Belgrad
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Belgrad’taydık.
Başbakan’ın Sırbistan ziyareti, hem Türkiye, hem de bu ülke açısından stratejik bir önem taşıyordu.
Davutoğlu, 2 günlük programının ikinci gününde, Novi Pazar’a geçecekti.
Bu programa önce Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vuciç, sonra da Davutoğlu’nun girişimleri sonucu Bosna Hersek Başbakanı Denis Zvizdic dahil edildi.
Böylece buluşma, Balkanlar açısından da ayrı bir önem kazandı.
Ancak hava koşulları bu görüşmenin yapılmasını engelledi.
Buna rağmen üçlü zirve, ilerleyen dönemde yapılacak.
Programını hava koşulları nedeniyle erken kesmek zorunda kalan Davutoğlu ile Belgrad’da konuşma imkanı bulduk.
Davutoğlu, bugün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yapacağı görüşmeden, HDP ile yaşanan krize kadar uzanan konularda sorularımızı yanıtladı.
‘Meltem, soğuk rüzgâr’
Başbakan’ın açıklamalarını şöyle aktarabilirim:
RUSYA’NIN ÇABALARI VAR: Başbakan olduktan sonra KKTC dahil üçüncü ziyaretimi Sırbistan’a yaptım. Sırbistan ile ilişkiler Rusya’yla yaşadığımız son gelişmelerden sonra daha da önem kazandı. Çünkü Rusya, Orta Asya, Kafkasya’da ve Balkanlarda Türkiye’yi rahatsız edebilecek ve kendileri için müttefik addettikleri ülkelere dönük bir çaba içindeler. Türkiye-Sırbistan ilişkileri iyiyse Balkanlarda bir meltem rüzgarı esiyor, kötüyse ‘Balkanlardan gelen soğuk rüzgâr’ denilen rüzgâr esmeye başlıyor. Çünkü Türkiye’ye yakın olan gruplar ile Sırbistan’a yakın olan gruplar arasında birden bir gerilim doğuyor. Bosna Hersek’te, Sancak’ta, Kosova’da.
SİBER SALDIRILAR: (Rusya’nın hinterlandındaki ülkelerle görüşmeler yapıyorsunuz. Rusya ile bir siber savaş da yapılıyor...) Siber güvenlik konusunu Bakanlar Kurulu’nda da ele aldık, bazı tedbirler de aldık. Rusya ile böyle bir savaş içindeyiz dememiz doğru değil, öyle bir veri yok ama siber güvenlik ulusal güvenliğin bir parçası. Bir anda bütün bir hayatı felç edebiliyor bu tür saldırılar. Her türlü tedbiri aldık ama hiçbir ülke de ‘bu tehditlere, tehlikelere karşı korunaklıyız’ diyebilecek durumda değil. Teyakkuz halindeyiz. Dikkatle takip ediyoruz.
‘Herkes için faydalı’
GELENEK OLUŞTURSUN: (Anayasa görüşmeleri başlıyor. Sayın Kılıçdaroğlu ile yapacağınız görüşmeden umutlu musunuz, yoksa birkaç tur mu gerektirir?) Bu ziyaretleri düşünürken birkaç şeyi hedefledik. Birincisi yeni bir döneme başlıyoruz, bir geleneği oluşturmak. Seçim oldu Meclis Başkanı, Başkanlık Divanı seçildi, hükümet kuruldu. AK Parti içinde görevlendirmeleri yaptık. Yeni başdanışman atamaları yapacağız. Bu resim ortaya çıktıktan sonra genel başkanlardan randevu istedim.
İstiyorum ki her başbakan göreve başladığında muhalefet liderleri ile tartışsın ve belli aralıklarla da bir araya gelinsin. Bunu bir kez yapılan ve 4 yıl yapılmayacak bir şey gibi değerlendirmiyorum. 7 Haziran sonrasının bıraktığı en güzel miras iletişimin herkes için faydalı olduğunun ortaya çıkmış olması. Gündem olarak yeni anayasa, ikinci olarak iç tüzük, üçüncüsü reformlar. Bir de kalıcı bütçenin çabuk geçmesi. Bu dört konu, tabii bunların merkezinde yeni anayasa hususu var.
ANAYASA İÇİN BİR SÜREÇ BAŞLAYACAK: Anayasa toplumun bütününü kuşatan bir metin olduğu zaman anayasadır. 12 Eylül anayasası toplumun bütününü kuşatan bir anayasa olarak yazılmadı. Mümkün olan en geniş bir tabanda bu anayasayı oluşturma ihtiyacı var. Onun için de önce muhalefet liderleri sonra da sivil toplumla sürekli bir temas halinde olacağım. Yani bir sefer gidip ‘bunu kabul eder misiniz, etmezseniz ne olacak?’ falan gibi bir tartışma değil. Bir süreç başlatmak istiyoruz. Önemli olan bu sürecin işlemesi. Bir şeyi konuşacağım Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile.
Yöntem olarak onlar için en uygun yöntem nedir? Benim zihnimde bazı şeyler var. Bir süreç işleyecekse nasıl bir yöntem uygundur? Çünkü usulde anlaşamazsak sonra işte ‘sen şununla gelme, ben şunu söylemeyeyim’ gibi başlarsak bunlar doğru değil. İki yöntem denedik şimdiye kadar ve netice alamadık. Birisi 2007 sonrasında. Ergun Özbudun başkanlığında bir heyet anayasa yazımına girdi. Bu sefer ‘Siz bir anayasa dayatıyorsunuz’ diye eleştiri geldi. 2011’de tam farklı bir yönteme geçti. Bu sefer de bütün partilerin eşit katıldığı komisyon oluştu. Yüz binlerce görüş geldi. Ama burada da bir sonuca ulaşılamadı. Şimdi oturup en doğru yöntemin ne olacağını istişare etmek istiyorum.
‘Ruhu o kadar bozuk ki’
REVİZYONİST YÖNTEMLERİ BENİMSEMEM: Herhalde 12 Eylül anayasasının tümden değişmesi gerektiği konusunda ne Kılıçdaroğlu’nun ne Bahçeli’nin itirazı yoktur. HDP’yi de zikretmek isterdim ama malûm onlarla görüşmeyeceğiz. Herhalde itirazları yoktur. Görünüşte... Gerçekten herkes değişmesini istiyor mu? Bu ayrı bir soru. Hem 12 Eylül darbesinden şikayet edip hem de 12 Eylül anayasasının şemsiyesi altında konuşmak doğru değil. Bu sebeple bu yöntemi istişare etmeyi düşünüyorum. Sonra da muhtevayla ilgili hususlar. Uzlaşma komisyonu metinlerini okudum, okumaya devam ediyorum.
Bu sürece katkıda bulunan arkadaşları cumartesi gecesi topladım. Ömer Çelik, Mehmet Ali Şahin, Ahmet İyimaya, Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Başbakan yardımcısı Lütfi Elvan. Yani ezberden, bir çalışma yapmadan gitmiyoruz. Meselenin bir ruhu vardır bir de formu vardır. Şöyle bir formülü ben doğru görmüyorum; 12 Eylül’ün ruhu yaşasın, formunu değiştirelim. Revizyonist yöntemleri ben oldum olası benimsememişimdir. Yani şekli olarak bir maddeyi iki maddeyi değiştirelim, bugünkü krizleri aşalım gibi. Ruhu o kadar bozuk ki 12 Eylül anayasasının, ne kadar değişiklik yapıldı, yürümedi. 12 Eylül anayasasının ruhuna müteallik hususlarda hepimizin anlaşmasında fayda muhahaza ediyorum.
HER ŞEYE AÇIK OLMAK LAZIM: (İlk dört madde dahil mi?) Bu tür konularda her şeye açık olmak lazım. Ben anayasaların da açık olması gerektiğini düşünüyorum. Kendine, halkına güvenen anayasa açık anayasadır. Kendi içinde kapalı anayasalar vardır. Belli umrelerinin değiştirilmesinin yasaklandığı anayasalar, dört madde, bazen on madde olabilir. Açık anayasada ise her şey konuşulabilir. Ha bu dört madde ile ilgili benim şüphe beyan ettiğim anlamına gelmiyor.
‘Halkıma güveniyorum’
DEĞİŞTİRMEYİ KİMSE DÜŞÜNMEZ: Ben o dört maddeye inanıyorum ama halkıma güveniyorum, kendime güveniyorum, kuracağımız sisteme güveniyorum. Açık da olsa bu dört maddeyi değiştirmeyi kimse düşünmez yani aidiyeti kuvvetliyse böyle bir şeye ihtiyaç olmaz. Her koyduğunuz kısıtlama bir güvensizlik işaretidir. Zaten ruhu burada. Ruhu dediğim husus ne; bir insan odaklı olacak, yani devlet odaklı olmayacak. Bizim anayasa devlet, devleti korumak odaklı. Halbuki devletin esası insandır. Mesela bu benim için olmazsa olmaz şeylerden biri. İnsan onurunu esas alacak.
İnsan onuruna aykırı hiçbir metin hiçbir şey girmemeli. Temel hak ve özgürlükler konusunda taviz vermeden yapacağız. Evrensel standartlar itibariyle de kendi geleneğimiz, kültürümüz itibariyle de. İnsanın aklını, malını, neslini koruyacak bir çerçeve. 12 Eylül anayasası vatandaşı tehdit görüyor, yaramaz bir çocuğa bir babanın baktığı gibi. Yaramazlık yapabilir diye sanki bakıyor anne baba ve kısıtlama koyuyor. Halbuki ne vatandaşlar çocuktur ne de devlet vatandaşlar dışında var olabilen bir şeydir. Devletle vatandaşı ikili bir kategori içinde değerlendiren bir anlayış yerine vatandaşı esas alan.
GÜÇLER AYRILIĞI RUHTUR, FORM DEĞİLDİR: Bunların oluşması halinde biz formu rahat konuşuruz. Form nedir? Yönetim şeklidir. Bir de güçler ayrılığı prensibi ruhtur, form değildir. Yani yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığına dayanan prensip, bir sistemin istismar edilmesini ortadan kaldıracak bir ilkedir. Bunu hepimizin savunması lazım. Yani başkanlık üzerinden diktatörlük doğar gibi bir kanaati serdedenlere (ileri sürmek) söylüyorum en büyük diktatörlük bazen jüristokrasi üzerinden doğabilir. Mesela Hitler parlamenter sistem içinde gelişti. Bu tür kalıpların dışına çıkmak lazım. Yani bunlar ruh. Buralarda anlaşabileceğimizi düşünüyorum. Anlaşamasak da biz ısrarlı oluruz. (Yani anayasanın ruhu meselesinde anlaşabileceğinizi düşünüyorsunuz) Düşünüyorum. Eğer bunun dışına çıkarsa zaten anti demokratik bir yaklaşım benimsemiş olur. Detaylarına geldiğimizde vatandaşlık tanımıydı, oydu, buydu... Türkiye’de herkesin kabul edebileceği, mümkün olan en geniş kabulü sağlayacak şekilde konuşmak lazım. İhtilaf olursa konuşuruz.
‘Doğru tercihi yapalım’
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025