültürlü ve belki de en beğeneceğiniz şehirlerinden biri Endülüs’ün. Granada deyince herkesin aklına ilk gelecek isim Alhambra (El Hamra) Sarayı olacaktır kuşkusuz ve sırf onu görmek için bu yolculuğa çıkmaya değer. Çok büyük bir alana yayılan, Nasri hanedanının yazlık sarayı Generalife, Nazari Sarayları, V. Carlos’un Sarayı, Alcazaba, çeşitli kuleler ve daha pek çok yapıdan oluşan bu kompleksi görmek için biletinizi seyahate çıkmadan ya da 1-2 gün önce almanızı öneririm. Dokusu bozulmamış ve El Hamra’yı karşıdan gören bir tepeye kurulmuş bugünkü Yahudi mahallesi Albaizin semtine bolca vakit ayırın ve Barok bahçe Carmen de los Martires’i de görün.
Çingene mahallesi Sacromonte’yi tüm detaylarıyla keşfetmeye çalışın ve mutlaka bir Flamenko gösterisini izleyin. Granada Katedrali, her türlü eşyayı bulabileceğiniz rengârenk bir pazar olan Alcaiceria da mutlaka listenizde olsun. Benim Granada’da olmazsa olmazım Federico Garcia Lorca Müzesi’dir.
Güzelliğiyle büyüleyecek
Endülüs Emevileri’nin başkenti Cordoba’nın sembolü olan, ihtiyaç durumuna göre tarihte eski bir tapınaktan kiliseye, kiliseden camiye ve sonra gene kiliseye çevrilen, gittikçe büyüyen, her köşesi farklı ama birbiriyle uyumlu mimarisi ve içindeki sayısız kıymetli eserle La Mezquita de Cordoba (Cordoba Camii) sizi güzelliğiyle büyüleyecek. Roma Köprüsü, muhteşem mimarisiyle Palacio de Viana, San Lorenzo Kilisesi, Juderia Mahallesi, Alcazar kalesi, Cordoba’nın dışında bulunan Madinat Al Zahra Sarayı mutlaka görülmeli. Buralara kadar gelmişken Ronda’yı, Atlas Okyanusu kıyısındaki Cadiz’i, meşhur tatil beldesi Marbella’yı ve İngiliz vizeniz varsa Gibraltar’ı (Cebelitarık) görmeden dönmeyin.