Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir firma bir markette ürünlerini satmak istediği zaman, ilk ödemesini ortalama altı ay sonra alacağını biliyor ve fiyatına finansman maliyetini de ekliyor.

Ürün bir zam yedi ama bitmedi.

Marketler bir firmanın ürünlerini satışa sunmak için üreticiden raf bedeli alıyorlar.

O rakam da etikete ekleniyor haliyle.

Bitmedi, market içerisinde görünür olmanın da, ilk kez pazara girmenin de maliyetleri var.

Tüm bu maliyetlerin toplamı sonuçta etiketlere yansıyor ve bedeli de halk ödüyor.

Bu işin etiket tarafı ama daha beter olan bir durum daha var.

Haberin Devamı

İşletme sermayesi küçük olan firmalar, büyük çaplı üretimi finanse edemedikleri, marketlerin raf parası ve benzeri taleplerini karşılayamadıkları için, pazara giremiyor, tam rekabet ortamı oluşmuyor.

Meydan genellikle aynı anda zam yapan büyük firmalara kalıyor. Kapitalizm için bile kabul edilemez bir durum bu.

En beterini en sona sakladım, marketler uzun zamandır piyasadaki fiyatları belirler hale geldiler.

Çok ve her yerde olmanın kaçınılmaz sonucu, pazarcı da manav da market fiyatlarına göre fiyat belirliyor.

Marketin ek yükler taşıyan etiketi bir anda baz fiyat haline geliyor, olan da vatandaşa oluyor.

Orta sınıf yok olursa maliyet çok ağırlaşır

Tüm dünyada ve Türkiye’de  son iki yılda  zengin daha zengin oldu.

Dünyadan ayrıldığımız nokta, Türkiye’de orta sınıf yok olmak üzere.

Orta sınıfın ortadan kalkmasının sosyal maliyeti ekonomik maliyetinden daha fazla aslında.

Orta sınıf toplumun iki ucu arasındaki bağ görevini görür her zaman.

Orta sınıf çöktüğünde fikir dünyası daralır, sanat değersizleşir, orta vadede ülkenin insan kaynağı kalitesi düşer. Devletin eğitim ve sağlık giderleri artar, başta sigorta ve hizmet sektöründe ciddi daralmalar yaşanmaya başlar. Bu sonuçtan kaçınmak imkânsız değil ama...

Bütçede, dolaylı vergiden alınan gelir, gelirden elde edilen vergiden daha fazla. Tüm AB üyesi ülkelerde durum tam aksi.

Daha da kötüsü,  gelirden alınan verginin büyük bir kısmını yine bordrolu orta sınıf ödüyor.

Maaşlı çalışanın vergiden kaçınmasının tek bir yolu bile yok ama sermayenin vergiden kaçınmak için yüzlerce yolu var. Basit bir Google aramasında bile veriden kaçınma yollarını anlatan sayfalar çıkıyor karşınıza.

Haberin Devamı

Vergi sadece devletin giderlerini finanse etme aracı değildir, aynı zamanda gelir dağılımını düzenleme aracıdır.

Türkiye’de ne vergi reformundan ne de  vergi muafiyetlerini daraltmaktan söz edilmiyor nedense. Oysa orta sınıfı ayakta tutmanın en kolay yolu da bu.

‘Bırakın bu sol ağızları’ lafının maliyeti

Türkiye’de kooperatifçilik ve  tren yolu taşımacılığı hep “sol ağız” diye nitelendi.

Üreticinin tohum ya da gübre alırken, satın almaktan kaynaklanan bir gücü yok.

Üreticinin satış yaparken ürününü kendisinden kat ve kat fazla kâr edecek aracıya satmaktan başka çaresi de yok. Tu kaka ilan edilen kooperatifçilik gelişmiş olsaydı ve kamyon okyanusunda boğulmak yerine tren yolu taşımacılığına yatırım yapmış olsaydık hayat bu kadar pahalı olmayacaktı.

Ömrünün son yıllarını hemen her sene “Bu kış komünizm gelecek” diye geçiren Celal Bayar’a kadar uzanıyor hikâye.

Haberin Devamı

Çin sallanacak o kesin de, biz ne olacağız?

Çin’i bekleyen iki büyük tehlike var.

Birincisi, uzakta üretim navlun maliyetlerini inanılmaz derecede artırdı, bu da AB içine enflasyon olarak döndü.

Global firmalar haliyle yeni üretim alanları aramaya başladılar.

İkinci tehlike Çin’i daha fazla tehdit ediyor.

Çin’de elektrik üretimi büyük ölçüde kömürden sağlanıyor. Buna karşılık tüketiciler yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan markaları tercih ediyorlar.

Bankalar kömürden enerjiyle çalışan yatırımlara kredi vermeyi kesmeye başladılar işte.

Yani bu iki sebep Çin’i zorlayacak ama Türkiye ne olacak?

Apple CEO’su dünyada işçiliğin Çin’den daha ucuz olduğu ülkeler bulunduğunu ama karmaşık üretim süreçlerine dair  eşsiz mühendislik hizmetleri buldukları için Çin’de kaldıklarını söylemişti. Yani sadece ucuz işgücü yeterli olmuyor.

İkincisi, ihracatla büyüme hedefine ulaşmak için Türkiye’nin üretim kapasitesinin artması şart.

Sermayenin milliyeti olmaz, niyeti olur

Türkiye’ye girecek yabancı sermayenin milliyetine dair her zaman bir tartışma yaşanıyor.

Bizim ihtiyacımız olan sermaye, ülkeye yatırım yapacak, yeni istihdam sağlayacak olan sermaye.

Yoksa bir ülke gelip, üretim yapan kârlı bir fabrikayı satın aldığında, bunun sokağa faydası çok sınırlı oluyor.