Bozcaada ve Gökçeada... Denizin tadını çıkarma, konaklama, yeme ve içme konusunda her keseye hitap eden imkanlar sunan bu iki adanın her mevsimi ayrı güzeldir.
Milattan önce 8. yüzyılda Homeros, Troya Savaşı’nın son günlerini anlatan “İlyada” destanında, Troya ve yakın çevresinden çok ayrıntılı şekilde bahseder. Bu yerlerin içinde savaşa şahitlik eden Bozcaada (Tenedos) ve Gökçeada (Imbros) da vardır.
Ege Denizi’nin en kuzeyindeki ve ulaşımın yalnızca denizden mümkün olduğu bu iki adadan Çanakkale Boğazı’nın girişinde bulunan Bozcaada, Türkiye’nin köyü olmayan tek ilçesidir. Türkiye’nin en batı ucunda bulunan Gökçeada ise güneşi en son batıran noktadır.
Bozcaada’ya yaklaşırken dikkatinizi hemen çekecek olan Bozcaada Kalesi en iyi korunmuş kalelerden biridir. Tam olarak ilk kuruluş tarihi bilinmese de şimdiki hali Orta Çağ’dan kalmadır. Festival dönemlerindeki konserlerle hareketlenen bu kale oldukça sessizdir.
Üzüm bağları dillere destan
Daha adaya varır varmaz adanın meşhur rüzgarlarından biri sizi karşılar ve hiç yakanızı bırakmaz. Günlük yaşamınızı, tatilinizi, denize nereden girebileceğinizi hep bu rüzgarlar belirleyecektir adada.
Adaya gelir gelmez ilk işiniz Bozcaada’nın belleği diyebileceğimiz Bozcaada Müzesi’ni ziyaret etmek olsun. UNESCO ödüllü bu özel müze aynı zamanda çok güzel bir ada evi.
Adanın en büyük özelliklerinden biri dillere destan üzüm bağlarıdır. Koruma altındaki bu bağlar içinde arazinin büyüklüğü ne olursa olsun, çok küçük bir alanda inşaat izni vardır.
Yerleşimin tamamen adanın merkezinde toplandığı göz önünde bulundurulursa, adayı gezmek belki pek fazla zamanınızı almaz ama keşfedecek çok fazla şey vardır. Eski Rum ve Türk mahallelerinin evleri, daracık sokaklar, rengarenk detaylar inanılmaz fotoğraf imkanları sunar.
Ayazma Plajı’ndan denize girin ve belli günlerde ibadete açılan Ayazma Manastırı’nı görün. Adanın en yüksek noktası Göztepe’ye ister yürüyerek, ister araçla mutlaka gidin, bir günbatımı yaşayın. Hava puslu değilse gördüğünüz manzara karşısında diliniz tutulacak.
Bir başka güzel günbatımı da rüzgar güllerinin olduğu Batı Burnu’nda yaşanır. Aracınız yoksa minibüsle de ulaşabilirsiniz bu noktaya.
Rum mahallesinin tam orta yerinde bulunan tarihi Meryemana Kilisesi ile Yalı Camii diye bilinen Köprülü Mehmet Paşa Camii ve Alaybey Camii de görülmeye değer yapılardır.
Bozcaada’nın aktivite takvimi epey yoğundur. Maraton, panayır, müzik, bağbozumu, yerel tatlar, belgesel festivallerinin yanı sıra en ilginç etkinlik de genelde ağustos ayında yapılan ve gündoğumuyla başlayan, her yıl farklı bir ozanın davet edildiği, “İlyada” destanının okunduğu “Ozanın Günü ve Homeros Okuması” günüdür.
Günbatımını yakalayın
CItta Slow (Sakin Şehir) unvanlı Gökçeada’da denize girmek isteyenler için çok çeşitli ve bakir koy var.
Adanın deniz kenarındaki tek yerleşim yeri olan Kaleköy Limanı’nda günbatımını yakalayın ve akşamları vakit geçirin. Aydıncık ve Kefalos plajları arasında bulunan Tuz Gölü’ndeki şifalı siyah çamuru vücudunuza sürün.
Sualtı Milli Parkı, çok ilginç kaya oluşumlarına sahip Peynir Kayalıkları, adanın birbirinden güzel Rum köyleri mutlaka görülmesi gereken yerler. Adanın en güzel manzarasına sahip Bademli, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un doğduğu Zeytinliköy, en güzel yemekleri yiyebileceğiniz Tepeköy ve zamanında Türkiye’nin en kalabalık köyü olarak bilinen Dereköy adanın koruma altındaki ve mutlaka görülmesi gereken köyleridir.
15 Ağustos’a denk gelen Meryemana Panayırı ise adanın en önemli etkinliğidir.
Konaklama, yeme ve içme konusunda her keseye hitap eden imkanlar sunan bu iki adanın her mevsimi ayrı güzeldir ama yaz aylarında çok kalabalık olduğu için mutlaka rezervasyon yapıp yola çıkmanızı tavsiye ederim.