Mesele sayıda değil ne bıraktığında

22 Ağustos 2011

“Kaç metrekarede değil, kaç metreküpte yaşadığınız önemli” diyerek kesmiştik geçen haftaki yazıyı. “Devamı haftaya’’ mesajını eklemiştik. Yazımın içeriği; “Büyükler sıktı, yaşasın Butikler” idi.
Özetle; Turizm hastaydı. Teşhisi koyuldu. Konfor, lüks, hijyen her yerde vardı. Ama duygulara hitap edilmiyordu. İlacın adı Butik Otel idi. Bahçesinde hayvanlar gezen. Sahibinin size kendi elleriyle muhteşem yemekler pişirdiği. Kendinizi bir masalın parçası hissedeceğiniz bir tatil ortamı.
TURİNG ile başlamak lazım söze. Uluslararası otomobil kulübü. Türkiye 1923 yılında üye olmuş bu kulübe.Türkiye’de Çelik Gülersoy adıyla anılır. 1961 yılında görev aldığı bu kulüpte, ölümüne (2003) kadar hizmet etti. Türkiye’yi turizm alanında uluslar arası şeref listelerine kadar taşıdı.
Rahmetlinin kemikleri sızlıyor. İstanbul’da 1980’li yılların ortalarında TURİNG Türkiye’yi Butik Otel işne soyundurduğunda herkes “deli” demişti adama. Ahşap, köhne binayı satın alıp restore etmişti. “Enkaza çuvalla para gömdü” diyerek alay etmişlerdi. Bugün o enkaz, “Yeşil Ev” adıyla sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin ve dünyanın en önemli butik oteli olarak anılıyor.
Normal. Fıkrası bile var.
Adam

Yazının Devamı

Metrekare değil metreküp önemli

16 Ağustos 2011

Büyük ama ruhsuz 5 yıldızlı oteller yerine, daima sıcak dost yüzlerin olduğu samimi küçük otellerin canayakın havasını hep tercih etmişimdir. İnsan her türlü konfor yerine önce samimi içten bir ilgi ve gerçek güleryüz arar ya.. O nedenle küçük otel, konak ve pansiyonları desteklemek gerektiğine inanıyorum. Ben buralarda daha çok rahat ediyorum çünkü.
Zaten bütün sene insanlarla vıcık vıcık iç içeyiz. En azından tatilde çevremde pek insan istemem ben. Koskoca bir otelde kendinmi kaybolmuş, hatta yabancı hissetmek istemem. Sahte bir ilgi ile karşılanmak ve sadece “müşteri” olarak görülmek rahatsız eder beni. Kafamı ve ruhumu dinlendirmektir tatil anlayışım. Uzun süredir kütüphanemde biriken kitapları okumaktır tatildeki tercihim.
Tatil bu. Evdekinden bile rahat etmek ister insan. Hatta daha ileri gider. Hayatında olmadığı kadar şımartılmayı bile bekler. Size kırk yıllık dostunuzmuş gibi davranan, seneye tekrar gitseniz dahi adınızı hatırlayan, içten ve samimi insanların olduğu bir yerde tatili kim istemez ki?
Kapayın gözlerinizi;
Sahibi tarafından işletilen. İşleten kişiye her an ulaşılabilen. Sohbeti, yemesi, içmesi ev havasında geçen. “Farklı” olan. Bir ahbap, arkadaş

Yazının Devamı

Baba bak demokrasiye geldik

8 Ağustos 2011

Demokrasi’nin sözlükteki karşılığı; “Eşitlik ilkesine dayalı yaşam biçimi”.
Anlam buyken, algı bulanıklığı var şu ara. Her demokrasi eleştirisine “Duble Yollar” kalkanı kullanılmasının yarattığı bir durum olsa gerek bu. Arkadaşım şöyle anlattı:
“Önceki hafta sizden çıktık. Radyoda demokrasi tartışılıyor. Trafik adım adım ilerliyor. Bu sıpanın soracak sorusu kalmadı zaar. (Baba demokrasi ne?) diye yapıştırdı. Canım burnumda ya. Radyodan kaptığım özet tanımla sıyırmaya kalktım. (Herkesin eşit olduğu yaşam biçimi). Kesmedi keratayı, (Nasıl yani?) dedi. Koltukta uyuşmuşum. Vites 2’den yukarı çıkmıyor. Gördüğü ile tarif ettim. (İşte burası. Bak herkes eşit. Kimse diğerini geçemiyor. Herkes bekliyor.) Konu kapandı. Ama yanılmışım. Bugün gelirken aynı yerden geçtik. Oğlan beni dürttü. (Baba bak demokrasiye geldik.)”
Anlayacağınız; Balıkesir’den, Aydın’a; Ege duble yollarında iliklere kadar demokrasi yaşanır oldu şu sıra. Cepteki para, altındaki araba, geçmiyor bu karayolu coğrafyasında. “Herkes eşit” tatil dönüş yollarında. Öyle ki; “Türkiye’de en demokratik alan trafik” dedirtiyor adama.
Ayvalık, Foça, Çeşme, Karaburun, Urla, Sığacık, Seferihisar, Ahmetbeyli, Selçuk,

Yazının Devamı

Tandem atlayış

25 Temmuz 2011

İzmir’in ilçesi Selçuk’a gelin. Kuşadası-Pamucak yönüne dönün. Efes harabeleri sapağını geçin. Biraz ileride solda bir havaalanı göreceksiniz. Türk Hava Kurumu’na ait. Pistte irili ufaklı yangın söndürme uçakları dikkatinizi çekmiştir gelip-geçerken. İşte orası. Çoğumuz “Girilmesi Yasak” biliriz burayı. Aslında kapıları her daim açıktır vatandaşa. Çünkü havaalanı halkın malı Türk Hava Kurumu’na aittir. Ve halka yönelik faaliyetler yapılır burada.
Sapaktan sola dönün. Dönüşü sağa yanaşarak yapın ki ardınızdan gelenler ile sürücü hatalarını yüz yüze görüşmek durumunda kalmayın. Çünkü o çevreyolunda sapaklar için solda cep düzenlemesi yok. Çoğunluk “sol şeritlerin şahıyım, yolların padişahıyım” iddiasında ya; maazallah. Yolu o şartlarda ortalamayı başardınız diyelim. Aman sağdan gelenlere de dikkat. Çünkü orta refüj genişliği 1 metre bile değil. Yola dik giriş yapmayın. “Yollarda MAN, ahirette iman” durumuyla karşılaşabilirsiniz. Çapraz girin. Sapak için bırakılmış boşluk 2 araba boyunda. Kurtarır.
Anlayacağınız; turizmin atar ve toplar damarı bir karayolu üzerinde burası. Saniyelerle sınırlı trafik adrenalinden sonra geri dönmek olmaz. “Halkın Malı” bir tesise girmek

Yazının Devamı

Lamba cini elinizde

17 Temmuz 2011

“Bordo çamaşır makinesi beyaz eşya kapsamına girer mi?”
TV reklamında dönen soru bu.
Cüzdanlar teknolojik gelişmeleri yemiyor olsa gerek.
Sanayide görselliğe dayalı değişimin para ettiğine işaret bu yaklaşım.
Turizm de bir sanayi dalı. “Bacasız” türünden. Tatil üretiyor. Onda da görselliğe dayalı değişim işaretleri var. Doğa, güneş Allahın verdiği. Geriye birkaç boncuk eklemek kalıyor. O da turizm yatırımcısın yaratıcılığına bağlı.
“Tatil seni özledi...”
TV reklamında dönen davet bu.

Yazının Devamı

Tatili gelene ilaç

10 Temmuz 2011

Yaz tatili içerikli denge sorunlarımız var şu aralar...
Fiziksel, kimyasal, iklimsel... Fizikselde göbeğimizle-kalçalarımızla kavgalıyız. Kimyasalda mutluluk hormonlarımızın, ekonomik diyete bağlı tansiyon problemi var. İklimselde ise güneşe. Göbek-diyet-güneş üçlemesinden anlaşılacağı üzere; denge sorunumuz, mevsimsel kaynaklı...
Siyaseti geçmiş durumda millet. Piyasalara endeksli 365’te 15 gelen rüyayı düşünüyor herkes. Yıllık izini... Hem de maaş-tüketici kredisi-kredi kartı üçgenine rağmen... Okullar kapandı. 61. hükümet seçildi. Sınavlar biter gibi oldu... Haziran izini alanlarda küfrün bini bir para. Havalar kötüydü zira... Japonya depremi radyoaktif bulutlanmasından Temmuz ayı da küfür nasibini almasa bari.
Özetinde; arz ve talepte de denge sorunu var. Arz; turizmci ile ilgili bir durum. Sunacak ki kazanacak. Talep ise yıllık izin rüyası kuranları kapsıyor.
Dibi olmayana “Ultra” diyorlar. Sunulanla sınırlı olana ise “Tam Pansiyon”. Sabah-akşam yemeği bedava, içecek ücretli olanın adı “Yarım pansiyon”. “Oda-Kahvaltı” olanı var. Bir de yeme-içme size ait, 8-10 odadan ibaret “Butik” dedikleri..
Ultrası, tam yarım pansiyonu, oda-kahvaltılısı, butiği ile Ege’de

Yazının Devamı