Türkiye, İsveç ve Finlandiya’ya NATO üyeliği değil zaman vermiş oldu. Üyeliklerin gerçekleşmesi önümüzdeki bir yıla yayılacak ve hem İsveç hem de Finlandiya parlamentolarının onay vermesi gereken bir süreç olacak. İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini sonsuza kadar tıkamanın Türkiye’ye vereceği zarar sağlayacağı faydadan daha büyük olacaktı. Ankara, sadece üyelik takviminin öne çekilmesine olanak verdi.
Gelelim aldıklarımıza:
İki AB üyesi İsveç ve Finlandiya’nın imza koyduğu bir belgede PKK’nın Suriye kolu YPG’ye desteğin kesileceğinin belirtilmesi en önemli başarı. ABD ve Avrupa’nın “PKK başka YPG başka” masalının sonu anlamına geliyor bu.
İki ülkenin terör örgütüyle mücadele sözü vermesi kağıt üzerinde çok anlam ifade etmeyebilir. 2022’de PKK’nın en fazla eylem yaptığı yerler Güney Lefkoşa ve Stockholm oldu. Mücadele sözü önemli. En azından artık Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı isimleri kendi
Hayatı boyunca en az bir James Bond filmi seyretmiş insan sayısı diğer tüm seri filmleri izleyen insan sayısından fazladır.
“Ben Bond, James Bond” repliğini bugüne kadar toplam 7 aktör kullandı ama James Bond karakterinin yaratıcısı Ian Fleming’e ilham veren gerçek James Bond kim sorusuna verilen cevap sayısı aktör sayısından daha fazla.
BBC Dergi, 2015’te Kanadalı William Samuel Stephenson’un adını ortaya attı.
1943’te Nazilerin, hidrojen bombası üretimi için ihtiyaç duydukları yüksek miktarda suya erişimini engelleyen ve 2. Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren adam diyorlar Stephenson için.
Başka kaynaklarda gerçek James Bond’un Sırbistan vatandaşı Duşko Popov olduğu iddia ediliyor. Almanya için casusluk yaparken onlara yanlış bilgi veren ve aynı zamanda İngiliz gizli servisi için çalışan biri Popov.
İddia o ki Tokyo’daki görevi sırasında Japonya’nın ABD donanmasını vuracağı istihbaratını alıp, bu bilgiyi ABD yetkililerine iletti ama ihbarı ciddiye alınmadı.
Bir de Galler’in Swansea şehrindeki mezar taşında James Charles Bond
ABD Başkanı Biden ağırlığını koymaz ve ABD Kongresi Türkiye’ye yeni F-16 satışına izin vermezse ne olur?
Fransa’dan savaş uçağı almayı aklımıza bile getirmeyiz zira Macron bunu “Türkiye’ye hayır” deme şovuna dönüştürür. “Rusya’dan 5. nesil SU-57 savaş uçağı almaya mecbur kalırız” diye bir fikir var ama o da bir seçenek değil. Gerek pilotların eğitimi, gerek NATO’nun ortak haberleşme sistemi, gerek bakım-işletme… Tüm kurulu düzeni değiştirme mecburiyeti bu seçeneği de imkânsızlaştırıyor.
İşte bu noktada Ankara B planı için düğmeye bastı. Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Küçükakyüz, Londra’da İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri Komutanı’yla bir görüşme yaptı. Dışarıya sızan bilgilere göre, Türkiye, yerli 5. nesil savaş uçağı envantere girinceye kadar, gelişmiş uçak ihtiyacını İngiltere’den 2. el Eurofighter Typhoon uçakları alarak kapatabilir.
Türkiye’nin filosuna katmayı planladığı Eurofighter Typhoon, Yunanistan’ın Fransa’dan aldığı Rafale
Bugünlerde İstanbul sokaklarında müthiş bir ajanlar savaşı yaşanıyormuş.
İddialar, Beyoğlu’nda yürüyen İsrailli bir turist grubunun Mossad tarafından bulunduğu yerden zırhlı bir minibüsle alınıp doğruca havalimanına götürülüp, İsrail’e uçurulması haberiyle başladı.
İsrail medyasına göre söz konusu İsrail vatandaşları eğer oteline ulaşsaydı orada kendilerini bekleyen İran ajanlarıyla burun buruna gelecekti.
Hedef kişiler acaba kimdi diye merak edip kurcalamaya başlayınca ortaya bambaşka bir tablo çıktı.
Hikâye aslında İran’da başlıyor.
Son bir ay içinde İran’da üst üste çok önemli isimler hayatını kaybetti.
Tahran’da öldürülen Hassan Siad Khoda’nın ardından davet edildiği akşam yemeğinden zehirlenen havacılık uzmanı Ayoob Entezari ile Natanz nükleer tesisinde çalışan Kamram Malapour da hayatlarını kaybeden isimler oldu.
Bir de evinin çatısından düşerek öldüğü söylenen Kudüs Gücü Birimi 840’ın önemli bir üyesi olarak bilinen Albay Ali Esmaelzadeh var.
22 Mart 1913’te Meis Adası’na ulaşan Yunanlı Teğmen Tiligadis’in tek bir amacı vardı.
Yorgios Yorgantopulos kod adını kullanan Teğmen’in amacı, Girit’ten gelip Meis Adası’nın yönetimini ele geçiren 30 kadar eşkıyayı adadan ayrılmaya ikna etmekti.
Giritli eşkıyalar, şubat sonu, mart başında, Meis halkından da yardım alarak, adaya çıkmış, sadece yedi kişi olan askerleri etkisiz hale getirip Kaymakam Lütfi Bey’i ve diğer Osmanlı memurlarını da tutuklamıştı.
Bu arada, Atina’ya koşan Rum kökenli Meisliler siyasi iktidardan destek almak yerine, “Osmanlı ile devam eden görüşmeler var, tutukluları derhal serbest bırakın” ültimatonu almışlardı.
Atina karışıklığa sebep vermemek adına Teğmen Tiligadis’i adaya yolladı, Giritli eşkıyalar ikna yoluyla gittiler ama ada halkı Osmanlı’ya bağlanmayı reddetti. Ağustos 1913’te Sisam’dan Meis Adası’na çıkan Yunan askerleri de amaçlarının Osmanlı nizamını tesis etmek olduğunu iddia ettiler.
2022’de Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getiren, Meis’in tarihindeki en garip işlerden biri
Densiz Dendias’ın Yunanistan Başbakanı olmak için kurduğu kirli oyunu yazdığım gün, NATO Parlamenterler Asamblesi Siyasi Komisyon ile Akdeniz ve Ortadoğu Özel Grubu Ortak Toplantısı’nda gerginlik çıktı.
Televizyonda, Yunan parlamentere sesini yükselterek tez anlatan bir Akar gördük ama sebebini göremedik.
Oysa öncesi müthiş bir tuzak ve cep telefonuyla kaydedilen seçim propagandası çalışmasıydı.
Hikâyeyi baştan anlatayım:
Toplantıya Yunanistan’dan dört parlamenter katıldı, ikisi iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi’nden, biri PASOK’tan, diğeri de Syriza’dan meclise girmiş isimlerdi bunlar.
Milli Savunma Bakanı Akar’ın Rusya-Ukrayna savaşı, Suriye, Ege’de yaşanan sorunlarla ilgili konuşmasının ardından, Litvanya, Romanya, İspanya’dan gelen vekiller Rusya-Ukrayna savaşına dair sorular sordular.
Ardından, söz bir inşaat şirketi sahibi olan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’e girişimcilik danışmanlığı yapan Spillios Livanos’a geldi.
Adı Nikos Dendias.
Bugün Yunanistan Dışişleri Bakanı. Gençliğinden beri sağ siyasetin içerisinde ama hep üye olmuş, hiç lider olamamış.
Milletvekili seçildikten sonra 10 ay süreyle Adalet Bakanlığı, iki yıl da Kamu Düzeni ve Vatandaşı Koruma Bakanı olarak görev yaptı.
Bakanlık süresinden en fazla aklımızda kalan şey, Yunanistan meclisinde yediği dayak oldu.
Aşırı sağcı Altın Şafak’ın milletvekili Kasidiaris konuşma yaparken önünden geçen Dendias’ı uyardı, Dendias cevap verince, parlamentosunda bir güzel dayak yedi.
Yunanistan’a gelen Suriyeli mültecilere kötü muamele de Dendias’ın bakanlık döneminin eseri, bugün başını okşayan efendileri o gün Dendias’a çok laf etmişlerdi. Daha sonra, üç ay Kalkınma ve Rekabetçilik Bakanı, altı ay da Milli Savunma Bakanı olarak görev yaptı.
Partisi Yeni Demokrasi seçimleri aşırı sağcıların desteğiyle kazandığı günden beri, Dendias bir zamanlar dayak yediği adamlara şirin gözükme derdinde, bunun yolunun da Türkiye karşıtlığından geçtiğine inanıyor.
Ö
“Ada sahillerinde bekliyorum, her zaman yollarını gözlüyorum....”
1967 yılında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Kıbrıs’a çıkarma yapmak için Mersin’den askerleri şileplere bindirip sonra indirince, Rumlar da bu şarkıyı Kıbrıslı Türklerle dalga geçmek için söylemişlerdi.
Aslında bu bestenin sözlerinin Rumca versiyonu da var, “Matia mu, matia mu, matia mu, ton omation mu matia” diye başlayıp devam ediyor şarkının Rumcası. Gözlerim, gözlerim, gözümün göz bebeği diye çevrilebilir yani. Rumca güftede Ada sahilinde bekleyen kimseden söz edilmez aslında ama dedim ya, o dönem Rumların derdi Türklerle dalga geçmekti...
Bu şarkıyı ve 1967 senesini bir kenara not edip, devam edelim...
***
20 Temmuz 1974 günü yıldırım baskı yapan gazeteler, Türk askerinin Kıbrıs’a çıktığını ve kolaylıkla tüm hedeflerine ulaştığını yazıyordu. Zafer başlıkları, köy ve kasabalarda davul-zurnalı kutlamalara dönüşmüştü.
Saatler 18:00’i gösterdiğinde Beşparmaklar’da bir hareketlilik