Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mücbir sebep, bir kimsenin borcunu yerine getirmesinin imkansızlaştıran ve bu imkansızlaşmadan borçlunun sorumlu tutulamadığı hallerdir. Yani, borçlunun borcunu yerine getirmesinin, borçlunun kusuru olmadan imkansızlaştığı bir hali anlatır. Mücbir sebebe borçlu kendi kusuru ile sebep olmuşsa, sorumluluk devam eder.

Türk Borçlar Kanunu Md 136'ya göre bir borcun yerine getirilmesi, borçludan kaynaklanmayan sebeplerle imkansız hale gelirse, borç sona erer.

Savaş, hiç şüphesiz ki, hukuken mücbir sebeptir. Eğer savaş sebebiyle bir Ukrayna firması, Türk firması ile yaptığı sözleşmeyi yerine getiremezse, bundan sorumlu olmayacaktır.

Haberin Devamı

Bir an için, Rus - Ukrayna savaşı ön görülemez miydi, diye sorulabilir. Keza şimdi anlaşılıyor ki, Rusya'nın, Ukrayna - Donbas Bölgesindeki faaliyetleri, ABD'nin Dedeağaç'ta askeri üs kurması, bu savaşın çıkacağına işaret etmiş. Fakat bunu 'basiretli bir tacir'in öngörmesi mümkün değildir.

Rusya ile ticaret

Her ne kadar Rusya savaşan taraf olsa da, savaş Rusya topraklarında değil. Savaşın Rus firmaları bakımından mücbir sebep olarak kabul edilmesi, çok istisnai bir durum olacaktır.

Ancak, Rus bankalarına uygulanan yaptırım nedeniyle bir Rus firmasının Türk alıcısına, ya da tersi, satış bedelini uluslararası bankacılık sistemi üzerinden göndermesi mümkün olmuyorsa, temerrüt de söz konusu olmayacaktır. O halde, Ukrayna Savaşı'nın Rusya bakımından en önemli sonucu, savaşa bağlı yaptırımlar nedeniyle ödemelerde yaşanacak gecikmelerden, temerrüt ve sonuçlarından sorumlu olmamaktır.

Uluslararası hukuk

Viyana Satım Sözleşmesi diye adlandırılan Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın (CISG) 79'uncu maddesi mücbir sebebe işaret ediyor; taraflardan birinin yükümlülüklerini ifa etmemesinin, denetimi dışında kalan bir engelden kaynaklandığını ve bu engeli, sözleşmenin kurulması anında hesaba katmasının veya engelden ve sonuçlarından kaçınmasının veya bunları aşmasının kendisinden makul olarak beklenemeyeceğini ispatlaması halinde, ifa etmemeden dolayı sorumlu tutulmaz.

Haberin Devamı

Viyana Satım Sözleşmesi'ne göre, Ukrayna ve Türkiye'de bulunan alıcı veya satıcı, ithalat veya ihracaat sözleşmesini yerine getiremezse ve bunun sebebi de savaş ise, sözleşmeyi ifa edememekten dolayı sorumlu tutulmazlar.

Somutlaştırırsam, Ukrayna'dan bir ihracaatçı ile yapılan 20 ton kırmızı buğday alım sözleşmesini, Ukraynalı firma savaş sebebiyle yerine getirmezse, bundan mesul değildir. Tabii ki, avans almışsa, iade edecektir.

Bunun tersi de geçerli, Ukraynalı bir ihtalatçı, bir Türk tekstil firması ile yaptığı 5 bin adet pantolon satın alma sözleşmesini savaş sebebiyle yerine getiremeyeceğini bildirirse, Türk firması maalesef dikimini tamamlayıp ve teslime hazır hale getirdiği pantolonları başkalarına pazarlamak zorunda kalacaktır.

Fakat, eğer ürün Ukrayna gümrüğüne kadar varmış ve daha gümrükten çekilmemişse, Türk ihracaatçı firma için işte asıl büyük zarar burada olacaktır. Alıcısı belli olduğundan, kendisi gidip Ukrayna gümrüğünden geri de alamaz.

Haberin Devamı

Keza hukuken mülkiyetin ne zaman alıcıya geçtiğinin tespiti çok önemlidir.

Acaba, karşılıklı olarak ürün savaş başlamadan teslim alınmış, henüz parası ödenmemişse, Türk veya Ukraynalı alıcı, savaşı mücbir sebep olarak gösterip satın aldığı parayı ödememezlik edebilir mi? 1000 adet gelinlik satın alan bir Ukrayna firması, bu gelinlikleri savaş ortamında kime satacak! Satıcı, beni ilgilendirmez, ben ürünü teslim ettim diyebilir mi? Bana göre burada menfaatler dengesi gereği, savaş mücbir sebep olarak dikkate alınarak sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması gerekecek.

Bu arada belirteyim, Viyana satım Sözleşmesi'ni Türkiye ile birlikte, Ukrayna ve Rusya Federasyonu da imzalamıştır.

Bir vergi mağdurunun feryadı

Vergi Usul Kanunu 359’uncu maddenin Yargıtay tarafından isabetli olmayan yorumu sebebiyle, tek bir suça ‘yıllık’ hapis cezası veriliyor. Mükellefler tek bir suçtan dolayı birden fazla cezalandırılıp, onlarca yıl hapis cezası alıyorlar. Sonuç mu? İşte, adı bende saklı, somut bir mağdurun bana yazdıkları:

“2005 yılı kuruluşu olan bir firmanın ortaklarından biriyim.

2010/11/12/13 yıllarının denetmen incelemesi sonucu çok yüklü miktarda bir para cezası çıktı bize. Vergi barışından faydalanıp faizler dışında kalan ana parayı ödedik. Asliye ceza mahkemesinde bilirkişi raporu sahte fatura kullanmadığımızı tespit etmesine rağmen, şirketin 3 ortağı ayrı ayrı 15 yıl 15 ay 27 gün hapis cezasına çarptırıldık. 17 yıllık firmayız 33 çalışanımız var, Maliye’ye hiç borcumuz yok. Yıllık ortalama 1 milyon TL vergi ödüyoruz. Hapis cezası nedeniyle hepimiz ve çalışanlarımız çok zor durumda kalacak. Uyuşturucu satıcısı, silah kaçakçısı değiliz, vatan haini değiliz. Sahtekar olsak, firmayı kapatır başka firmalar açardık, 2005’ten beri firmamız faal. Bir ortağımızı evinde çocuklarının gözü önünde yere yatırıp, ters kelepçeli olarak ceza evine yolladılar. İşlerimizi, 33 elemanımızı bırakmamak için, diğer iki ortak firarız, işlerimizi uzaktan devam ettirmeye çalışıyoruz. Polis her gün evimize, iş yerimize baskın yapıyor. Biz de cezaevine girsek 17 yıllık firma kapanacak, elemanlar işsiz kalacak. Aileler darmadağın olacak. Hapis cezası aldığımız yıllara ait Hazine’nin kaybı yok, bize kesilen vergi cezalarının tamamını da ödedik. Allah rızası için bu konuya acil olarak bir çözümü dile getirmenizi rica ediyorum.”

Ben, okuyucumun feryadına ses oldum. Sürekli yargı paketlerine alınıp tekrar geri çıkarılan VUK 359 sorununun çözümünü daha da öteleyerek mağduriyetleri artırmayalım, yeni mağdurlar yaratmayalım.