Kadın erkek ilişkileri üzerine kurulu 'Celal ile Ceren'de espri sınırları aşılıyor. Evlilik 'free sex' olarak tanımlanıyor. Film, feministler ve eşcinsellerin tepkisini çekecek gibi görünüyor...
Celal ile Ceren
Babasının dükkânında çalışan esnaf Celal ile büyük bir yapı marketin departman sorumlusu Ceren altı yıldır birliktedir. En yakın arkadaşının Aksaray'da vereceği bekarlığa veda partisine Ceren'den habersiz katılan Celal, roket adı verilen içkiyi fazla kaçırınca partideki Rus kızlarla alem yapmaya başlar. Gecede yaşananları bir paylaşım sitesinde video olarak gören Ceren çılgına döner ve Celal'den ayrılır. Celal ayrılığın ilk günlerinde hayatının en iyi kararını verdiğini düşünürken Ceren bir büyücüye giderek ona bela ve bağlama büyüleri yaptırır. Büyüler etkisini göstermeye başladığında Celal'in hayatı tam bir cehenneme döner.
Kadınlar aşağılanmış
Üzerine yapışan 'Recep İvedik' tiplemesinden 'Celal' karakteriyle kurtulmaya çalışan Şahan Gökbakar, 'Celal ile Ceren'de de yine bir komedi filmiyle karşımızda. Ancak ortada ne ince espiri var ne de Recep İvedik gibi doğal bir karakter...
Güldürmeye çalışırken kaba esprilerle kadın cinselliği ve eşcinsellik aşağılanıyor. Filmdeki
Efsane çizgi roman kahramanı 'Karağolan'ın sinema macerası özensiz senaryosu, ve basit çekimleriyle Kartal Tibet'li Karaoğlanların yanından bile geçememiş
Karaoğlan
Moğollar Anadolu kapılarına dayanmış ve Türk-Moğol savaşı çıkmak üzeredir. Bütün dünyayı ateşe veren Moğol istilasından korunmanın tek yolu Türk devletleri arasında birlik oluşturmaktır. Bu birliği gerçekleştirmenin tek yolu, Çise Hatun'un(Özlem Yılmaz) Altın Orda devlerine gelin gitmesidir. Ancak başlarında Camoka'nın olduğu Moğollar, bu birliği engellemek için Çise Hatun'u yok etmeye kararlıdır. Ancak Camoka'nın(Hasan Yalnızoğlu) işi o kadar da kolay değildir. Çünkü karşısında efsane kahraman Karaoğlan(Volkan Keskin) vardır. Anadolu'dan başlayıp Kafkas dağlarında uzanacak heyecan ve tehlike dolu yolculuk, on binlerce kişilik üç dev ordunun kıran kırana savaşına yol açar.
Aynı yerde dolanan kervan!
Suat Yalaz'ın efsane çizgi roman kahramanı 'Karağolan'ın yeni sinema macerası reklamlarının yapıldığı kadar maalesef iyi bir film değil. En büyük sorun hikayede yaşanıyor. Yahu, böyle bir filmin senaryosunu yazarken insan Yalaz ustaya bir danışmaz mı arkadaş! Bu ne biçim bir kısır döngüdür. Filmin yarısından
Lawless- Kanunsuzlar
Amerika'da içki satışının kanunen yasaklandığı yıllarda küçük kasabalarında içki üretip, satan üç kardeş Jack(Shia LaBeouf), Howard(Jason Clarke) ve Forrest'ın(Tom Hardy) hayatı şehirden gelen gangsterlerin kendileri adına çalışmalarını istemesiyle altüst olur. Ailenin en büyüğü olan Forrest, bu durumu kabullenmeyerek onlara kafa tutar. Etraflarında adam toplamaya başlayan gangsterleri kasaba halkı uyarır çünkü Bondurant ailesi bir kızılderili soyundan gelmektedir ve Forrest'ta bir ölümsüzdür. Duyduklarına inanmayan Charlie Rakes(Guy Pearce) iki kişiyi Forrest'ı öldürmek için tutar. Boğazı kesilen Forrest kanlar içinde 30 kilometre yürüyerek hayatta kalınca, üç kardeş ve gangsterler arasında amansız bir savaş başlar.
Bir başyapıt çıkabilirdi
Gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak yapılan 'Lawless-Kanunsuzlar', içki kaçakçısı üç kardeşin gangsterlere karşı verdiği savaşı konu alıyor. Bu savaşın temposu aşırı derecede yavaş olsa da ortada ne çok iyi ne de çok kötü bir film duruyor. Gerçeklere bağlı kalmak adına, bu kadar durağan bir yapım olmamalıydı. Eğer amaçları hareketsiz bir gangster filmi çekmekse, senaryo üzerinde daha fazla çalışılıp 'Affedilmeyenler'
Trespass- Yakın dehdit
Mücevher sektöründe çalışan Kyle Miller(Nicolas Cage) eşi Sarah(Nicole Kidman) ve kızı Avery ile huzur içinde şehir dışındaki büyük bir malikanede yaşamaktadır. Ancak, bu mutlu aile tablosu, polis kılığına giren hırsızlar tarafından bozulur. Tüm aile üyelerini rehin alan hırsızlar Kyle'ın kasasında tuttuğu elmasların peşindedir. Elmasları alarak zengin olma hayali kurarlar fakat yaptıkları tüm planların tek tek bozulmaya başlamasıyla neye uğradıklarını şaşırırlar.
Olsada olur olmasa da
Yönetmenliğini Joel Schumacher'ın üstlendiği 'Trespass', klasik bir hırsızlık filmi. Zengin adamın evine soymaya gelen hırsızlar, kendi içinde hesaplaşan suçlular ve gizli sırlar... Az çok bu tarz filmlerden haberdarsanız ya da benzerlerini izlediyseniz neler olabileceğini kestirebiliyorsunuz. 90 dakikalık filmin iki sahnesinde belki yanılabilirsiniz.(Elmas dolu kasa ve sadık bir eş)
Tüm film büyük bir malikanede geçtiği için senaryonun klişelere boğulmaması gerekli ancak üfleyip, puflamadan bunu bir türlü başaramıyorsunuz hem de oscarlı iki yıldız Nicolas Cage ve Nicole Kidman'a rağmen. Ortada iyi bir konu ve replikler de olmayınca ne yapsın bizim oscarlılar...
Sı
Ruhlara inanmayan ve metafizik olayları bilimin ışığında açıklamaya çalışan Dr. Matheson, medyum Silver'la karşılaşınca tüm inancı sarsılmaya başlar...
Red Lights- Medyum
Psikolog Dr. Margaret Matheson (Sigourney Weaver) ve asistanı Tom Buckley(Cillian Murphy) metafizik olaylar üzerine çalışmaktadır. Yüzlerce medyumun kirli çamaşırlarını yaptıkları araştırmalarla ortaya çıkarmıştır. Ve şimdi sıra Simon Silver'dadır.(Robert De Niro) Silver, 30 yıl aradan sonra tekrar gösterilere başlayacağını açıklayınca Buckley, onun peşine düşer. Ancak, Dr. Matheson bunun olmasını istememektedir çünkü Silver hakkında bazı çekinceleri vardır. Medyum Silver'ın çakma bir medyum olduğuna inanan ancak bunu bir türlü ispatlayamayan Buckley, gerçeği öğrenmek için harekete geçtiğinde çok büyük bir bedel ödeyeceğinden haberi bile yoktur.
'İnanamak ya da inanmamak!'
Bir yaradanın, bir dinin ve onun kutsal kitabının gerçekliğini hiçbir şekilde sorgulayamazsınız. Ya inanır ya da inanmazsınız. İnanç ise çok büyük bir güçtür ve herkeste kolay kolay bulunmaz. Kimileri büyük yaratıcının varlığını kanıtsız kabul ederken kimileri deliller görmek ister. Acaba gözümüzün gördüğüne mi inanacağız ya da
Jack Reacher
Sıradan bir kasabada, sıradan bir günde, günlük hayatlarına devam eden beş kişi, rastgele açılan ateş sonucu hayatlarını kaybeder. Delilleri toplayan polis, eski asker James Barr'ı göz altına alır. Barr, sorgulama sırasında sadece bir kişinin ismini verir: Jack Reacher.
Polis Jack Reacher'ı(Tom Cruise) araştırmaya başladığında onun da eski bir asker olduğunu fark eder. Ancak iki yıldır kendisinden haber alınamamaktadır. Soruşturma kapanacağı sırada birden ortaya çıkan Reacher, Barr'ın tuzağa düşürüldüğünü söyleyerek gerçek şüphelilerin peşine düşer.
Yine aynı tas aynı hamam!
Yazar Lee Child'ın romanından beyaz perdeye uyarlanan 'Jack Reacher'da gerçeği bulmak için elinden geleni yapan bir adamın öyküsü anlatılıyor. Yanlışlar onun kitabında yer almıyor. Varsa yoksa doğru olanı yapma çabasındaki Reacher, kural tanımıyor. Böyle olunca da tipik bir 'Hollywood' karakterine bürünerek kendi eliyle adalet dağıtmaya çalışıyor. Filmin en büyük sorunu romandan uyarlanırken bu günün sinema izleyicilerinin unutulmuş olması. Ortada heyecandan zıp zıp zıplayacağınız ve aksiyon sahnelerinde 'böylesini görmedim' diyebileceğiniz hiçbir şey yokkk...
Arabayla takip sahneleri çok vasat,
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk
Orta dünyada Erebor Cüce Krallığı korkunç Ejderha Smaug'un elindedir. Efsanevi savaşçı Thorin Oakenshield tarafından yönetilen 13 cüce ve büyücü Gri Gandalf, Hobbit Bilbo Baggins'i de yanlarına alarak Cüce Krallığını geri almak için büyük bir yolculuğa çıkar. Yolculuklarında Goblinler, Orklar ve öldürücü Warglarla dolup taşan tehlikeli topraklar onları beklemektedir. Kolay kaloy unutamayacağı bir maceraya atıldığını anlayan Baggins'in hayatı Gollum'la tanışınca tamamen değişir. Çünkü Gollum ölümsüz Elflere, dağların derinliklerinde yaşayan cücelere ve insanoğluna verilen yüzüklerin efendisine sahiptir. Yüzük öyle büyük bir gücü içinde barındırmaktadır ki onun kendi iradesi bile vardır. Hatta bazen taşıyıcısına ihanet ettiği bile görülür. Ve artık yeni taşıyıcısı Baggins'in ellerinde yeniden hayat bulacaktır.
Görüntüler çok gerçekçi
J.R.R. Tolkien'in 'The Hobbit' adlı baş yapıtından uyarlanan ve bir üçlemenin ilk filmi olan "Hobbit: Beklenmedik Yolculuk", muhteşem 3D görüntüleriyle izleyenleri kendine hayran bıraktırıyor. Yönetmenliğini Peter Jackson'un üstlendiği yapım saniyede 48 kare olarak çekildi. Böylece ortaya çok ama çok gerçekçi görüntüler çıktı.
Flight-Uçuş
Deneyimli pilot Whip Whitaker(Denzel Washington), her zamanki gibi sıradan bir yolculuk için havaalanından ayrılır. Ancak, uçuş sırasında her şey bir anda ters gider. Uçak mekanik arızalardan dolayı irtifa kaybetmeye başlar. Pilot Whitaker, durumu kurtarmak için cesaret isteyen bir yola başvurur ve 50 tonluk uçağı ters çevirir. Havada ters bir şekilde ilerlemeye başlayan uçak kısa bir sürede olsa kaybettiği irtifayı kazanarak Whitaker'ın gözüne kestirdiği yere acil iniş yapar. Mucizevi inişte 96 yolcu hayatta kalmayı başarırken altı kişi ölür. Kazanın ardından kahraman ilan edilen pilot Whip Whitaker'ın hayatı bir süre sonra büyük bir kâbusa döner. Kazanın sebebi araştırıldıkça Whitaker'ın kahramanlığı sorgulanır.
Kahraman ama tam bir sarhoş!
Onlarca hayatı kurtaran bir pilotun uçuş sırasında alkollü olmasını sorgulayan 'Flight', dramatik altyapısı çok sağlam bir yapım. Film boyunca pilot Whitaker'ın kendini sorgulamasına ve alkole karşı savaşına tanıklık ediyoruz. Böylece, medya tarafından kahraman ilan edilen Whitaker'ın aslında hataları olan bir insan olduğunu fark ediyoruz. Hayatının akışını alkol yüzünden elinden kaçıran Whitaker, kaza sayesinde büyük bir