Bu yıl dünyada yapılacak silahlanma harcamalarının yüzde 50sinden fazlasını tek başına gerçekleştirecek olan ABDye karşı duyulan tepki bütün dünyada artıyor ve Amerikaya sempatiyle bakanların oranı da hızla düşüyor. Merkezi ABDde bulunan Pew Research adlı araştırma kuruluşunun son araştırması Amerikaya olumlu bakanların oranının geçen yıldan bu yana büyük düşüşler gösterdiğini ortaya koyuyor. ABDye desteğin, İngiltere, Polonya ve İtalya gibi yönetimlerin ABDye destek verdiği ülkelerde de düştüğü, en düşük desteğin ise Türkiyede bulunduğu görülüyor. Dostum Soli Özel, geçen günkü yazısında Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ferhat Kentelin, benim duygularıma da tercüman olan şu sözünü aktarmış: "Şimdi rasyonel olan davranış çıldırmaktır." ABDnin ve koalisyon ortağı İngilterenin her şeyi göze alarak Iraka saldırması ve bu saldırıda kullanılan silahlarının, gene Solinin benzetmesiyle, "pornografik" görüntüleri karşısında ben de çıldırma sınırına yaklaştığımı hissediyorum zaman zaman. Yalnızca Irak halkına karşı değil insanlığın yüzyıllar içinde biriktirdiği değerlere, ahlak ölçülerine ve bunların ötesinde uluslararası kurallara ve kurumlara karşı bir saldırı söz konusu. İçimdeki tepki, ilk kez boğa güreşi izledikten sonra, "inan ki bir noktadan sonra boğanın boğa güreşçisini öldürmesini istedim" diyen yakınımın sözlerini getiriyor aklıma. AKP hükümeti durumu henüz kavrayamadı Bu ABD ile oyun oynanmaz Benim görebildiğim kadarıyla AKP yönetiminin en büyük yanılgısı yerel politikada gösterdiği başarıyı genelleştirmek istemesi ve Türkiyedeki seçim başarısına bakarak "biz bu işleri biliyoruz, her sorunu hallederiz" havasına girmesi oldu. Seçim sonrasında içeride ve dışarıda yaratılan olumlu hava ve AKPye açılan kredi de bu yaklaşımı pekiştirdi. Tayyip Erdoğanın alelacele gerçekleştirdiği Avrupa ve Amerika gezilerinde, IMF ile ilişkilerde hep bu yaklaşımın etkisi hissedildi. Tartışmasız bir seçim zaferi kazanarak gerçekten zor bir dönemde Türkiyenin yönetimini üstlenen AKPye haksızlık etmek istemiyorum ama bugüne kadar ortaya koyduğu performans, AKPnin başarılı olmasını bekleyenleri ciddi biçimde düş kırıklığına uğratmış bulunuyor. İlk günden beri AKPnin başarısız olmasını uman ve bekleyenler, benim gibi AKPye bir şans tanınması gerektiğini düşünenlere serzenişte bulunarak, "işte olacağı buydu, bunlar Türkiyeyi batıracak" diyorlar. Öte yandan AKP iktidarı hakkında hüküm vermek için henüz erken olduğunu düşünenler de var. Sıra dışı koşulların geçerli olduğu bir dönemde olmasak ben de bu görüştekilere katılabilirdim belki ama şu anda ortam beklemeye müsait değil; pek çok ülkede liderlerin ve hükümetlerin her an yeni bir sınavla karşılaştığı kritik günler yaşıyoruz. Bu ortamda yapılan yanlışların, eksik değerlendirmelerin ve buna göre verilen kararların, atılan hatalı adımların ülkeye maliyeti çok ağır olabiliyor. Bu nedenle de AKP iktidarının derhal mercek altına alınması gerekiyor. AKPnin yanılgısı ABD ile mali destek karşılığı savaşa katkı pazarlığı yapan ülke konumuna düşürüldü. İç ve dış piyasalarda Türkiyenin borcunu ancak ABD mali desteğiyle çevirebileceği izlenimi yaratıldı. ABD ile beklenen anlaşma sağlanamayınca Türkiyenin oyalamak istediği IMFnin kucağına oturmaktan başka seçeneği kalmadı. Sonuçta, yaratılmış olan olumlu beklentiler tam tersine döndü ve AKP yönetimine güveni sarsılan piyasalarda faizler ve kurlar yükselirken borç sorununu ağırlaştıracak kötümser beklentiler öne çıktı. Bana öyle geliyor ki tüm bu temaslarda, karşı tarafın düşünce çerçevesini ve psikolojisini anlamak için yeterli çaba harcanmadan, yanlış varsayımlarla yanlış adımlar atıldı. Örneğin IMF oyalanırken ABD ile savaş yardımı pazarlığına girişildi ve IMFnin koşullarına uymadan ekonominin rahatlatılacağı umuldu. Piyasalarda, Türkiyenin ABDden alacağı hibe ve kredi desteğiyle borç servisi sorununu aşacağı ve rahatlayacağı beklentisi yaratıldı. Bu yanlış tutum bize çok pahalıya mal oldu ve Türkiye: ABD ile yanlış oyun AKP yönetimi aslında temelsiz olan bir özgüven içinde ABD ile pazarlığı sürdürürken bugünkü ABD yönetiminin kendine özgü konumunu ve içinde bulunduğu psikolojiyi büyük ölçüde göz ardı etti. 11 Eylül şoku sonrasında gelinen bugünkü noktada: ABD yönetimi, dünyayı iki kampa bölünmüş olarak görüyor. Ya kayıtsız şartsız ABDden yana olan kamptasınız ya da ABDye karşı kampta, başka seçeneğiniz yok. ABD kendi ulusal güvenliğini ya da stratejik hedeflerini gerekçe göstererek dilediği ülkeye askeri müdahale etme hakkına sahip olduğunu savunuyor ve gereğinde Birleşmiş Milletleri ve kırk yıllık müttefiklerini de hiçe sayarak bu müdahaleyi gerçekleştirebiliyor. ABD, yeni Ulusal Güvenlik Stratejisinin gereği olarak Ortadoğu bölgesini bütünüyle kendi denetimi altına almayı hedeflemiş bulunuyor. ABDnin bu hedefine varması Türkiyenin ABD için öneminin azalması anlamına da gelebilir. ABD, dünyadaki ve kısmen ABDdeki ciddi muhalefete rağmen Iraka saldırarak her şeyi göze aldığını gösterdi. ABD yönetiminin bu süreçte kendisine engel çıkaran herkese fevkalade hırçın ve tepkili davranması şaşırtıcı değil. AKP yönetimi ABD ile kurduğu ilişkilerde de, karşısındaki süper gücün bugün geldiği noktayı pek kavrayamadı, Bush yönetimine egemen olan anlayışı ve psikolojiyi doğru değerlendiremedi galiba. AKP yönetimi Amerikayı eski Amerika sandı ve Türkiyenin stratejik önemini de abartarak "ABD, Irak operasyonunu Türkiyesiz yapamaz, ben de bu kozu kullanarak oyunumu oynarım, yaptığım yanıma kar kalır" diye düşündü. ABD Başkanı George W. Bushun milletvekili bile olmayan Tayyip Erdoğanı Beyaz Sarayda kabul etmesi, AKP yönetiminin bu izlenimini daha da güçlendirdi, onlar kendilerini ABD için vazgeçilmez bir ortak gibi görmeye başladılar. Erdoğanın Busha verdiği izlenimin de bu yönde olduğu anlaşılıyor. AKPnin gelinen noktadaki çıkmazı, gözü dönmüş süper güç ABDnin bugünkü durumunu doğru değerlendirememiş olmasından kaynaklanıyor. Amerika dünyayı neden korkutuyor? Dünyanın dört bir yanında insanların, ABDnin tek başına hükmettiği bir dünyada yaşamaktan kaygı duyduğunu ve bu nedenle ABD tahakkümüne karşı çıktığını belirten Newsweek editörü Ferit Zekeriya, bugün herhangi bir ülkede ABDden yana tavır almanın hükümetlere puan kaybettirdiğini yazıyor. Zekeriya, Bush yönetiminin uluslararası kural ve kurumları dışlayan ve kimseyi adam yerine koymayan tavrının da ABDye karşı tepkileri beslediğini söylüyor. oulagay@milliyet.com.tr Dünyayı korkutan Amerikayı kapak konusu yapan Newsweek dergisinin son sayısında yer alan ilginç değerlendirmelerde de belirtildiği gibi, ABD bugün askeri gücüne dayanarak dünyaya hükmetmeye kararlı, kural tanımaz bir "küstah güç" haline gelmiş durumda. Bu gücün önce yanında görünüp sonra ona çelme takma hevesinde olduğunuz izleminini yaratırsanız işte bugün AKP yönetiminin düştüğü duruma düşebilirsiniz.