‘Yapay Zekâ Tembelliği Artırıyor mu?’ başlıklı önceki yazımızda yapay zekânın karar alma ve tembellik üzerindeki etkilerine dair yükseköğretim öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen yeni bir çalışmanın bulgularına atıfla bu teknolojilere aşırı güvenin ve bağımlılık davranışının yol açabileceği uzun vadeli etkilere değinmiştik. Bu bağlamda MIT’den bir araştırmacı grup tarafından oldukça kapsamlı bir yeni çalışma yayımlandı (Nataliya Kosmyna vd., Your Brain on ChatGPT: Accumulation of Cognitive Debt when Using an AI Assistant for Essay Writing Task, 2025). Çalışma ChatGPT gibi büyük dil modeli (LLM) ürünlerinin eğitim bağlamında –özellikle bir deneme yazarken– kullanımının bilişsel maliyetini ortaya koymayı amaçlıyor.
Çalışmaya katılan katılımcılar deneme yazarken LLM kullanan LLM grubu, klasik internet araması kullanan arama motoru grubu ve hiçbir dış araç kullanmayan yalnızca beyin grubu olmak üzere üç farklı gruba ayrılmış ve deneme yazmaları için üç oturum düzenlenmiştir. Dördüncü son oturumda ise LLM grubundaki katılımcıların deneme yazarken herhangi bir araç kullanmamaları istenirken yalnızca beyin grubundaki katılımcılardan da tam tersine bu defa bir LLM kullanmaları istenmiştir. Her bir denemede katılımcıların beyin aktiviteleri kaydedilmiştir.
Deneme yazarken beyne başvurmada en az ihtiyaç doğal olarak LLM grubundaki katılımcılar için söz konusu iken arama aracı kullananlar aramayla sadece bilgi toplamadıkları, ayrıca bu bilgileri değerlendirdikleri ve yeni bilgi inşasında kullandıkları için LLM grubundaki katılımcılara göre beyinlerindeki aktivitenin daha yüksek olması beklenmektedir. Hiçbir dış araç kullanmayan yalnızca beyin grubundaki katılımcılarda ise bu aktivitenin en üst düzeyde gerçekleşiyor olması beklenmektedir. Bu nedenle çalışmada bireyler bir deneme yazarken LLM, arama motoru veya yalnızca beyinlerini kullandıklarında beyin kullanımının nasıl farklılıklar gösterdiği, içerikler arasında nasıl farklar ortaya çıktığı, bu süreçte katılımcıların hafızasının nasıl etkilendiği ve her üç grubun üretilen metinlere yönelik sahiplenme duygusunun değişip değişmediği gibi farklı sorulara yanıtlar aranıyor.
Kapsamlı çalışmanın bulguları her bir grubun birbirinden farklı, ancak her bir grup içerisindeki katılımcılarınki açısından tutarlı sinirsel bağlantı desenlerine sahip olduklarını gösteriyor. Beklendiği gibi beyin bağlantılarının kapsamı beynin kullanım yoğunluğuna göre değişmektedir. Yoğunluğun en az olduğu LLM grubunda en zayıf genel bağlantı tetiklenirken yoğunluğun en çok olduğu yalnızca beyin grubunda en güçlü ve en kapsamlı bağlantı ağları tetiklendi. Diğer taraftan, yalnızca beyin grubundaki katılımcıların ürettikleri denemeler konu bazında oldukça farklı yaklaşımlar gösterirken LLM grubundaki katılımcıların ise her bir konuda istatistiksel olarak homojen denemeler ürettikleri ve diğer gruplara kıyasla anlamlı ölçüde daha az sapma sergiledikleri görülmektedir. Bir başka deyişle, LLM araçları sadece beyin aktivitesini düşük düzeyde tutmamakta, ayrıca üretilen içeriklerdeki tekdüzeliği artırarak çeşitliliği ve zenginliği de zayıflatmaktadır.
Dördüncü oturumda ise LLM grubu bu kez bir araç kullanamadığı için önceki oturumlara göre nispeten daha yüksek sinirsel bağlantı göstermelerine rağmen LLM’ye maruziyetlerinin geçmişi daha uzun olduğu için bu aktivite daha az koordineli gerçekleşiyor. Ayrıca, LLM’ye özgü kelime dağarcığında da belirgin bir önyargı gösterdiler. Denemeleri bir araç kullanmadan yazan yalnızca beyin grubu ise bu kez bir LLM kullanırken daha yüksek düzeyde hafıza geri çağırma sergilediler. Ayrıca, bu gruptaki katılımcılar benzer aracı 1., 2. ve 3.oturumlarda kullanan LLM grubundaki katılımcılardan daha yüksek sinirsel bağlantı gösterdiler.
Diğer taraftan, üretilen denemelere karşı hissedilen aidiyet/sahiplenme düzeyleri de yine beklendiği gibi verilen emek, yani beyin aktivitesine göre değişmektedir. Çalışmanın bulgularına göre en yüksek sahiplenme hissi, deneme yazarken hiçbir araç kullanmayan ve dolayısıyla en fazla emek veren yalnızca beyin grubundaki katılımcılarda görülmektedir. LLM grubundaki katılımcılar en düşük sahiplenme hissine sahip olmanın ötesinde kısa süre önce yazdıkları denemelerden alıntı yapabilme kapasiteleri de son derece düşük gerçekleşmektedir. Bir başka deyişle, LLM grubundaki katılımcılar açısından üretilen içeriklere yabancılaşma en üst düzeyde gerçekleşmektedir. LLM grubunda bilişsel yükün azalması hatırlamayı zayıflatmaktadır. Bilişsel süreçlerle ilgili olarak daha fazla bilişsel talep içeren bir öğrenme görevinin daha yüksek yapıcı bilişsel yüke ve nihayetinde de daha iyi öğrenmeye yol açtığı bilinmektedir. Dolayısıyla, yabancılaşma doğrudan beyin aktivite düzeyi ile ilişkilidir.
Aslında daha önce yapay zekâ, sanat ve yabancılaşma ile ilgili yazdığımız yazılarda da dile getirdiğimiz gibi üretken yapay zekânın içerik üretim sürecine katılımı insanların bizzat deneyimle elde ettikleri kazanımları ortadan kaldırmaktadır. Çünkü yukarda değindiğimiz araştırmanın yazarlarının da vurguladıkları gibi ChatGPT gibi LLM ürünlerinin kullanıcıları genellikle içerikle daha yüzeysel düzeyde etkileşim kurmakta ve bu durum aktif eleştirel düşünmeyi geliştirmek için gerekli olan gelişimsel bilişsel yükün azalmasına yol açmaktadır. Örneğin sanatçılar açısından son derece karmaşık ve zorlu deneyimler sanatçıları farklı bir evreye taşırken, dolayısıyla, ürünler bir sanatçının oluş hikâyesine tanıklık ederken yapay zekâ bu duygularla üretilen ürünlere benzer ürünleri yeniden üretebilse de arka plandaki duygularla bağı kopartmakta ve sanatçının bu üretimle kazanacağı deneyimin sanatçıya geri dönüş yolunu kesmektedir.
Yukarda değindiğimiz yalnızca beyin kullanan katılımcılarda olduğu gibi bu süreçte aslolan insan olarak sanatçının oluş yolunda olması ve deneyimleriyle yaratıcılığını sürekli geliştirebilmesidir. Sanatçının ürünleri (veya yukardaki araştırmada katılımcıların yazdıkları denemeler) bu oluş sürecinin canlı tanıklarıdır. Sanatçılar için ürünlerine yönelik sahiplenme düzeyi bu nedenle son derece yüksektir. Çünkü bu tip her ürün sanatçının bir zorlu bir deneyimine, bir öğrenme sürecine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla ürünleri üzerinden bir sanatçının oluş hikâyesine tanıklık ederiz. Yapay zekâ teknolojilerinin kullanılmasında artık bu boyut yara almaktadır. Ürün üretilme sürecinde insan bir deneyim yaşamamaktadır. İnsan onu komutlarıyla yönlendiren bir konuma indirgenmektedir. Bir başka deyişle, insanın yapay zekâ ile ilişkisi teknik bir boyutta kalmakta ve sonuçta ortaya çıka(rtıla)n ürüne yabancılaşmaktadır.
Özetle, son zamanlarda yapılan araştırma bulguları üretken yapay zekâ uygulamalarının kısa vadede bilişsel yükü azaltırken, uzun vadede eleştirel düşünmeyi zayıflatıp bilişsel gerilemeye yol açabileceğine işaret ediyor. Bu olumsuz etki sadece metin üretme ile sınırlı da değildir. Özellikle bir konu ile ilgili yapılan arama yaklaşımlarında da yapay zekâ uygulamaları nedeniyle ciddi dönüşüm yaşanmaktadır. Örneğin klasik arama yaklaşımlarında erişilen bilgileri analiz etme ve sentezleme görevi bireyin sorumluluğunda iken yapay zekâ araçları ile klasik aramanın dönüşmüş olması bireylerden bu analiz ve sentez yükünü aldığı için bireyler bu süreçlerde geliştirdikleri becerilerden de yoksun kalmaktadır. Bir başka deyişle birey bilişsel süreçlere aktif katılımdan hazır içerikleri tüketmeye yönlendirilerek insanı insan yapan en temel bilişsel beceriler açısından gelişimi zayıflarken bu tip dış araçlara bağımlılığı artmaktadır.
Özellikle genç kullanıcılar arasında bu araçlara yönelik artan bağımlılık ülkelerin geleceği açısından oldukça kritik riskler barındırmaktadır. Çünkü gençler arasında bu araçlara yönelik bağımlılıkla gelen aşırı güven sadece üretilen içeriklerin doğruluğu veya yanlılığı açısından riskler taşımıyor, ayrıca uzun vadede gençlerin herhangi bir araca bel bağlamadan bağımsız bir şekilde problem çözebilme ve eleştirel düşünme becerilerini de zayıflatıyor. Bu durum ülkelerin en önemli sermayeleri olan beşeri sermayelerinin en temel ve kritik becerilerden yoksun olarak büyümesine yol açan uzun vadeli çok ciddi riskleri şimdiden gündeme taşımaktadır. Bu nedenle bu araçların kullanımına yönelik risklerin farkındalığının özellikle eğitim sisteminin ilk aşamalarında artırılması son derece önemlidir. Sorunun ne kadar ciddi olduğunu vurgulamak için yazımızı söz konusu araştırmanın başında Frank Herbert’den alıntılan bir sözle bitirelim: ‘Bir zamanlar insanlar, bu durumun onları özgürleştireceği umuduyla düşünme işini makinelere devretti. Fakat bu sadece, makineleri olan başka insanların onları köleleştirmesine imkân tanıdı.’