Galatasaray pazar günü Fenerbahçe ile deplasmanda sezonun en zor maçını oynayacak. Bir haftadır Sivasspor maçı tartışmaları, eleştiriler, Icardi’nin bir türlü dönememesi, Mertens, Abdülkerim ve Kerem’in kart sınırında olması, Torreira’nın Uruguay’a gitmesi, Oliveira ve Boey’in de cezalı olması takımı etkilemiş. 45 bin taraftar bu baskıyı dağıtmak için elinden geleni yaptı ama neticede bilhassa orta sahadaki eksikler takımın dengesi bozdu. Berkan sezon içerisinde ıslıklandı, tepki gördü, Sivas ve dün geceki Ankaragücü karşılaşmalarında sarı-kırmızılıları ayakta tutan isimdi. Müthiş mücadele etti. Biraz şansı olsaydı gol de atabilirdi. Midtsjö ise maalesef iyi gününde değildi, çok top kaybı yaptı, arkadaşlarına etkili pas atamadı. Rakip atakları kesmekte de başarılı değildi. Ama ne olursa olsun artık böyle bir maçta iyi veya kötü futbol tartışmaları yapılmaz. Galip gelip üç puanı alabiliyor musun, liderliğini devam ettirebiliyor musun önemli olan da bu... İlk golü, bonservisi
Takımlar milyonlarca dolar verip yıldız futbolcular transfer ediyorlar. Tribünlerdeki taraftarlar, televizyon başında maçı izleyen milyonlarca insan iyi futbol görmek istiyor. Ben şimdi yetkililere sormak istiyorum, “Sivasspor’un sahasında bir Avrupa Kupası maçı olsaydı UEFA maçı oynatır mıydı?” Merak edenlere söyleyeyim, kesinlikle oynatmazdı. Ayakta bile durmanın çok zor olduğu bir zemin var. Futbolcular burada çalım atacak, rakibiyle mücadele edecek ve gol vuruşu yapacak. Nasıl yapabilir ki bu sahada? İnanın hem Galatasaraylı hem de Sivassporlu futbolculara yazık. Buna rağmen her iki takım da iyi niyetiyle mücadele etti.
İlk yarı Galatasaray maçı kopartabilirdi de... Gomis, son vuruşlarda çok başarısızdı. Rashica, Kerem ayakta zor durmalarına rağmen gene de pozisyona girdiler. Ancak Galatasaray, Mertens’in golünden başka gol atamayınca ikinci yarı sıkıntı yaşadı.
Her iki takıma da puan lazım. Galatasaray lider olarak Sivas’tan dönmek istiyor. Sivasspor ise yukarılara çıkmak istiyor.
Maçın ikinci bölümü de daha çok kıran kırana
Galatasaray yeni kurulan bir takım, 26 futbolcu gitmiş, 13 oyuncu gelmiş. Ayrıca teknik direktörü de değişmiş... Bir sürü sorun yaşamışsın buna rağmen Süper Lig’in 15. haftasında liderliği yakalıyorsun. Ne söyleyeyim, Okan Buruk’a helal olsun.
İşin en enteresan yanı da beşinci, 6. haftada takıma katılan, sezon başı kampı yaşamamış oyuncular var. Buna rağmen hoca onları da toparladı ve hepsi canla başla mücadele ediyorlar.
Tabii burada taraftarı unutmamak lazım. NEF Stadı’na her hafta 50 bin kişi geliyor. Müthiş bir inançla takımlarını destekliyorlar. Şu anda baktığınız zaman Galatasaray için her şey iyi gidiyor. Daha bu takımda Muslera, Oliveira ve Icardi yok. Üçü de çok önemli futbolcular.
Fenerbahçe’nin, Trabzonspor deplasmanında kaybetmesinden sonra İstanbulspor maçı sarı-kırmızılılar için çok ama çok önemliydi. Kazanmaları halinde lider olacaklardı. Bilhassa ilk yarıda gerçekten çok pozisyona girdiler. Gomis’in iki topu direkten döndü, yüzde yüz goller kaçtı. Ama buna rağmen iki gol attı
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin çok iyi niyetli olduğundan en ufak bir şüphem yok. Futbolumuzdaki aksayan tarafları düzeltmek için de altı aydır resmen çırpınıyor. Bunda ne kadar başarılı olur bilemiyorum, zaman gösterecek.
Aldığı yeni kararların hepsine katılıyorum. Hakemlerin çok eleştirilmesinden tutun, futbolcuların yalandan kendini yere atmasına kadar..
Yani hakemleri kandırmaya yönelik her harekete uygulanabilirse bundan sonra ceza gelecek. Bu kararlar doğru olarak uygulanırsa futbolumuzun kalitesi de yükselecek.
Aklımın almadığı tek bir olay var... Şimdi bu yeni kararlarla hakemlerin daha iyi maç yönetmesi gerekir. Adaleti her takıma eşit dağıtırlarsa zaten bütün problemler kökünden hallolur. Peki, yanlış kararlar veren ve masum hata yapmayan hakemlere ne ceza verilecek? Başkan bu konuda hiçbir açıklama yapmadı. Ligin geride kalan 14 haftasında öyle hatalar gördük ki takım ayırt etmeden söylüyorum, inanılır gibi değildi.
Bu tür hata yapan hakemlere sadece 2-3 bin lira ceza mı verilecek?
Dünya
Dünya Kupası için verilen arayı Galatasaray çok iyi değerlendirdi. Okan hoca ‘rakiplerimi ille de yeneyim, herkesin gözünü boyayayım’ düşüncesinde değildi. Bu yüzden oynanan tüm hazırlık maçlarında ilk tercihleri genç yetenekler oldu. Buruk, Baran’ı ligin ikinci yarısında mutlaka kullanacak. Metehan ve Emin defansta bir problem olduğu takdirde hazır kıta bekliyorlar.
Bu futbolcuların parlamasında Okan Buruk gibi Mertens, Mata, Torreira ve Icardi’nin de payı var. Düşünebiliyor musunuz, son oynanan Başakşehir lig maçında bunalımda olan, sıkıntı yaşayan Kerem’e Icardi biri topukla olmak üzere iki pasla iki gol attırdı. Şimdi o Kerem, öz güveni artmış olarak Süper Lig maçlarını bekliyor.
Icardi bilhassa Kerem’in attığı ilk golde topa kendisi de vurabilirdi ama bunu yapmadı. Galatasaray’daki tüm futbolcular kulüplerine çok bağlılar. Hepsinin karakterleri ve tecrübeleri üst seviyede. Mertens’in röportajını dinledim. Kırk yıldır sarı-kırmızılı formayı giyiyormuş gibi gençleri
Hazırlık maçları neden yapılır? Oynama şansı bulamayan futbolcular böyle maçlarda kendilerini göstermek için mücadele eder. İlk 11’de fırsat bulamayan futbolcular ise ‘Ben de bu takımın parçasıyım’ demek isterler.
Galatasaray, Vallecano ve Villarreal ile iki hazırlık karşılaşması yaptı. Bu maçlarda mağlup oldu. Skor çok mu önemli? Bana göre hiçbir önemi yok. Bu müsabakalarda ne gördük? Genç yeteneklerden bilhassa Baran’ların kulübe çok büyük katkıları olacak. En az altı futbolcunun daha performanslarını gördük. Kötü mü oldu, hayır. Bu hazırlık maçları amacına ulaştı mı, ulaştı. Ama bunu maalesef Galatasaray taraftarının bir kısmı anlamıyor, anlamak da istemiyor.
Okan Buruk’un Galatasaray’ı Beşiktaş ve Başakşehir karşısına tam kadro çıktı ve harika oynayarak galip geldi. Bu hazırlık maçlarında o kadrodan 2-3 isim oynadı. Daha çok gençler forma şansı buldu. Bu gençlerin takıma kazandırılması için böyle özel maçlarda oynamaları
İnsan sevdiklerini kaybedince içi burkulup çok üzülüyor. 1967-1979 döneminde Türkiye’nin en iyi orta sahası Mehmet Oğuz’du. 1968’de Kadırga’da oynuyordu. O zamanlar bu kulüp Türkiye’nin futbolcu fabrikalarından biriydi.
Mehmet’i seyrederken onun büyük bir kulübe gideceğini hepimiz biliyorduk. Topu alışı, sürüşü, saklaması ve ortalarıyla sahalarda ender gördüğümüz bir yetenekti. Sarı-kırmızılı formayla dört şampiyonluk yaşadı. Spor camiasında herkes kendisine saygı duyardı. Dik duruşu, mertliğiyle çok özel bir adamdı.
1979’da Galatasaray Abant’a kampa gidiyordu. O zamanki yöneticiler ‘biz seni takımda düşünmüyoruz’ dediler. Büyük Mehmet de ‘o zaman jübile yapayım ve futbolu bırakayım’ dedi. Jübile için çok uğraştı, Galatasaray’dan bir tek olumlu adım atılmadı. Transferin son gününde Cemil Turan ‘Sana jübile yapmıyorlar. Transfer de bugün bitiyor. Futbolu böyle bırakma’ diyerek Mehmet
Dünya Kupası'nı buruk da olsak seyrediyoruz. Bende şok yaratan müsabaka, Arjantin-Suudi Arabistan maçı oldu...
Suudiler favori gösterilen Arjantin'in resmen içinden geçti. Üzüldüm mü, hayır; hatta sevindim. Icardi, Galatasaray'da harikalar yaratıyor. Messi'nin tavır koymasıyla milli takıma çağrılmadı. Şimdi seyrediyorum Messi'nin takımında Icardi'nin yapacağı görevi üstlenecek futbolcu yok. Futboldaki adalet de böyle tecelli ediyor.
Icardi gerçekten çok büyük bir yıldız. Sarı-kırmızılı formayla Beşiktaş ve Başakşehir maçlarında attığı ve attırdığı gollerle kendine geldi. Hele Başakşehir maçında Kerem'e yaptığı asist, gerçekten dünyanın en büyük yıldızlarının düşünebileceği bir görüntüydü. Maçın sonlarında yine sağ çizgiden topu sürerek Kerem'e attırdığı diğer gol ise bütün futbol severleri başka bir dünyaya götürdü.
Kerem Aktürkoğlu sezon başından beri sorunlar yaşadı. Bir türlü isteneni veremedi. Hepimiz tarafından çok eleştirildi. Ama şimdi