Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye ekonomisine ilişkin göstergelerin ortaya çıkardığı olumlu tablo çoğu kimsenin kafasını karıştırmış durumda. Genişçe bir kesim, ekonomideki bu "mutluluk tablosu"nu kendi yaşamlarında hissetmediğini belirterek, rakamlara ve medyaya güvenmediğini, bu "mutluluk tablosu"nun AKP hükümetine destek veren medyanın eseri olduğunu iddia ediyor. Yakın geçmişte yaşanan krizlerin, özellikle de 2000 yılındaki aldatıcı cennetin ardından gelen 2001 şokunun olumsuz izlerini üzerinden atamamış olanlar, bu "mutluluğun" da kalıcı olabileceğine inanmakta güçlük çekiyor. Bir kesim ise "AKP ne yaptı da ekonomide bu olumlu tablo ortaya çıktı?" diye soruyor.
Bu sorulara yol açan "mutluluk tablosu"na baktığımızda, pek alışık olmadığımız biçimde, olumlu gelişmelerin bir arada yaşandığını görüyoruz. Bu gelişmelerin ana başlıklarını, rakamlara fazla boğulmadan özetlersek:

  • Türkiye ekonomisinde geçen yılki hatırı sayılır büyümeden sonra bu yıl da % 5'in üzerinde ciddi bir büyüme bekleniyor.
  • Enflasyonda 30 yıldır kırılamayan kısır döngünün kırılması ve tek haneli enflasyonun yakalanması ciddi bir olasılık haline gelmiş bulunuyor.
  • Dalgalı kur rejimi içinde Türk lirasının değerlenmesi, bir yandan enflasyonla mücadelenin temel taşını oluştururken diğer yandan ekonomik birimleri daha verimli çalışmaya zorlayarak da olumlu bir etki yapıyor.
  • Kurdaki avantajın yok olmasına (ve ihracatçı kesimden gelen yakınmalara) karşın ihracatımızdaki artış sürüyor.

  • Başarının sırrı
    Bu olumlu tablonun ortaya çıkmasında bir yıldan beri ekonomiyi yöneten ekibin katkısı var kuşkusuz. En başta biraz bocalasalar da, sonuçta ekonomide maceraya yer olmadığını ve kendileri için en iyi seçeneğin Kemal Derviş'den devralınan programı sürdürmek olduğunu anladılar. Bu sayede de içeride ve dışarıda belli bir güven yaratmayı başardılar ve bunun meyvelerini topladılar.
    Ancak bugün rakamlara yansıyan fakat geniş kitleyi henüz tatmin etmeyen "mutluluk tablosu"nun sınırlarını ve sırlarını anlamak için asıl bakmamız gereken yer, verimlilik ve reel ücret göstergeleri. Morgan Stanley'in ekonomisti Serhan Çevik'in bir raporunda yer alan (ve grafikte görülen) veriler, 2001 krizi sonrasında Türkiye'de reel ücretlerin % 25 gerilediğini, buna karşılık işgücü verimliliğinin % 25 arttığını gösteriyor. Bu iki gelişme sonucunda birim işgücü maliyetinde meydana gelen % 37'lik düşüş, kurdaki avantajın kaybolmasına karşın Türk firmalarının rekabet gücünün artmasına olanak veriyor(*). Reel ücretlerdeki ciddi gerileme, iç pazardaki canlanmayı sınırlıyor ve ekonomideki "mutluluk tablosu"nun halka yansımasını büyük ölçüde önlüyor ama verimlilikteki artışla birlikte ihracattaki sıçramayı ve ekonomideki büyümeyi besleyebiliyor.

    Başarı sürer mi?
    Türkiye'nin 23 ilinde 4200 hanenin tüketim eğilimlerini izleyen HTP Araştırma'nın bulguları da tüketimdeki artışın sınırlı kaldığını gösteriyor. HTP'nin hızlı tüketilen ürünler tüketim endeksinin 2003 yılının ilk dokuz ayındaki artışının % 3.3'te kaldığını ve 2000 yılı sonunda 103.8 olan endeksin 2001 sonunda 90.2'ye kadar düştükten sonra 2002 sonunda 92.6'ya ve 2003'ün ilk dokuz ayı sonunda da ancak 95.7'ye yükselebildiğini görüyoruz. HTP Yönetim Kurulu Başkanı Güntaç Özler, 2000 yılı sonundaki tüketim düzeyinin yakalanması için 1 - 2 yıl gerekebileceğini söylüyor.
    AKP yönetiminin şimdi şu sorular üzerinde düşünmesi gerekiyor: Reel ücretlerdeki düşüşü ve verimlilikteki artışı sürdürmek mümkün mü? Ücretleri ve iç pazardaki genişlemeyi sınırlayan bir uygulama siyasi olarak ve ekonomik olarak sürdürülebilir mi? Bu soruların cevapları hayırsa ekonomide bugün ortaya çıkmış olan "mutluluk tablosu" nasıl sürdürülecek?

    (*) Financial Times, 17 Kasım 2003 Türkiye Finans Eki