Heyecan veren şehir Floransa
Hayatımda ilk kez Floransa’ya gittiğimde yaşadığım heyecan nedeniyle kendimi şehre girmeye hazır hissetmediğim için önce Piazzale Michelangelo’ya çıkmıştım. Adını büyük ustadan alan ve ustanın muhteşem eserlerinin kopyalarının bulunduğu bu meydandan şehrin manzarası nefes kesici.
Çok doğru bir karardı. Sizin böyle bir imkanınız yoksa en azından şehri gezdikten sonra bir günbatımını yakalayın bu tepeden uçsuz bucaksız uzanan manzaraya karşı.
Hiç ayrılmak istemedim o tepeden, Ponte Vecchio’ya bakarken birazdan şehri gezerken bana eşlik edecek dostların isimleri döküldü dudaklarımdan: “Leonardo da Vinci, Michelangelo, Mediciler, Dante, Donatello, Raffaello, Giotto, Boticelli, Macchiavelli, Vespucci...”
Adeta bir tarih kitabı
Siz de aynı heyecanı yaşayacaksınız çünkü biraz sonra bu insanların yaşadığı, yürüdüğü sokaklarda, meydanlarda yürüyecek, belki ellerinin değdiği bir şeyi tutacak, yaptıkları eserleri göreceksiniz. Müzeler, saraylar, kiliseler, sanat galerileri, şık dükkanlar, restoranlar, pastaneler, kafeler sizi bekliyor.
Piazza della Signoria göreceğiniz binalar ve her biri bir ustanın elinden çıkmış heykelleri ile şehrin tarihini anlatan bir tarih kitabı adeta.
Ortaçağ karanlığını alt eden Rönesans’ın doğduğu Floransa’nın Rönesans’ın kalesi olmasında maddi-manevi en büyük rolü oynayan Medici Ailesi’nin kullandığı Palazzo Vecchio (Eski Saray) müthiş bir sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.
Cosimo Dükü’nün çalışma mekanı olan, bugün onlarca salonunda yüzlerce eserin bulunduğu Galleria degli Uffizi de zaman ayırarak tamamı gezilmesi gereken bir müze.
Duomo (Santa Maria del Fiore) Katedrali 13. yüzyılda kentin mimar di Cambio’ya sipariş ettiği, eski kilisenin üzerine yapılmaya başlanan, onun ölümünden sonra Giotto’nun devam ettiği, 85 metre yükseklikteki çan kulesini de yaptığı ama Brunelleschi’nin bitirdiği ve üzerini çift kubbeyle örttüğü, eşi emsali olmayan bir katedral. Büyük ihtimalle eski bir tapınağın olduğu yere yapılmış olan Vaftizhane binası da eşsiz mozaikleri ve kapılarıyla görülmeli.
19. yüzyıldan bu yana Michelangelo’nun David heykelinin ve başka pek çok eserin sergilendiği, önünde yüzlerce kişinin kuyrukta beklediği Galleria dell’Accademia, Floransa’nın en önemli müzelerinden. Sanat tarihinin en kıymetli eserlerinden biri olan bu heykel Floransalıların tarihteki tüm baskıcı yönetimlere karşı direnişini anlatır.
Günbatımını yaşayın
Arno Nehri’nin üzerinde bulunan ve Floransa’nın iki yakasını birbirine bağlayan köprüler içinde en önemlisi ve güzeli, 14. yüzyılda nehrin en dar kısmına kurulmuş olan Ponte Vecchio’dur. Sıra sıra kuyumcu dükkanları ve onların üzerinde bugün müze olan Palazzo Pitti sarayına çıkan özel bir yol vardır. Mutlaka bir akşamüstü bu köprüye yolunuzu düşürün ve günbatımını yaşayın.
İtalyan mutfağının lezzetlerini tatmak için sayısız imkan var şehirde. Her bütçeye uygun bir yer bulmak da mümkün.
Mutlaka yapın
Meşhur dondurmalardan alıp şehrin sessiz ve sakin arka sokaklarına sapın, Arno Nehri’nin en son taştığı 1966’da hangi sokakta kaç metreye ulaştığını gösteren duvar tabelalarını takip edin.
Galleria degli Uffizi’de Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” ve “İlkbahar” tablolarını görün.
Duomo’daki merdiven gözünüzü korkutmasın, 463 basamak sonunda ödülünüz eşsiz bir Floransa manzarası.
Medici Ailesi’nin gömülü olduğu Mediciler Şapeli’ni, Ortaçağ kiliselerinin en önemlilerinden Santa Maria Novella’yı ve Santa Croce Kilisesi’ni ziyaret edin.
