Samed Karagöz

Samed Karagöz

samedkaragoz@gmail.com

Tüm Yazıları

Levent Üzümcü’nün “Boyun Eğme” isimli kitabı adı ne hakkında olduğuna dair ipucu verse de arka kapağa göz atınca tüylerim diken diken oldu.

Tiyatrocu Levent Üzümcü’nün “Boyun Eğme” isimli kitabını geçtiğimiz günlerde bir kitapevinin vitrininde gördüm. Kitabın adı ne hakkında olduğuna dair ipucu verse de arka kapağa göz atınca tüylerim diken diken oldu. Mealen şöyle deniliyor: Türkiye’de demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yok edenler var, buna kanan büyük bir kalabalık var, bir de kanmayanlar var. Bu iki grup arasında yüzyıllar var. (Yazar burada gerici demek istiyor galiba S.K.) Türkçe bilmeyen bir Çinliye 10 dakikada anlatabildiği problemi kendi ülkesinde yaşayanlara anlatamıyor. (Acaba kendi ülkesinde yaşayanlarla Çince konuşmaya kalkıyor olmasın Levent Üzümcü) vs vs vs.

Haberin Devamı

Yabancılığını belirtiyor

Kasaya gidip hemen kitabı aldım çünkü gerçekten bir “sanatçı” ne kadar saçmalayabilir merak ediyordum. Kitabın giriş bölümünde “Ve ilk defa burada yayımlanan. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığım yazılardan oluşuyor” cümlelerini okuyunca ne demek istediğini anlayamadım. Bu kadar “aydınlıktan” “çağdaşlıktan” “eğitimden” bahseden bir “sanatçı”nın daha kitabın giriş bölümünde kendini ifade edememesine de takılmadan okumaya çalışmaya devam ettim.

Kitabın hemen başında Levent Üzümcü bu topraklara olan yabancılığını şu sözlerle belirtiyor:

“Yerinden yurdundan sürgün edilmiş milyonlarca aileden biri benim ailem. Vatanları olan Girit’ten, Sakız’dan, Selanik’ten kopartılıp…“

Bu arkadaş Gazi Mustafa Kemal’i, İsmet İnönü’yü severdi benim bildiğim. Meğer Lozan Antlaşması’nı beğenmezmiş. Yunanistan’da kalmak istermiş çünkü yaşanan mübadele değil sürgünmüş. Geçelim…

Nedense hiç dert etmez

Refah tabana yayılmadığı için bugün Kürt nüfusun kalabalık olduğu coğrafyada ayrılma talebi varmış. Ne kadar da masumca görünüyor değil mi? Eğer Türkiye’nin Avrupa Birliği umudu gerçekten güçlü olsaymış, Kürt nüfusun kalabalık olduğu coğrafyanın ayrılma talebi söz konusu olur muymuş?
Bu aymazlık, bu terörle arasına mesafe koyamama en hafif tabirle mide bulandırıcı olarak tanımlanır.

Haberin Devamı

Mesela Kadıköy’ün büyük bir şantiye alanına çevrilmesini dert eden Üzümcü Allah korusun bir deprem olsa yerle bir olacak binaları nedense hiç dert etmez.

Üzümcü’nün temel motivasyonu AK Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı. Her şeyini bunun üzerine bina etmiş. Sadece bu kitabı değil, anlaşılan büyün hayatını bunun üzerine bina etmiş. Sanatçı politik olabilir, eleştirel olabilir buna hiç itirazım yok. Önemli olan maksat üzüm mü yemek bağcıyı mı dövmek?

İğne ve çuvaldız karşıya

Levent Üzümcü hem iğneyi hem çuvaldızı “karşı” tarafa batırmış kitap boyunca. Örneğin “Biz ülkece, beğendiğimiz her şeyi bakarak aldık; vitrinden beğendik ve aldık. Tezgahtar, “Denemek istermez miydiniz?” diye sordu, biz de ”Yok sen ver” dedik ve aldık” cümlelerini yazdıktan sonra cumhuriyetin ilk dönemlerinde gerçekleşen batıdan ithal kanunlara değinir sanıyorsanız çok yanılırsınız. Levent Üzümcü haksızlığa gelemez ama bu kadar da sesini çıkartamaz. Ya da uğradığı “linç”ten bahsederken Ahmet Kaya’nın uğradığı linçi anmak hiç aklının ucuna gelmez çünkü Ahmet Kaya’nın gerçek linç edilme nedeninin başörtüsü yasaklarına karşı verdiği demeçler ve eylemler olduğunu Üzümcü çok iyi bilir.

Haberin Devamı

Asla ve kat’a başörtülülerin uğradığı mağduriyetten, 28 Şubat zulmünden bahsetmek aklına gelmez çünkü 1000 yıl süreceğini umduğu zulüm bitmiş ve zaten aradaki yüzyıllarca yıllık farkı kapatmak için yaşanmıştır tüm bunlar. Siz siz olun boşuna zaman kaybedip bu kitabı okumayın hem paranıza hem de vaktinize yazık!