Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cuma günü toplanan IMF İcra Kurulu'nun Türkiye'ye verilecek kredi dilimini onaylaması, sıkıntılı haftalardan sonra yaşanan bu iyimserlikle dolu haftayı taçlandıran olay olacaktı. IMF İcra Kurulu beklendiği gibi kredi dilimini onayladı önceki gün. Bu noktaya kadar her şey güllük gülistanlıktı AKP yönetimi için. Ancaaaak, son anda bu saadet tablosunu biraz bozacak tatsız bir ayrıntı çıktı ortaya. Medyamızın "Anne" bilip bağrına bastığı IMF Başkan Yardımcısı Bayan Krueger'in, IMF İcra Kurulu'nun krediye onay verme kararını açıklarken, Türkiye ekonomisinin durumuna ve AKP hükümetinin performansına ilişkin olarak yaptığı değerlendirme, hafta boyu şişirilen iyimserlik balonuna iğneyi batırıverdi. İlginç bir hafta yaşadık. Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir türlü yaranamayan İstanbul iş çevreleri ve saygıdeğer medyamız, piyasalardan topluma doğru güçlü bir iyimserlik rüzgârı estirmek için yoğun çaba harcadı hafta boyunca. Irak savaşı sonrasında işlerin açıldığını, güvenin sağlandığını, üretimdeki artışları yatırımların izleyeceğini ve işsizliğin azalacağını vurgulayan demeçler ve açıklamalar birbirini izledi. Sayın Başbakan da "Tüket ey Türkiyem" sloganıyla topluma yol gösterdi ve "Erdoğan etkisini hazirandan itibaren göreceksiniz inşallah" müjdesini verdi. (Vatan gazetesi, 17 Nisan 2003). Kaybedilen güven Anne Krueger'in değerlendirmesinde, "AKP hükümetinin kaybettiği güveni yeniden kazanabilmek için doğru politikaları bir süreklilik içinde, eksiksiz uygulayacağını gösteren bir icraat ortaya koymasının" gerekli olduğu vurgulanıyor. Açıklamada, doğru politikaların temelinde mali disiplinin yattığı, TC Merkez Bankası ile BDDK'nın bağımsız çalışmaya devam etmesinin ve kamu bankalarının ticari kararlarında hükümet etkisinin hissedilmemesinin de başarının şartı olduğu belirtiliyor.Uzun lafın kısası, IMF'den yapılan açıklama AKP hükümetinin uygulanan ekonomik programın ruhunu ve IMF'nin tutumunu doğru okuyamayarak vakit kaybettiğini ve mali piyasalarda ciddi bir güvensizlik yarattığını ortaya koyuyor. Açıklamasında, AKP hükümetinin, geçen yıl IMF ile imzalanan stand - by anlaşması çerçevesinde uygulanan ekonomik programın genel ilkelerine sadık kaldığını belirten Bayan Krueger, "ancak" diyor, "Uygulanan politikalarda son dönemde meydana gelen sapmaların bir maliyeti vardır ve AKP hükümeti, iç borçları sorunsuz çevirebilmek için, finansal piyasalardaki kredibilitesini (inandırıcılığını) yeniden inşa etmek zorundadır. Güvenin kaybedilmesinde, hükümetin ekonomi politikasındaki yanlışlarının önemli rolü olmuştur." IMF'ye boş versek mi? Hükümet içinde ve dışında IMF'ye rest çekmeyi düşleyenlere küçük bir hatırlatma yapalım. Türkiye'nin programı bundan sonra aksatmadan uygulayarak, mevcut stand - by anlaşması çerçevesinde IMF'den alabileceği toplam ek kaynak 3.3 milyar dolar dolayında. Yeni bir anlaşma yapılmaması halinde 2004 yılında IMF'ye yapmamız gereken geri ödeme ise 8 milyar doların üzerinde. 2005'te de durum aynı.Her neyse, siz takmayın bunları kafanıza; işler açılıyor, ekonomi canlanıyor diye bayram edin şimdiden. Aslında mevcut ekonomik programı inanarak uygulayacak bir hükümetin ekonomide kalıcı başarılara imza atma şansı da var ama bizim hükümetlerin soluğu buna yetmiyor ne yazık ki. AKP hükümetinin de bu geleneği bozmaya niyetli olmadığı da meydanda. oulagay@milliyet.com.tr IMF'nin ilk günden itibaren kendilerine hayran kaldığını ileri süren kimi hükümet yetkilileri, şimdi bu açıklamayı da bir hayranlık belirtisi sayma becerisini gösterecekler mi bilmiyorum ama şu ortada: AKP hükümeti Sayın Erdoğan'ın "Tüket ey Türkiyem" sloganına destek sağlamak ve piyasalarda kısa süreli bir canlılık yaratmak için kolları sıvarsa, IMF'den daha sert uyarılar da gelebilir. Tabii böyle bir noktaya gelindiğinde Sayın Erdoğan ya da başka bir kahraman yetkili ortaya çıkıp, "Biz IMF'ye hizmet etmek için değil, halkımıza hizmet etmek için buradayız" diye parlak nutuklar da atabilir.