Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF Avrupa Bölgesi Direktörü Michael Deppler, daha önce de yapmış olduğu bir gözlemi geçenlerde tekrarladı, Türkiye’nin başarı şansını yakaladığı anda yalpa yapmaya başladığını söyledi. Türkiye’nin iyi bir yola girdiğini ve "köşeyi döndüğünü" söyleyen Deppler, NTV Washington temsilcisi Ümit Erginsoy’un "bundan sonra kriz yaşanır mı?" sorusunu yanıtlarken "sizin başarıyla ilgili bir sorununuz var" dedi ve son iki yılda yaşananları hatırlattı.
Depller’e göre şimdi "köşeyi dönmüş görünen" Türkiye’yi bekleyen en önemli risk, bir kez daha başarı sendromu yaşaması ve programı rayından çıkaracak adımlar atmasıydı.

Ben Türkiye ekonomisinin "köşeyi döndüğüne" henüz ikna olmadım, IMF’nin Türkiye ekonomisinin bugünkü sorunlarını çok iyi anladığına da pek emin değilim ve bu nedenle kaygılıyım. Deppler’ın, Türkiye’nin bir "başarıyı yönetememe" sorunu olduğu yolundaki saptamasına ise katılıyorum. Biz kriz ortamına girdiğimizde, IMF’den destek almaktan başka seçeneğimiz de olmadığından, ekonominin krizden çıkması için gerekenleri yapmakta başarılı olabiliyoruz. Ancak kriz ortamından çıkar çıkmaz, seçeneklerimizin hala çok kısıtlı olduğunu unutup, farklı arayışlara girme hevesine kapılıyoruz, programdan sapmak için bahaneler aramaya başlıyoruz ve sonunda yeni bir krizin koşullarını hazırlamış oluyoruz.
Türkiye’nin böyle bir şöhreti olduğu için de, her krizden sonraki düzlüğe çıkma döneminde dışarda ve içerde güven yaratması daha zor oluyor. Deppler’in de belirttiği gibi Türkiye ekonomisinde normalleşme belirtileri ortaya çıktığında pek çok kimse "bunlar bu kez ne zaman sapıtacak" diye beklemeye başlıyor. Türkiye’nin geçen yıl Arjantin’in durumuna düşmemesine ve olumlu gelişmeler kaydetmesine karşın, dışarda ve içerde hala güven yaratamamış olmasının en önemli nedeni bu. Bu arada IMF’nin bu alandaki karnesinin çok parlak olmadığı da malum. Yani Türkiye’nin IMF’nin desteklediği bir programla bir noktaya kadar gelmiş olması, Türkiye’ye dış kaynak girmesi ve doğrudan yatırım sermayesinin akması için yeterli olmuyor. Dış kaynak girişi hızlanmadan da Türkiye’nin büyümesini hızlandırması zor görünüyor.

Kimilerine göre Türkiye’nin bu güven eksikliğini kapatmak için elinde bir tek koz var, o da Avrupa Birliği(AB)’ne tam üyelik kartı. Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlangıç tarihi konusunda bu yıl sonuna kadar bir ışık alması halinde bunun dış dünyada çok olumlu bir etki yapacağı ve Türkiye’ye yatırım sermayesi girişini çok olumlu etkileyeceği belirtiliyor.
Sağdan ve soldan aldığı desteklerle güçlenen "Kuvayı Milliye" cephesinin işte tam bu noktada AB’den vazgeçme tartışmasını gündeme getirmesi, ateşle oynama niyetinin bir göstergesi. AB’den vazgeçmenin ne anlama geleceğini de ancak ateş bacayı sardıktan sonra öğreneceğiz her halde.