Ortadoğu’yu anlamak için Lübnan’ı görmek ve tanımak gerekir. Pek çok kişinin yaptığı en büyük hata Lübnan’ı Beyrut’tan ibaret sanmak. Oysa ki Lübnan sanıldığından çok daha fazlası... Yılın dört mevsimi gidilebilecek ülkelerden biri. Kuzey, Güney, Bekaa, Beyrut ve Lübnan Dağları diye adlandırılan beş bölgeye ayrılan bu ülkede attığınız her adımda fark edersiniz ki hiçbir yer bir diğerine benzemez ve her yer kendine has özellikleriyle ortaya çıkıp farklılığı ve renkleriyle şaşırtır.
Bereketli topraklarda şarap ve arak üretimi
Bu farklılıklar her bölgenin tarihi, eskiden kalanlar, günümüzdeki hali, mimarisi, ev sahipliği yaptığı insan toplulukları ve mutfağında görülür. Aldıkları eğitim sebebiyle Arapça dışında en az Fransızca ve İngilizce gibi iki dil daha bilen, son derece sıcakkanlı ve misafirperver Lübnan halkı, haklı olarak Ortadoğu’nun en iyi mutfağına sahip olmakla övünür. Her gittiğiniz yerde daha siz sormadan masanıza servis edilen muhteşem mezeler, salatalar bir görsel şölendir.
Başkent Beyrut ülkedeki tüm mezheplerin ve yabancıların yaşadığı; lüks yaşamla yoksulluğun, farklı yaşam tarzlarının ve doğuyla batının karışımı bir şehir. Bu durum mutfağa da yansır. Şehirde kaldığınız sürede bu baş döndürücü çeşitliliğin hepsini tanımak oldukça zor. 19. yüzyıl Lübnan mimarisinin en iyi örneği olan Beiteddin Sarayı, Deyr’ül Kamer kasabasının yakınlarında yer alır. Bu bölge ağırlıklı olarak Dürzi toplulukların yaşadıkları bir yer olduğu için mutfak da ona göre şekilleniyor. Ağırlıklı olarak pirinç, et ve buğday kullanılıyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Byblos, Fenikelilere ev sahipliği yapmış ve deniz ticareti açısından stratejik bir öneme sahip bir kent. Mutfağında deniz ürünleri öne çıkıyor. Bekaa Vadisi’nde Roma döneminden kalan ve üç tapınağa ev sahipliği yapan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin yıldızlarından Baalbek, Şii nüfusuyla öne çıkıyor. Bekaa Vadisi’nin toprağı çok bereketli. Hayvancılığın ve tarımın öne çıktığı bu bölge aynı zamanda üzümleriyle de meşhur ve tabii dünyaca ünlü şarapları ve arak üretimiyle. Yine Bekaa Vadisi’nde, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde, ticaret yollarının kesiştiği noktadaki ilginç Emevi kenti Anjar da önemli bir Ermeni yerleşimi. Balık çeşitleri, göl ve nehir balıkları, burada yaygın; ve mutfak Ermeni mutfağı ile şekillenmiş.
Halil Cibran’ın memleketi
Lübnan’ın kuzeyinde, 1.500 m yükseklikteki ve yine UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, Kadişa Vadisi’nde bir kasaba olan Bcharre, Lübnan’ın simgesi ve koruma altındaki sedir ağaçlarının bulunduğu bölge. 7’nci yüzyılda Maruni rahipler ve keşişler bu vadide manastırlarını kurmuşlar. Dünyaca ünlü yazar, şair ve ressam Halil Cibran’ın doğduğu yer. Çeşitli reçelleri, kuru domatesleriyle ünlüdür bu bölge. Lübnan’da her yerde bulabileceğiniz manakiş en iyi bu bölgede yapılır.
Fenikelilerin üçüncü büyük şehir devleti Sayda; deniz kenarındaki 13. yüzyıl kalesi, hanları, hamamları, kilisesi, çarşısı ve sabun müzesiyle tanınıyor. Mor renkli boyanın keşfedildiği Sur şehri ise deniz kenarındaki ilginç ve farklı güney şehirlerinden biri. Ve haliyle burada da balık öne çıkar. Lübnan tatlı çeşitleriyle de ünlüdür. En iyileri güneyde bulursunuz.
Turla gezmek en iyi çözüm
Lübnan’da ulaşım çok zorludur. Beyrut’ta rahatlıkla yürüyerek, taksiyle ulaşım sağlayabilirsiniz. Fakat bahsettiğim diğer bölgelere kolay ulaşmak mümkün değil. Lübnan trafiği ve bu trafikte araba kullanmak tehlikeli bir iş. Bu nedenle tüm memleketi gezmek isteyenler için organize tur en iyi çözümdür.