Bu kadar gel-gitlerden, tartışmalardan sonra artık ben futbol falan konuşmam. Takım galip gelmiş mi buna sevinmek gerekiyor. Kaybetsen, kırmızı çizgiye yaklaşacaktın. Bu oyuncular üzerinde daha büyük stres yaratacaktı. Takımdan daha fazlasını beklememek gerekiyor. Kalite bu...
Kerem sakatlanıncaya kadar sahada iyi bir Galatasaray vardı. Hele de hücum yollarında Kerem’in çabukluğu, rakibi eksiltmesi... Bunlar Karagümrük’ü bayağı hırpaladı. Zaten ilk 15 dakikada sarı-kırmızılılar 2-0 öne geçtiler. Ne zaman Kerem sakatlandı, kenara geldi, Galatasaray’ın oyunu da olumsuz etkilendi. Yerine Emre Kılınç girdi, fakat onun şu anda oynadığı futbol, sarı-kırmızılı takımın çizgisinde değil... Emre’nin daha çok çaba göstermesi lazım. Şu anda Emre kaybolmuş gibi.
Taylan’a, Berkan’a hiç kimse kızmasın. Bu çocuklar final pası veremez, gol atamaz. Ama rakip atakları kesmek için orta sahada sonuna kadar savaşırlar. Zaten bunu da yapıyorlar. Takımın içinde final pasları verecek bir tek futbolcu yok. Bu da ayrı bir gerçek. Gomis 36 yaşında.
İnşallah Galatasaray’a huzur gelir. Sekiz aylık Başkan Burak Elmas’ın görevi bırakması istendi. O da direnmedi, hemen seçim kararını aldı.
Bu onurlu bir davranış... İsteseydi, “Denetleme kurulu hem mali hem idari yönden ibra edildi” deyip emsal göstererek mahkemeden, idari ibrasızlığı kaldırıp görevine devam ederdi. Doğru bir davranış göstererek bunu yapmadı.
2022 yılı bütçesi de ibra edilmedi. Bunun üzerine hemen seçim kararı aldı. Şimdi de insanlar diyor ki; neden bu kadar erken seçim kararı aldı. Adamın kasasında para yok, olsa da harcayamayacak. Futbolcuların ücretlerini bile ödeyemeyecek. Ne yapacaktı, mayıs sonuna mı seçim kararı alacaktı? Hakikaten bu G.Saray’ı bundan sonraki süreçte Allah korusun.
Kulübe bir şey olur mu? Kesinlikle olmaz. Bir atılım yapabilir mi? Bu da çok zor. İki başkan adayı var şu an... Biri Eşref Hamamcıoğlu, diğeri Metin Öztürk. Seçilen aday ancak borçları öder, takımı ayakta tutmaya çalışır. Onların da sonu Burak Elmas gibi olur.
Önceki gün bir telefon aldım. Yeni bir oluşum
Burası Galatasaray… Başkan olduğunda bedelini ödersin. Unutamıyorum rahmetli Özhan Canaydın’dan başladı bu süreç… Adamı perişan ettiler. Daha sonra Adnan Polat… O da mali kongrede linç edildi. Ünal Aysal’a edilmedik hakaret kalmadı. Dursun Özbek itibarsızlaştırıldı ve imza toplama girişimleri yapıldı. Rahmetli Mustafa Cengiz Galatasaray düşmanı ilan edildi. Başkanlığın bedelini hayatıyla ödedi.
Şimdi sıra Burak Elmas’ta… Bugün kongre var. Güya, Galatasaray’ın ileri gelen divan kurulunun bazı üyeleri, parmağını sallayarak daha önce olduğu gibi ‘istifa et başkan’ diye mikrofonda avaz avaz bağırıyor. Benim anlayamadığım bir-iki şey var. Birincisi, bu ‘ileri gelenlik’ nereden geliyor? Siz bu kulüp için ne yaptınız? Bu hakkı kendinizde nereden görüyorsunuz? Madem bütün başkanları tehdit ediyorsunuz, hadi bir gün göreve soyunun, başkanlığa adaylığınızı koyun, kongre de sizi seçsin. Madem bu kadar biliyorsunuz. Uzaktan bas bas bağırmakla bu işler olmuyor.
Evet Başkan Elmas’ın hataları var.
Yedi günde tansiyonu ve gerilimi en üst seviyede üç maç... Kolay değil Galatasaray’ı hem mental yorgunluğu hem de fiziksel olarak epey hırpalamış. Antep karşısında da futbolcuların çoğu ayakta sallandı. Bilhassa orta saha, forvet ve defans arasında köprü kuramadı. Çok pas hatası yaptılar, yenen birinci ve ikinci golde Berkan’ın inanılmaz hataları vardı. Gomis her zaman gol yapacağı topları ya vuramadı ya da dışarı attı.
Bu arada hakkını yemeyelim gerçekten çok istekli, arzulu bir Gaziantep vardı sahada. Maçın başından bitiş düdüğüne kadar daha çok mücadele edip, kazanmayı istediler. Bu baskı da peş peşe hataları getirdi. Berkan 30 santimlik bir ileri adım atsa, ev sahibi ekip ilk golü atamayacak. İkinci golde ise kontrolsüz şekilde ayağını savurdu. O da rakibin ayağına gelince direkt penaltı oldu. Evet Berkan iyi niyetli, mücadele ediyor ama maalesef kendisini geliştiremiyor. İlk yarıda öyle bir gol kaçırdı ki, onun gibi bir futbolcu bunu mutlaka gol yapmalıydı.
Sarı-kırmızılıların sorunu belli. Üç maç çok iyi
Galatasaray’ın Barcelona’ya elendiğine çok üzüldüm ama bir şey var ki onunla da teselli buluyorum. Bütün sarı-kırmızılı futbolcular yüreklerini sahaya koydular. Aslanlar gibi mücadele ettiler. Ancak bir gerçek var ki, bunu göz ardı edemeyiz... Gerçekten iki takım futbolcuları arasında çok büyük kalite farkı var.
Barcelona hücuma çıkıyor 8 futbolcuyla, Galatasaray’ın yarı sahasına yayılıyorlar. Al gülüm ver gülüm ver-kaçlar, pozisyon bulurlarsa da golü atıyorlar. Bunu 20 kere denediler. Galatasaray ise sadece gol öncesi kalabalık geldi, Marcao da kafa ile gol attı. Kabul etmemiz lazım; bu büyük takıma karşı Galatasaray saygı duyulacak bir futbol oynadı. Kesinlikle teslim olmadı. Mağlup duruma düştükten sonra son 15 dakika gol aradı ama olmadı.
İspanyol ekibi de rahat tur atlamadı. Onlar da çok zorlandılar. Oyunu soğutmak için, durdurmak için her türlü pisliği yaptılar. Bu maçın sonucundan sonra ne Torrent’i suçlayabiliriz ne de futbolcuları. Bize sadece bu heyecanı
Galatasaray, deplasmandaki Barcelona maçında futbol olarak ben geliyorum mesajı vermişti. Üç gün sonra Barcelona gibi bir dev ile rövanş maçı oynayacaklar. Ne yalan söyleyeyim dün gece böyle bir tempo yapacaklarını, takım olarak bütünleşeceklerini, 90 dakika oyundan düşmeyeceklerini beklemiyordum.
Defansta Nelsson ve Marcao resmen devleştiler. Her iki bek Van Aanholt ve Omar hatasız oynadılar. İlk yarıda öyle bir futbol ortaya koydular ki, atılan golleri bir kenara koyun kaçan yüzde yüz diyeceğimiz en az üç pozisyon var. Mustafa Muhammed resmen resital yaptı. Beşiktaş defansına öyle bir baskı uygulayıp hatalar yaptırdı ki, Kerem’in attığı iki golde de en büyük pay kendisinindi. İkinci yarı o güzel futbolunu devam ettirdi Mısırlı oyuncu... Gol vuruşu da yaptı ama Josef çizgiden çıkardı.
Feghouli 45 dakika sahada kaldı ama gerçekten Galatasaray takımının beyniydi. Beşiktaş defansının arkasına mükemmel toplar attı. Oyunun yönünü devamlı değiştirdi. İkinci yarı herhalde hocası Barcelona maçını
Konyaspor maçındaki futboldan sonra dün gece Galatasaray’ın oynadığı futbol, o karşılaşmaya göre tamamen farklıydı. Nou Camp’ta başta kaleci, defans, orta saha olmak üzere takım resmen bütünleşti.
Bilhassa Inaki Pena, Nelsson, Marcao, solda Van Aanholt ve sağda Sacha Boey hayatlarının futbolunu oynadılar, hiç hata yapmadılar. Neden Süper Lig’de bu futbolu ortaya koyamıyorlar, resmen şaşkınım. Karşılarındaki takım Barcelona, bir yıldızlar topluluğu.
Bütün futbolcuları birbirinden kaliteli. Bilhassa forveti hangi takım olursa olsun, hemen cezayı keser. Nelsson hava toplarında Marcao ise yerden hamleleriyle sırf bizi değil, Barçalılar’ı da şaşkına çevirdi.
Pena, Barcelona’nın üçüncü kalecisiydi.
Peki dünkü mücadelenin yıldızı kimdi? Pena’dan başkası değildi. Herhalde Xavi, gelecek sezon Pena’yı birinci kaleci yapar. Orta sahada çok eleştirdiğimiz Taylan ve Berkan zaman zaman pas hatası yapmalarına rağmen olağanüstü başarılı bir 90 dakika çıkardılar.
Kolay değil en zor mevki orta sahadır. Ve bu iki futbolcu bu
Rizespor maçındaki o müthiş mücadeleden sonra bu takım toparlanıyor diye taraftar ümitlenmişti. Ama dün gece Konyaspor karşısındaki 60 dakikalık o kötü futbolu gördükten sonra ben bile ‘eller yukarı’ dedim.
Her gün gazetelerde okuyoruz; Kerem’e 30 milyon, 50 milyon euro veriyorlar. Kimse kusura bakmasın, genç futbolcu, kendisini de seviyorum ama devamlılığı olmazsa kaybolur gider. Bu kadar top kaybıyla oynama lüksü yok, bir kere bunu kafasına koyacak. Galatasaray’ın geleceği dediler, Cicaldau alındı, Sacha Boey alındı. Hakikaten bu futbolculara verilen paraya yazık günah. Hele Boey tamamen geriye gitmiş. Konyaspor Fransız futbolcunun kanadını resmen otobana çevirdi.
Yeşil-beyazlılar atak yapıyor, üç dört oyuncuyla rakibinin ceza sahasına giriyorlar. Top ama direkten dönüyor ama orta olarak giriyor, hiç farketmez. Sarı-kırmızılı hiçbir futbolcu rakip kontrolü yapmıyor. Pulgar 6 numara diye alındı, yenen ilk goldeki pozisyona bakın… Sen nasıl o topa vurmalarına müsaade edersin! Tamam Pulgar, kulübüne ödeme