Nur topu gibi bir George geldi hanedana.
Bir George gündemi işgal etmişken, selefi Deli George geldi düştü aklıma.
Deli kralların en delisiydi o.
22 yaşında tahta oturdu. 1760’tan 1820’ye kadar İngiltere ve İrlanda’yı yönetti. Dindar bir kraldı. Saatlerini dua ederek geçirirdi. Kardeşlerinin istedikleri gibi yaşayıp istedikleri kadınlarla evlenmelerini içerlediği için bir yasa geçirdi: Kraliyete mensup olanların bundan böyle kiminle evleneceklerine kral karar verecekti.
Bu çıkışını ne tetikledi acaba? Kendisi, zorunlu bir evlilik yapmıştı.
Kardeşi asil olmayan birini seçti
Oysa kardeşi prens Henry, asil olmayan Anne Horton’u seçmiş, diğer biraderi William Henry ise gayrimeşru bir kadınla gizli gizli evlenmişti.
Yasa ayrıca yabancı gelin ve damatları da yasakladı. (Oysa kralın kendisi Alman’dı)
1772 yılında bu yasa Birleşik Krallık’ta yürürlüğe sokulduğunda büyük kavgalar çıkmış, kralın yatak odasına karışma hakkının olmadığı sıkça dillendirilmiştir.
İster inanın, ister inanmayın, yasa ancak 1967 yılında feshedilmiştir. III. George, Amerikalılar tarafından diktatör ve tiran ilan edilir. Devrim rüzgarlarının estiği bir zamanda kral olmak kolay olmuyor heyhat.
Bakanları uyarır: Haşmetmeap, bu saldırganlık, bu mütecaviz tavır sizi ve bizi bitirir. Kral dinlemez.
Sömürgeyi fakir tutalım, bağımlı kılalım. O zaman dizlerimize kapanıp, vereceklerimize şükrederler mantığıyla ülkeyi gerer. İlk başta bağımsızlık değil, özgürlük ve eşit temsil talep eden kolonilere karşı savaş ilan ettiği için kurmayları ve kamuoyu ile ters düşer. Geri çekilelim, bizdeki mevcut hakları onlara da verelim tavsiyelerine kulak vermez.
Sonuç- Amerika elden gider.
Kralın 15 tane çocuğu vardır ama bunlardan bir tanesi, kızı Amelia ile özel bir bağı vardır. Kızı, hep yanındadır. Arkadaşıdır. Sırdaşıdır.
Kral gittikçe kötüleşir...
Amelia’nın ölümü kralı mahveder. Rivayet edilir ki bu kayıp kralın deliliğini tetiklemiştir. 1765 ve 1789 yıllarında “geçici” delilik geçiren kral 1810 itibariyle iyice keçileri kaçırır. 1820’ye kadar, yani on yıl boyunca etrafındakiler onu idare etmeye çalışır. O ne de olsa kraldır.
Ama kral gittikçe kötüleşir. Körleşir.
Oğlu devreye girip naibi olur.
Bu arada krallık, George’un derdine derman arar. Dört bir taraftan hekimler getirtilir. Kimisi krala deli gömleği giydirip terbiye etmeye çalışır.
Kimisi dışkısını analiz ederek umar arar.
Eşi Charlotte Sophia hayatının sonuna kadar ona bakar. Geçen yıl Prens Charles’a en sevdiği hükümdarı sorduklarında III. George deyivermişti.
Neden? Çünkü çok iyi bir insanmış ve yanlış anlaşılmış. İşin trajedisi de bu zaten.
Kralın iyi niyetinden şüphem yok, yasaları ve yasakları dizerken halkı için iyi bir şey yaptığından emindi.
Kardeşleri skandallara karışırken o mutlu aile hayatı sürmüş, adeta herkesin bu doğruyu yakalamasını istediği için çırpınmıştı. Adamcağızın deliliği de büyük bir ihtimalle porfiri diye ırsi bir hastalıktı. Ne yapsın?
Ama tarihçiler onu dar görüşlü ve dik kafalı olarak kaydetti. Koskoca Amerika’yı kaybeden kral olarak tarihe geçti. Çünkü bir tek kendi doğrusunu doğru bildi.
Deliliğiyle nam saldı ama aslında en masum şey deliliğiydi.
NOT: Haberciliğin bittiği bir yerde haberi ön plana çıkartan, sahada bizlerle, “çocuklarıyla” koşturan, dürüst, kibar, adam gibi adam...
Ne yazık ki Derya Sazak’a buradan hoşçakal demek zorunda kalıyorum. Böyle bir insanla çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.