Rıdvan Dilmen

Rıdvan Dilmen

rdilmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Vallahi Beşiktaş ile akraba oldum. Trabzon, Roma, İnönü; yedi gün içinde Kartal’ı üç kez izledim. Toplam iki gol attılar, ikisi de mucize. Zaten üç maçta neredeyse iki pozisyon bulabildiler.
Beşiktaş takımı bir aydır düşüşte. O saldırgan, bol pozisyon bulan, rakibini topla döndürmeyen, adeta Cordoba’ya duş aldırmayan takım gitmiş, rölanti oynayan, golü rastlantılara bırakan, rakibe orta sahada bol pas yaptıran Beşiktaş gelmiş. "Bundan sonra iyi futbol beklemek hatadır" diye yalan bir cümle var. Hiç öyle bir şey yok. Kötü oynarsan bir gün bir takım çıkar gelir seni şampiyonluktan eder. Beşiktaş takımı o kadar az konsantre olmuş ki, rakipleri Galatasaray ve Gençlerbirliği kazandığı halde agresif oynamaları gerekirken tam tersi bir görüntü çizdiler. İlk yarıda Beşiktaş’ın lehine verilen ofsayt kararında Giunti atışı Ankaragücü yarı alanından kullandı. Düşünün futbolcuların halini. 1-0’ı koruma hesapları kafalarından bir türlü çıkmadı.
Ankaragücü takımı mücadele etti doğru. Daha fazla topa sahip oldu o da doğru. Ama bu kadar silik Beşiktaş karşısında korner bile kullanmadı. Sadece yedikleri golden birkaç dakikada önce Augustine ile bir gol kaçırdılar. Bu Beşiktaş karşısında daha pozitif olmalarını beklerdim. Pas yapıyorlar ama hep yana. Sanki Ankara’daki maçın kopyasını yaşadık. Başkent’te de gol Ahmet Dursun’dan gelmişti. Maçla ilgili bazı önemli dakikalardan bahsetmek istiyorum ama mümkün değil. Sadece buz gibi bir hava. Yanımda maçı naklen anlatan Ercan Taner’in zaman zaman kendine has yüksek sesle isimleri söylemesiyle ara sıra uyanışım, hepsi bu kadar.
Hakem iki takım gibi idare etti. Bir tane bariz hatası vardı. O da Tolga’yı ikinci karttan atabilirdi.