Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman ULAGAY

1997'de yaşananlar, değişimin önemini, kitlelerin rolünü ve yeni dünyanın kurallarına uymayanların ağır fatura ödeyeceğini ortaya koydu.

"Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o dünyada yerini alır", sözü rahmetli İsmet İnönü'ye ait. Bitmekte olan yüzyılın önemli devlet adamlarından biri olan İnönü bu sözü, Türkiye'nin çıkarlarının tehdit edildiğini hissettiği bir ortamda, ABD yönetimini uyarmak için sarfetmiş.
İnönü bu tepkiyi dış politika alanında hissettiği tehdide karşı göstermiş, "yeni bir dünya kurulur", derken Soğuk Savaş ortamında uluslararası ilişkilerin yeniden biçimlenmesini kastetmişti. Bugün ise çok daha kapsamlı biçimde dünya yeniden kuruluyor, ekonomik sistemden insan davranışlarına kadar uzanan yaygın bir yelpazede küresel bir yeni düzenin kuruluş sancıları çekiliyor, sürprizleri ve şokları yaşanıyor. Geçmişin trendlerine bakarak geleceğe yönelik sağlıklı tahmin yapmanın fevkalade güçleştiği, fırsatlarla tehditlerin ansızın kendini gösterebildiği bu süreci doğru okuyabilen ve yönelişlerini buna göre değiştirebilen toplumlar, ülkeler için gelecek vaatkar; bunu başaramayanları, değişime direnen ya da çözümleri geçmişte arayanları ise zor günler bekliyor.

Küresel Diana matemi

Ne kadar farklı bir dünyada yaşadığımızı anlamak için 1997 yılının en fazla ilgi çeken olaylarına bir bakalım. Associated Press ajansının 43 ülkedeki medya kuruluşları arasında yaptığı bir ankete göre Prenses Diana'nın bir kazaya kurban giderek ölmesi açık farkla 1997'nın en çok ilgi çeken olayı olmuş. Medyanın da katkısıyla küresel bir ikonaya dönüştürülen Diana'nın ölümü dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca hatta belki milyarlarca insanın paylaştığı bir duygu ortaklığı yaratabildiği için, günümüzün yaygın iletişim ortamında bu insanların uluslararası bir olaya katılma özlemini giderme fırsatını yarattığı için açık farkla yılın olayı seçildi galiba.
Diana'nin ölümü sonrasında yaşanan tepki seli, küresel düzene katılma özlemindeki kitlelerle, bugüne dek düzene damgasını vurmuş olan seçkinler arasındaki farklılaşmanın da bir göstergesi oldu. Değişimin farkındaki seçkinler bu olayı açıklamaya, yorumlamaya çalışırken değişimi kavrayamayan ve değişime direnen seçkinlerin Diana olayını küçümsemeye yönelik tavırları dikkati çekti. "Şımarık" Prenses'in ölümü ne hakla yılın olayı olabilirdi?

Blair devrimi

Yaşanmakta olan büyük değişimi kavrayamayan ya da reddeden seçkinlerin Tony Blair'in İngiltere'de açtığı yeni sayfanın önemini kavramaları da kolay değildi. Özellikle sol ideolojiden gelen seçkinlere, Blair'in İngiltere İşçi Partisi'ne kazandırdığı büyük seçim zaferini hazmetmek zor gelecekti. Kapitalist sistemi böylesine içine sindirmiş, bu sistem içinde ekonomide başarının, girişimcilerin ve özel firmaların başarısına bağlı olduğunu tartışmasız kabul etmiş birisi ne hakla sol bir partinin lideri olabilirdi?
Muhafazakarlara yüzyılın en büyük seçim yenilgisini tattıran ve modern zamanlarda sağdan ya da soldan hiç bir liderin erişemediği bir kamuoyu desteğini sağlayan Blair'in bu destekle girişeceği reformların topluma ne kazandıracağı, düzenin dışlanmışlarını da kazanmaya yönelik bir açılım getirip getirmeyeceği henüz belli değildi ama yıllar yılı umutsuzluk çukurunda bocalayan sol için, yeni dünya düzeninde yeniden belirleyici olma fırsatı doğmuş gibiydi.

Yeni ekonomik düzen

1997'nin etkileri giderek daha iyi anlaşılacak olan en çarpıcı gelişmeleri aslında ekonomi alanında yaşandı. Oluşmakta olan küresel ekonominin kuralları belirlenirken bu krallara uymayan ülkelerin eninde sonunda burnu sürtülerek bu kurallara uymaya zorlanacağı, sanki ansızın patlayan Asya Krizi'yle açıklık kazandı. Dillere destan "Asya mucizesi"ni imza atmış olan ülkeler, bir yandan küresel sermaye hareketlerinden azımsanmayacak bir pay alırken diğer yandan oyunu kendi kurallarına göre oynamakta israr edince çok acı bir ders aldılar. Şimdi düzlüğe çıkmak için yaşam standartlarında ciddi gerilemeleri göze almanın ötesinde, binbir özveriyle büyüttükleri firmalarının yabancı sermayenin kontrolüne geçmesine göz yummak zorunda kalabilecekler.
Asya'da bu dram yaşanırken ABD ise "yeni ekonomi" tartışmalarına yol açan bir dönemi yaşıyor, yüksek verimlilik artışlarının enflasyonu neredeyse gündem dışına ittiği bir ortamda son 25 yılın en düşük işsizlik oranı yaşanıyor.
Enflasyon giderek bütün dünyada eski düzenin bir kalıntısı olarak görünürken ve tüm ülkeler önce bu eski hastalıktan kurtulmaya çalışırken yeni dünyanın kuralları kara paraya, rüşvete, kayıt dışı ekonomiye, işçilerin ve çocukların istismarına da karşı çıkıyor, tüm bu alanlarda yeni düzenlemeler getiriyor.

Değişim ve Türkiye

Bilim ve teknolojideki gelişmeleri, "Dolly"yi ve "Pathfinder"i, Cezayir ve Mısır'daki katliamları, Dario Fo'nun Nobel alması gibi olayları da eklersek bu listeye, dünyada yaşanmakta olan büyük değişimin ve buna karşı tepkilerin ne kadar çok boyutlu olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Bu değişime dudak büken ve, "ben durumu idare ederim" diye düşünen toplumlar ve ülkeler ergeç derslerini alacaklar, bu dünyada kendilerine iyi bir yer bulmakta zorlanacaklar. Türkiye'nin bu bakımdan içine itildiği çıkmazı gelecek haftaki yazımda ele alacağım.

Bugüne dek pek çok ülkede bir sürü enflasyonla mücadele programı uygulandı, bu alanda hatırı sayılır bir literatür oluştu. Enflasyonla mücadele programlarının hangi koşullarda başarılı, hangi koşullarda başarısız olduğu da aşağı yukarı biliniyor. Bunlardan başarı koşulları daha çok vurgulandı, başarısızlık koşullarının ise galiba yeterince üzerinde durulmadı. İşte bir enflasyonla mücadele programının başarısız olacağını gösteren belirtiler:
1. Programın kendi içinde tutarlı ve inandırıcı olmaması
2. Programın uygunluğu ve gerekliliği konusunda bir toplumsal uzlaşmanın bulunmaması
3. Programı uygulayacak hükümetin bu konuda tam bir görüş birliği içinde bulunmaması, bu konuda hükümetin içinde farklı sesler çıkması
4. Uygulamanın ilk aşamasında hedeflerden ciddi sapmalar olması ve sık sık yeni hedefler koyma zorunluluğunun ortaya çıkması
5. Programın başarısı için zorunlu olduğu belirtilen yapısal reformların lafta kalması, bu reformlara karşı direncin kırılamaması
6. Hükümetin seçim olasılığı vb. gerekçelerle programı delmesi, yaptığı zikzaklarla inandırıcılığını tamamen yitirmesi
7. Programı hazırlayan teknik ekibin kilit isimlerinin hükümetin çelişkili tavrı karşısında umutsuzluğa kapılıp görevden ayrılması
Bu yedi koşulun birden yerine getirilmesi halinde enflasyonla mücadele programının başarı şansı sıfıra doğru yaklaşır. Başlangıçta programa inanıp destek verme eğiliminde olanlar da başarısızlığı hazırlayan koşullar oluştukça umutlarını yitirirler, programın kamuoyundaki ve iş alemindeki destekleri birer birer yok olur. Sonunda bu programın lafta kalacağına herkes inanır, yeni bir program ve onu uygulayacak yeni bir hükümet arayışı başlar.
Çeşitli ülkelerin deneyimlerinden çıkan bu sonuçlar son altı ayda Türkiye'de yaşananlara ne kadar benziyor değil mi? Hayret doğrusu!

Galler Prensesi Diana'nın ölümü, 1997'de dünyayı -ve medyayı- en çok etkileyen olay oldu. Associated Press haber ajansının 43 ülkedeki 119 medya kuruluşu üzerinde yaptığı araştırmaya göre, 'halkın prensesi'nin ağustos ayında Paris'te bir trafik kazası sonucu ölümünü 48 kuruluş yılın haber öyküsü olarak değerlendirdi.
1997 yılında dünyayı en çok etkileyen 10 olay sıralamasında Diana'nın ölümünü İngiltere'nin Hong Kong'u Çin'e devretmesi ve Asya'da yaşanmakta olan mali kriz izledi. İngiltere'de 18 yıldır 'siyasi sürgün'de olan İşçi Partisi'nin iktidara gelmesi ise, ancak Azize Teresa'nın ölümünün ardından beşinci sırada yer alabildi.
İkinci 10'da yer alan olaylardan bazıları ise Pathfinder uzay aracının Mars'a iniş yapması, NATO'nun Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'ne kucak açması ve Fransa'da solun iktidara gelmesi oldu.

1. Prenses Diana'nın ölümü
2. Hong Kong'un Çin'e devri
3. Asya'daki mali kriz
4. Azize Teresa'nın ölümü
5. İngiltere'de Tony Blair'ın iktidara gelmesi
6. Mısır'ın Luksor kentinde 68 turistin öldürüldüğü katliam
7. Çin lideri Deng Şiaoping'in ölümü
8. Ortadoğu barış sürecinin aksaması
9. Peru'da 4 ay süren rehine krizi
10.Koyun Dolly'nin klonlanması

Tüm dostlara ve sevgili okurlara mutlu yıllar; 1998'için en iyi dilekler; sevgi ve selamlar.

Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr