Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Seçimlerden bu yana yaşanan süreçte ise tersi oldu: Lula, uluslararası piyasaların ve IMFnin güvenini kazanmada çok daha başarılı oldu, ekonomi yönetimine getirdiği kadro itibar kazandı. AKP iktidarı ise IMF ile ilişkileri hep ayak sürüyerek sürdürdü, piyasalara güven veremedi. Bugün gelinen noktada da Türkiye ekonomisini yöneten ekip, uluslararası piyasalarda "hafif siklet" olarak niteleniyor ve açıkçası fazla ciddiye alınmıyor. Brezilyada "Lula" diye anılan Luiz İgnacio da Silvanın İşçi Partisi ile Türkiyede kimilerinin "Tayyip" diye andığı Tayyip Erdoğanın Ak Partisi (AKP), kendilerinden önce iktidar olan partilere karşı toplumda biriken tepkinin oya dönüşmesiyle iktidara geldi. Her iki lider de eşitsizliği ve yoksulluğu azaltmayı vaat ederek oy topladı. Uluslararası piyasalar ve kurumlar her iki partiye de kuşkuyla yaklaştı. Brezilya örneğinde bu kuşkunun dozu kaçtı ve daha Lula iktidara gelmeden, piyasaların abartılı tepkisi Brezilyayı yeni bir mali krizin eşiğine getirdi. Türkiye örneğinde ise, AKPnin seçimler öncesinde piyasalarda yarattığı olumlu beklentinin de etkisiyle, tepki sınırlı kaldı. Üç kesimin beklentisi Birinci sırada, verdikleri oylarla onları iktidara taşıyan geniş seçmen tabanının beklentileri var. Her iki ülkede de iş istiyor, aş istiyor, yoksulluğun yok edilmesini, yolsuzlukların önlenmesini istiyor geniş seçmen tabanı. Bu beklentilerini karşılamadığı için sandığa gömdüğü partilerin yerini alan İşçi Partisi ile Ak Partinin, işi çok da uzatmadan, bu beklentilerini karşılamasını bekliyor.İkinci sırada, Brezilyanın ve Türkiyenin özel sektörü var. Her iki ülkede de özel sektör, faizlerin düşmesini, işlerin açılmasını, hızlı büyümenin sağlanmasını, girişimcinin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor ve bekliyor. Üçüncü sırada ise, önemli ölçüde destek sağlayarak ayakta tuttuğu Brezilya ve Türkiyede iktidara gelen yeni hükümetlerin, taahhüt ettikleri program çerçevesinde davranmalarını bekleyen IMF (Uluslararası Para Fonu) ve hükümetin her adımını dikkatle izleyen uluslararası piyasalar var. Şu anda dış dünyadaki görüntüye bakıldığında Brezilyada Lulanın durumu, Türkiyede AKPnin durumuna göre daha iyi görünüyor ama onun da çok ciddi sorunlarla karşılaşması olası. Aslında her iki ülkede de henüz iktidara ısınma döneminde olan liderler, üç farklı kesimin farklı beklentilerini karşılamanın zorluğu nedeniyle sıkıntıda. Kimin oyu önemli? Şimdi seçmen tabanının beklentilerini kısa sürede karşılamak için devletin kaynaklarını da seferber ederek istihdam yaratacak yatırımlara girişilse, Lulanın hedeflediği gibi, yoksulluğu önleyecek kapsamlı projelere büyük kaynak ayrılsa kamu açıkları büyüyecek, borç dinamiğinin sürdürülmesi için gerekli olan faiz dışı bütçe fazlasını elde etmek zorlaşacak. Bu yola girilirse ve özel sektörü tatmin etmek için faizler de zorlamayla düşürülürse hemen IMFnin yüzü asılacak ve uluslararası piyasalarda Brezilya ve Türkiyeye yönelik kuşkular artacak. Bunun sonucunda Brezilya ve Türkiye tahvillerinin değeri düşecek ve her iki ülkenin de borçlanması zorlaşacak, yani dış kaynak bulma olanakları sınırlanmış olacak. Bu ortamda ülke içinde ekonomiyi canlandırmak da zorlaşacak.Bunları hesap ederek "O halde biz önce istikrarı düşünelim, faiz dışı fazla ve enflasyon hedefine kilitlenelim, ekonomiyi aşırı ısıtmadan canlandırmak için faizlere dikkat edelim, böylece IMFnin ve dış dünyanın desteğini koruyalım; özel sektör bu ortamda üretimi ve yatırımı artırsın, bütün bunların sonucunda da istihdam ve gelirler artsın, geniş kesim rahatlasın" denilirse bunun da riski var. Özel sektörün ve geniş seçmen tabanının sabrı taşabilir ve iktidarı politika değiştirmeye zorlayabilir. "Lula" ve "Tayyip" bu zor geçitten nasıl geçecek, bakalım. oulagay@milliyet.com.tr Zorluk, bu üç kesimin beklentilerini aynı anda ve birlikte karşılamanın kimi noktalarda olanaksız görünmesinden kaynaklanıyor. Her kesimin beklentisini karşılayamamanın ise bir maliyeti var. Her iki ülkenin ciddi bir borç yükü altında bulunması, bu karmaşık denklemin çözümünü daha da zorlaştırıyor.