Özden Kaptanlar

Özden Kaptanlar

ozden-kaptanlar@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1950-1960 yılları arasında doğan kuşaktan biriyim.
Hala bu kuşaktakilerin bir çoğu gibi yaşımı küçük hissediyorum.
Bazen, “Ne zaman büyüdüm ben?” diye düşünüyorum kendi kendime.
Sonra “Boşver, bizden öncekiler gibi biz de yaşı olmayan bir kuşağız” diye geçiriyorum içimden.
Geçmişe şöyle dönüp bir baktığımda, araya bir yere sıkıştırılmış, çevrenin oluşturduğu kalıpların dayatıldığı, korkunun pompalandığı ve anarşinin gençlik dünyamıza sokulduğu zamanların penceresinden bakabiliyorum o yıllara...
Garip bir şeyler olmuştu bizim kuşağa...
Birileri hayatlarımızın sıradan ve sessiz yaşanmasını istemişti.
Aslında bizlerin hayallerini ve umutlarını o birileri çalmıştı.
“Kayıp kuşaklar”a giren nesillerden oluvermiştik birden bire...

İyi eğitim alamadık
Benim gibi sözüm ona “Bazı uyanıklar” yok değildi, vardı. Koymuştuk yüreklerimize garip bir cesaret...
Kafalarımıza yerleştirilmiş bazı kalıplara göre tepkiler veriyorduk. Ne kabiliyetli bir kuşaktık aslında!
Bana göre, şimdikilere kıyasla bir çoğumuz çok da iyi bir eğitim alamadık. Bu yüzden, kurulan o sistem ve pompalanan korku duygusundan oyunculuk, şarkıcılık, dansözlük, futbol vs...gibi işler düşünülse bile çokça yapılamadı. Çünkü ayıptı!
Bizi yakan da bu ayıplar oldu zaten. Çoğumuz bu şekilde kendi halinde, sessiz ünlüler olduk.
Çevremize ışık saçtık! Fakat ötesine izin yoktu bu sistemde!
Aslında bizim kuşaktan sessiz bir şekilde haykırarak, “Kimsenin biçip diktiği elbiseyi giymeyeceğim. Kendim biçecek, dikecek, zamanı gelince de giyeceğim” dedi.
Hatta buna bir örnek, Sezen Aksu’dur.

Biz bu filmi izledik
Bizim kuşaktan o yıllarda çok risk alan, çok kaybeden çok da kazanan insanlar çıktı. “İnadına yaşamak” fikri vardı ya... Hayat da bize “Sen misin bunu söyleyen bunu!” diyerek iyi bir tokat atmıştı.
Bunun üzerine sistem içindeki gizli bir sisteme karşı yaşam mücadelesi hırsı oluşturdu içimizde. Bizler, hiçbir zaman sanal olmadık. Hayatı ellerimizle tuttuk, baktık, gördük ve hissettik.
Kısacası bizler, çok büyük izler bıraktık bu hayatta...
Geriye dönüp baktığımda, beni en çok üzen şey, benim kayıp kuşağımın hayallerini ve hayatlarını, sonradan derin mezarlara gömen o çok bilge yandaşlarım oldu. Şimdi yanlızca film karelerinde yaşatılıp, onurlandırılmaya çalışan benim kayıp kuşaklarım...
Aynı filmi 1970’li ve 80’li kuşaklarda da görüyorum. Yüreğim burkularak...
Oyun aynı... Yanlızca oyuncuları ve sahnesi değişik. Oyunun adı “Hayatlarımı kimler çalıyor?”
Evet... Bu filmi ben ve sizler daha öncede izlemiştik.
Demokrasiye ve adalete saygılarımızla!