Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dün sabah harika bir hava vardı İstanbul’da. Rüzgarın hangi yönden eseceğine karar veremediği, Karadeniz üzerinden sarkan bulut yoğunluğunun güneşi ve maviliği perdelemeye yetmeyeceğinin anlaşıldığı saatlerde Yeniköy’den Tarabya’ya doğru yürürken The Economist dergisinin bu haftaki sayısında yer alan Türkiye ile ilgili yazı geldi aklıma. "Umut ışınları" başlıklı yazıda, "bir yıldan beri bunalan Türkler şimdi umut ışıklarının ilk belirtilerini görmeye başladı" deniyor ve Türkiye’nin 11 Eylül’den sonra artan öneminin de ülkemize dönük umutların yeşermesine katkıda bulunduğu belirtiliyordu.
Evet umut ışıkları belirmeye başlamıştı ufukta ama bu, sıkıntılı günlerin geride kalmakta olduğunun bir göstergesi sayılabilir miydi acaba? Krizden çıkıyor muyduk gerçekten? Karamsarlık kısır döngüsünü kıracak bir sürecin başında mıydık? Yoksa bir an için bulutlardan sıyrılan güneşin aldatıcı parıltısıyla kendimizi mi avutuyorduk?
Önceki akşam bir dost davetinde karşılaştığım Prof. Yılmaz Esmer’in, her yıl tekrarlanan uluslararası bir araştırmanın 2001 sonuçlarına dayanarak verdiği bilgiler, insanımızın 19 Şubat krizi sonrasında içine düştüğü karamsarlık psikozunun ciddiye alınacak boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor.

İnsanların çeşitli konulardaki eğilimini ölçen anket çerçevesinde sorulan "durumunuzdan memnun musunuz?" sorusuna olumsuz yanıt veren Türklerin oranı, yıllardan beri hiç görülmemiş bir sıçrama yapmış 19 Şubat sonrasında. Ülkeler arası karşılaştırmalarda da Türkiye’de durumundan memnun olmayanların oranı diğer ülkelere göre çok yüksek çıkıyormuş.
Bu sonuç benim kişisel gözlemlerimle de örtüşüyor. Yıllardan beri dayanaksız bir iyimserliğin bağımlısı olarak gördüğüm ve bu nedenle fazla ciddiye almadığım insanların bile 2001 krizinde ilk kez sarsıldığını ve bunlar arasında bu kez aşırı bir karamsarlığa sürüklenenler olduğunu gördüm.
Şimdi gelinen noktada, dış dünyada ve mali piyasalarda oluşmaya başlayan göreceli iyimserliğin topluma yaygınlaşması mümkün olacak mı, doğrusu bilmiyorum. Krizin ve karamsarlık havasının dış dünyadan ve mali piyasalardan başlayıp toplumun her kesimine doğru yayıldığını biliyoruz da bunun tersinin mümkün olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Dövize hücumun şimdi tersine dönmüş görünmesi bu yolda bir adım sayılabilir ama iş bununla bitmiyor. İşini kaybeden binlerce kişinin yeniden iş bulması, batma noktasına gelen firmaların kendini toparlaması, devletin yatırımlara yol göstermesi, özel sektörün yatırım ufkunun açılması ve ekonominin sağlıklı bir büyüme rayına oturması her halde pek de kolay olmayacak.
Bir bayram sabahında geleceği düşünürken gene de umutlu olmamız lazım. 19 Şubat sonrasında yaşanan süreç en azından şunu öğretmiş olmalı bize: hastalığa doğru teşhis konup doğru tedaviler uygulanınca bünyemiz buna iyi cevap veriyor ve iyileşme yoluna giriyoruz. Henüz tam iyileşmediğimizi kabul edip bu uygulamayı sürdürürsek bundan sonraki bayramlara daha da umutlu girebiliriz.
Hepinize mutlu ve umutlu bayramlar, efendim.