Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara dün olağanüstü günlerinden birini yaşadı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) başta olmak üzere 14 sivil toplum kuruluşunun öncülük ettiği, kısa bir sürede 200’ü aşan örgütün katıldığı toplumsal bir çıkışa tanık olduk.
Açılan derin bir yaraya tepki gösterirken başka yaralar açmamak esas olmalı.
Her gün şehit cenazelerinin ardından ağladığımız, gencecik insanların toprağa düştüğü, sokakların karıştığı bir ortamın açtığı yaraya merhem olabilmek için Ankara’da toplanan on binler Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet adı verilen büyük bir yürüyüşte buluştu.
Yürüyüşü görünmeyen bir elin organize ettiği ve “Kardeşliğe evet” sloganı konusunda HDP cenahından gösterilen tepki not edilmekle birlikte dünkü buluşmayı gölgelemediğini gördük.
Başkentteki yürüyüşün önemli özelliği, teröre karşı ilk kez bu ölçekte sivil bir ortak tepki gösterilmesiydi.
Organizasyonu gerçekleştiren 14 büyük demokratik kitle örgütünün yürüyüşte Türk bayrağı dışında başkaca sembol taşınmaması ve belirlenen az sayıdaki slogan dışında slogan atılmaması kararı amaca uygundu.
Bu özen sayesindedir ki bir ucu Sıhhiye’de bir ucu eski Meclis’te olan dev kortejde taşkınlık ve istismar girişimi olmadı. Sivil toplum kuruluşlarından olması ve siyasetten arındırılmış bir katılımın gerçekleşmesi yürüyüşün demokratik olgunluk içinde geçmesini sağlayan temel faktördü.
Sivil toplumun terör sorununa ortak şekilde el atması bundan sonraki süreç bakımından da önem taşıyor.
Terörün bir siyaset aracı olarak kullanılmasına gösterilen bu ortak tepki, silah yerine demokratik araçların kullanılmasına destek mesajı da taşıyordu.
Tek bayrak altında yürüyen on binlerin teröre düdük çalması da anlamlıydı.
Teröre “dur” demenin önemli bir sembolü olarak halkın “hakem” konumunda olduğunu da yansıtıyordu.
Dün hakem düdük çaldı...
Büyük yürüyüşün çifte mesajı üzerinde de durmak gerekir...
“Teröre hayır” derken “kardeşliğe evet” demek, toplumun bir arada, barış içinde yaşama isteğini duyuruyordu.
35 yıllık terör ortamında her türlü tahrikle, kışkırtmayla karşılaşan toplumun, her şeye rağmen birlikte yaşamayı sürdürmüş olması Türkiye’nin en büyük avantajıdır.
Sürecin bir iç savaşa dönüşmemiş olması halkın dirayetini gösteriyor.
Komşu ülkelerde yaşanan iç savaşı ve yol açtığı trajedileri düşündüğümüzde bu sosyolojik birlikteliğin önemi daha çok anlaşılır.
Dünkü yürüyüş bu tavrın sürdürülmesi, oyuna gelinmemesi çağrısını da barındırıyordu.
Adına ne derseniz deyin, terörü doğuran temel sorunumuzun çözümünde sokaktaki vatandaşın merkezde yer aldığı bu demokratik olgunluk en dar zamanlarda nefes alabilmemizin garantisi.
Ancak bu sayede kardeşlikle birlikte eşitliği, özgürlüğü ve birlikte yürümeyi öğrenebiliriz.