Adı Nino Varon...
Hayatımıza dokunan, birçok şarkının, birçok sanatçının, yolunu açan adam o.
Cem Karaca’nın arkasında pavyonda gitar çalmak da var kariyerinde, Nilüfer’i keşfeden, Tanju Okan’ı şarkılarıyla örtüştüren, Duman ve Bulutsuzluk Özlemi’nin yolunu açana adam olmak da...
Anlatması çok uzun sürecek ama Ajda Pekkan, Modern Folk Üçlüsü, Füsun Önal ve Timur Selçuk diye uzayıp gidiyor liste.
Türkiye’deki ilk caz albümünü yapmak gibi başka özellikleri de var.
Tam belgeseli yapılacak adam o.
Mesela ‘Arkadaş’ parçasının ofisinde hangi elektriklenme sonucu doğduğunu anlatmalı.
Laiklik adı altında sokakta içki içme eylemleri yapıldı bir zamanlar bu ülkede.
Çok saçma, laiklik dediğimiz ilkenin sağladıklarını içki içme özgürlüğüne indirgeyen eylemlerdi bunlar.
Yılbaşı gecesi, sosyal medyada Nesrin Topkapı’nın görüntüleri paylaşıldı bol bol. “Eskiden ekranlarda dansözler olurdu ama artık yok” tadında cümleler kuruldu altına. Arkadaş laiklik dediğimiz ilkenin kazandırdıklarına haksızlık değil mi bu da?
Padişah 3’üncü Selim’in Köçekçe bestelediği bir ülkede “Ekranda dansöz yok” diye laiklik üzerine cümle kurmak garip değil mi?
“Kadın bedeninin ticari meta haline getirilmesine karşıyım” diyen birinin ekranda dansöz eksikliğinden bahsetmesi çelişki değil mi?
“Oryantal dans da tıpkı salsa ya da tango gibi bir türdür” diye itiraz edenler çıkabilir, haksız değiller.
Fakat Türkiye’de bir başka algıda gidiyor iş çok uzun yıllardır.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Turkish Heritage Organization Başkanı Ali Çınar, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin perde arkasını anlattı: “ABD, Irak’ta yaptığı hataların tekrarını Suriye’de yapmak istemiyor. İç politikada da ‘Ben DAEŞ’i yendim dönüyorum’ ile puan kazanmak istiyor. Türkiye’nin dik duruşu ve alternatifli çözüm getirmesi ise en büyük etken oldu”
Bakanlara yaptırımlar, karşılıklı tehdit mesajları, Türkiye’nin NATO’daki varlığını sorgulayan bir hava derken, Washington-Ankara ilişkilerinin en sarsıntılı yılı oldu 2018. Yılın son ayında, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’deki ABD askeri varlığını sona erdirme kararı ve ardından sıcak Türkiye mesajları gözle görülen bir yumuşama sağlasa da kriz bitti demek için henüz erken. Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini Washington merkezli düşünce kuruluşu Turkish Heritage Organization Başkanı Ali Çınar ile konuştum. Washington’daki YPG propagandası ve devam eden S-400 krizine bakacak olursak şu an en fazla ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olunabilir manzarası çıktı ortaya...
- ABD Başkanı Trump, son dakikada Suriye’den çekilme kararından vazgeçer mi?
Başkan Trump’ın bu saatten sonra fikir değiştireceğini zannetmiyorum. Zira
YPG’nin tepe isimlerinden Salih Müslim “Diplomasi açısından zayıf bir yıl oldu” diye değerlendirdi 2018’i.
PKK’nın terör propagandası sitesinde yayınlandı bu sözleri.
Mısır dışında tam destek alabildikleri Arap ülkesi de çıkmamış.
Suriye rejimiyle bir noktaya varamamışlar, İngiltere ve Fransa’daki görüşmeler de istedikleri sonucu vermemiş.
Aslında sürpriz değil tüm bunlar, Suriye için önemli diplomatik gelişmeleri kronolojik olarak sıralamış terör örgütü.
Her önemli dönemeçte Türkiye adını yazmak durumunda kalmışlar.
2018’in kaybedeni hiç tartışmasız PKK’nın Suriye kolu YPG.
YILIN AYIBI...
Gülben Ergen’le 55 dakika yayın yaptım dün sabah radyoda. Önce 38’inci okulu açan ‘Çocuklar Gülsün’ projesini konuştuk.Sonra Anadolu’dan çocuk manzaralarını ve bir kaydırağın hayatı ne kadar değiştirdiğini...
Van’a, Kars’a ve Trabzon’a gittiğinde neler öğrendiğinden bahsettik bir süre. Çocuklar söz konusu olduğunda magazin kavgalarını sormak haksızlık olurdu. Sadece beş dakika açtım konuyu, cevaplarımı aldım, kapattım.
Yayın boyunca dikkatimi çeken şey, ikizlerin doğumu, 2.5 aylık hastane süreci, evde ders çalışma halleri gibi üç oğlundan da bahsederken yüzüne yayılan ışıltı oldu. Dayanamadım, yayının sonunda, “Sen çok kaynanalık yapacaksın galiba!” dedim.
İlk tepkisi, “Ama daha çok var o zamana” oldu ama ardında da “Evet, benden fena kaynana olacak galiba” diye devam etti. “Bana yemeğe gelecekler mi, bana uğrayacaklar mı diye merak edeceğim” diye de ekledi. Karı-koca sıfatını kaybedip, anne-baba sıfatını koruyabilen, Mustafa Erdoğan’la yılbaşı ve bayram tatillerini bölüşüp, zaman zaman birbirlerini idare eden iki insan portresi çıktı ortaya.
Çocukların kısmetini kapatmak gibi olmasın ama Ergen, fena kaynana olacak, o “Galiba” dese bile başka türlüsü mümkün değil.
Erkan Bey,
Bu sene de Nimet Abla gişesine ilgi çok fazla ya, radyo programımda bir şirket yetkilisine bağlandım telefonla.
Kuyruğu sordum, yurt dışından hangi ülkelere bilet satışı olduğunu, internet üzerinden satılan biletleri de ekledim sorularıma.
Sonra tek başına en büyük bilet satışını sormak geldi aklıma, iyi ki de sormuşum.
Tam 30 bin adet milli piyango bileti satın almış bir vatandaşımız.
Ayıp değil ya, canlı yayında hesapladım, hepsi çeyrek bilet olsa tam 525 bin TL ediyor değeri.
Sonra düşündüm, sadece piyango biletine harcayacak 525 bin TL parası olan birinin acaba serveti ne kadardır diye...
Çeyrek bilete ikramiye isabet etse kazanılacak rakam, 17.5 milyon TL.
2019 bütçesi üzerine CHP adına konuşan Abdüllatif Şener’in 35 dakikalık konuşmasında 55 kere “ben” demesi üzerinde duruyor herkes.
Sürpriz değil ki bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Başbakan olmasını ben sağladım, siyaseti bilmiyordu” diyebilen birisi Abdüllatif Şener.
Şener’in “Ben” lafını kullanma alışkanlığından çok daha büyük bir sorun var ortada.
Sosyal demokrat bir parti, nasıl olur da, neo-liberal politikaların “başarılı” uygulayıcısı olan kişiyi konuşturur bütçe adına?
Zaten Şener’in konuşması da “Ben”den sonra bu politikalar iyi uygulanamadı konuşması baştan sona.
AK Parti’den ayrılmadan hemen önce Haberturk Tv’de Basın Kulübü programında bir sürü soru sormuştum Abdüllatif Şener’e.
O gecenin sonunda siyasette çok uzun soluklu olmayacağı düşüncesi yer etmişti kafamda ama yanılmışım fena halde.
Abdüllatif Şener, bir zamanlar, AK Parti rozetiyle, Kemal Derviş’in “cari açık ve kura müdahale şart” önerilerini anlamsız buluyordu.
‘Master Chef’ Murat Özdemir’in sabıka listesini gördünüz mü? Altı ayrı suçtan sabıkası çıktı, içinde uyuşturucu kullanımı da var, bilgisayar korsanlığı da...
1999’da Bodrum Gölköy’de boşandığı eşini rahatsız ettiği için, kardeşi tarafından altı yerinden bıçaklanmış, dalağı ve böbreği alınmış. Bu listeyi yazmamın sebebi, yarışma programlarına seçilen yarışmacılara dair süren tartışmalar...
Belki gelecekte bu tür programlara katılan adamlardan sabıka kaydı da istenir ama bugün çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Murat ve benzeri canavarları yaratan biziz aslında. Biz deyince, önce seyirci halimizden başlamak lazım. Yarışmalara katılmak için başvuru da bulunanları, gösterecekleri performansa göre değerlendirmiyor yapımcılar uzun zamandır.