Sakin ve sade Urla

Bugünlerde sahil kıyılarında bir kaçamak arıyorsanız hiç düşünmeden iklimi sayesinde yılın on iki ayında gidilebilecek Urla’yı tavsiye ederim.

Ortaokul ve lise çağlarımda yaz aylarımı hep Urla’da geçirdim. Babam o yıllarda yazları İzmir Fuarı’ndaki işleri nedeniyle sürekli İzmir civarında olması gerektiğinden Urla İskele’de deniz kenarındaki bir sitede ev almıştı.

Benim için o yıllarda Urla demek yaz demekti, denizden hiç çıkmayan en küçük kız kardeşim Aslı demekti, rüzgâr demekti. Çok rüzgarlı bir yerdir Urla. Özellikle ağustos ayının ortasından sonra yemek yerken çatalınızın ucundaki yemeğinizi bile alıp götürecek kadar kuvvetlenebilir bu rüzgâr. Ben üst kattaki denize ve tam karşımızdaki Karantina Adası’na bakan odamın penceresinden bakarken yazar olma hayalleri kurar, bir yandan kısa öyküler yazarken bir yandan da Halikarnas Balıkçısı’nı, Urla’da doğmuş Nobel Ödüllü Yorgo Seferis’i, onun sayesinde keşfettiğim Kavafis’i, kendisini tanıma şansına eriştiğim Türk edebiyatının önemli isimlerinden ve Urla’da yaşamış olan Necati Cumalı’yı okurdum.

Karantina amaçlı kullanılmış

Bugünlerde sahil kıyılarında bir kaçamak arıyorsanız hiç düşünmeden iklimi sayesinde yılın on iki ayında gidilebilecek Urla’yı tavsiye ederim. İzmir’e ve Çeşme’ye oldukça yakın ve ulaşımı da çok kolaydır. Eskiden Vourla olarak da anılan Urla, antik çağın önemli yerleşim yerlerinden biri olan ünlü İon kentlerinden Klazomenai kentine de ev sahipliği yapmıştır tarihte. Klazomenai şüphesiz ki bu coğrafyada doğanın çok cömert davrandığı bereketli toprakları ve rüzgârı sayesinde hiç kesintisiz iskân edilmiş ve en önemli liman kentlerinden biri de olmuş, tarih boyunca değişik uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır.

Urla’ya bir yolla bağlı olan Karantina adası, üzerinde bulunan ve tarihte karantina amaçlı kullanılan hastaneden alır adını. Bu ada da antik çağda bir dönem çok önem kazanmıştır ve bugün orada epey önemli antik dönem kalıntıları vardır.

Nobel Ödüllü Yorgo Seferis’in bugün otel olarak kullanılan evi ve Necati Cumalı’nın Anı ve Kültür Evi’ni görmeden dönmeyin.

Mutfağıyla ünlü

Urla’da sürekli cıvıl cıvıl olan tarihi çarşıda, pazarda ve Sanat Sokağı’nda çok güzel alışveriş imkanları var. Yeme içme de zengin. Urla’nın fetivallerle onurlandırılan Türkiye’nin en iyi enginarını mutlaka denemelisiniz. Ayrıca zeytini, zeytinyağı, üzümleri, şarapları, kavunu, bamyası çok meşhur olan Urla, çağlar boyu her çeşit sebze ve meyvenin yetiştiği bir bölgededir.

Urla’nın biraz ilerisindeki Çeşmealtı’nda gündüz deniz ve güneş, geceleri de eğlence sizi bekler. Necati Cumalı’nın “Susuz Yaz” eserinin filminin çekildiği badem ağaçlarıyla ünlü ve çok ilginç bir köy olan Bademler Köyü’nü mutlaka görün. Vaktiniz varsa mutlaka Karaburun ve Seferihisar’a da gidin.

Görkemli tarihi boyunca zeytinleri, üzümleri, zeytinyağı ve şaraplarıyla ünlü, eşsiz mutfağı ile de son yıllarda gastronomi turizminin göz bebeği olan, aslında kültür turlarının da en önemli duraklarından biri olmayı fazlasıyla hak eden Urla’da az da olsa konaklama imkânı da var ama genelde her yer dolu olduğu için iyice araştırıp rezervasyon yaparak gitmenizi öneririm.

Yorgo Seferis’in Urla için yazdığı şiir

(“Bir Şair’in Günlüğü” kitabından)

“Nasıl ki kalkar, doğup büyüdüğün şehreGidersin bir geceVe bakarsın temelinden yıkılıp yeniden kurulmuş o şehirVe yakalamaya çalışırsın geçen yılları Onları yeniden bulmanın umudu içinde.”
Yorgo Seferis (çev: Çevat Çapan)

Biliyor muydunuz?

Tanju Okan’ın uzun yıllar Urla’da yaşadığını ve adına pop müzik beste yarışması yapıldığını ve Necati Cumalı adına edebiyat ödülü verildiğini biliyor musunuz?

Urla İskele bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında Anadolu’nun ilk zeytinyağı üretim tesisi olduğu düşünülen Klazomenai Zeytinyağı İşliği ortaya çıkarıldı ve restore edilip ziyarete açıldı.