Gecesi gündüzü canlı bir şehir

Belgrad’a gitmişken Nikola Tesla Müzesi’ni görmeden dönmeyin, Karlofça Anlaşması’nın imzalandığı yerdeki Barış Şapeli’ni görün, Novi Sad’a da gidin.

Bir zamanlar Doğu Bloku ülkeleri vardı, Demir Perde ülkeleri diye de anılırlardı. 1980’lerin başlarında Viyana’da okurken tren ve özel araçla Doğu Bloku ülkelerinden geçen yolculuklar yapardım. Özellikle de geceleri uyumaz, geçtiğimiz şehirleri gecenin karanlığını biraz da olsa kıran sarı sokak lambalarının altında görmeye ve tanımaya çalışırdım. Tüm bu şehirlerden geçerken camdan yansıyan gizemli görüntüler beni hüzün veren bir yalnızlık duygusuyla doldurur ve casus filminde gibi hissettirirdi.

‘80’li yılların sonunda tüm bu ülkelerde bir hareketlenme başladı. Sovyetler’in dağılması, Doğu Bloku’nun yıkılması, Yugoslav Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin dağılması derken epeyce hırpalanan şehirler de oldu. Özellikle bölgedeki savaş çok zarar verdi her şeye. O koca ülkeden bir sürü ülke çıktı ortaya ve bugün Sırbistan’ın başkenti olan Belgrad kendini çok güzel toparladı ve Avrupa’nın güzel şehirleri arasındaki yerini aldı gururla.

Şehirlerin su kenarında kurulması antik çağlardan gelen bir gelenektir. Belgrad da Tuna Nehri ve onun bir kolu olan, şehrin eski ve yeni yerleşimlerini birbirinden ayıran Sava Nehri’nin buluştukları yerde kurulmuştur. Bu iki nehir Belgrad’ın en güzel noktası olan Belgrad Kalesi’nin eteklerinde kavuşurlar. Belgrad Kalesi’ne şehirden yürüyerek Kalemegdan denen büyük meydandan geçerek ulaşabilirsiniz. Kaleye çıkarak iki nehrin birleştiği noktayı ve inanılmaz güzellikte manzarayı seyredebilirsiniz.

İçi de dışı kadar ilginç

Gecesi de gündüzü de çok canlı bir şehir Belgrad. Knez Mihailova Caddesi diye bütün gün cıvıl cıvıl olan ve sokak müzisyenleriyle dolu bir caddesi var. Trafiğe kapalı bu cadde cafeler, restoranlar, bistrolar ve mağazalarla dolu. Her zevke ve bütçeye hitap edecek bir şeyler var. İsterseniz soluklanmak için bir şeyler için, isterseniz uzun uzun yemek yiyin, isterseniz ayaküstü bir şeyler atıştırın… Geceleri de hiç bitmeyen kalabalığı ve eğlenceleriyle müthiş bir yer burası.

Bu caddenin yakınlarındaki, şehrin en önemli meydanı olan Opera Binası ve Millî Müze’nin de bulunduğu Cumhuriyet Meydanı şehrin merkezidir aslında. Bir başka meydan da Cumhuriyet Meydanı’nın yanındaki, Knez Mihailova Caddesi’nin de başladığı yer olan, Parlamento Binası’na, Belgrad Belediyesi ve Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne ulaştıran Terazije Meydanı’dır.

Belgrad’a kadar gitmişken Nikola Tesla Müzesi’ni görmeden dönmeyin. Son birkaç yıldır sosyal medyada sürekli bahis konusu olan bu Sırp bilim adamı Belgrad’da yaşamamıştır ama Sırplar bu büyük bilim insanına çok ilginç ve sıra dışı bir müze yapmışlar. Belgrad’ı taçlandıran mimarisiyle de nefes kesen devasa bir Ortodoks Kilisesi olan Aziz Sava Kilisesi’ni yalnızca dışından değil, içinden de görün. Bir türlü bitmeyen ve muhtemelen daha çok yıllar sürecek çalışmalara rağmen içi de dışı kadar ilginç. Müze sevenlere Yugoslavya Tarihi Müzesi’ni ve Yugoslavya’nın tartışmalı lideri Tito’nun mezarını ziyaret etmelerini de öneririm. Vaktiniz varsa Karlofça’ya da gidin. Karlofça Anlaşması’nın imzalandığı yerde daha sonra yapılmış olan Barış Şapeli’ni görün… Turistik bölge Novi Sad’a da gidin. Mimarisini çok beğeneceksiniz. Buraların gecesini de gündüzünü de görmenizi öneririm.