Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gemi inşa sanayinin sorunlarının tartışıldığı toplantıyı aktarmadan önce, Tuzla Tersanesi’nde süren “ölümlü iş kazaları”na odaklanmayı tercih ediyorum.
TÜSİAD Ulaştırma Çalışma Grubu, “Türk Sanayisine Sektörel Bakış: Gemi İnşa Sanayi” konulu bir panel düzenlemişti. Toplantı sonunda Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, iş güvenliğinin artırılması ihtiyacının sanayicilerin ajandasında olmamasına ilişkin kaygılarımı ilettiğimde, “Güncel olmadığı için yer vermemişlerdir” yanıtı veriyor.
Aynı gün, Tuzla Tersanesi’nde 4 gündür kimsenin arayıp sormadığı 24 yaşındaki tersane işçisi Zülfikar Uysal’ın denizden çıkan cesedi toprağa verilmişti. Uysal, Tuzla’da yaşamını yitiren 142’inci işçiydi.
Ölümlü iş kazalarına ilişkin “cahil işçiler” jargonu geliştiren gemi sanayicilerinin aksine, toplantıda “farkındalık” yaratan tek yaklaşım Yıldırım’dan gelmişti. Yıldırım’ın gemi sanayi iş hacminin artmasına yönelik olarak birinci sırada dile getirdiği “kamu talebinin yaratılması” önerisinin ardına, “iş kazalarının önlenmesi için tedbirlerin artırılması” maddesini koyması önemliydi.
Sektör sorunlarına vurgu yaparak “finansal destek” isteyen Ulaştırma Çalışma Grubu Başkanı ve AK Parti eski milletvekili denizci Cengiz Kaptanoğlu’nun kızı Şadan Kaptanoğlu’nun sunumunda ise “iş kazası” gündemi yer almıyordu.

Zihniyet sorunu
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ise aynı konuyu görüştüğümüzde “Başta tersaneler olmak üzere, meydana gelen ölümlü iş kazaları, hepimizin, tüm toplumun vicdanını yaralayan bir konu” diyor ve ekliyor:
2008 yılında Tuzla’da üst üste meydana gelen ölümlü kazaların ardından önerilerimizi, kamuoyuyla paylaşmıştık. Aynı yıl TÜSİAD-TİSK işbirliği ile önce Ankara’da, 2009’da ise sanayi yoğun şehirlerimizden Bursa’da “İş Sağlığı ve Güvenliği“ başlıklı iki seminer organize ettik.
“Günümüz Türkiye’sinde hala bu tür olayların gerçekleşmesi kabul edilebilir değil. Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği sorununun çözümü, çok boyutlu olarak ele alınmalı. Bu konunun her şeyden önce bir zihniyet sorunu olduğuna inanıyoruz.”
Güvenli çalışma koşullarının, çalışma hayatının bir ön koşulu olarak benimsenmesi gerektiğine vurgu yapan Boyner’in yaklaşımı net: Yöneticiler ve çalışanlar bu bilince ve sorumluluğa sahip olmalı. Her kazanın önlenebilir olduğu anlayışıyla hareket edilmeli. İş güvenliğiyle ilgili eğitim, tecrübe ve bilgi paylaşımı aracılığıyla bilinç düzeyinin artırılması, mevzuatın geliştirilmesi ve denetimler ve çok önemli olarak, kayıt dışı çalışmanın önüne geçilmesi gerekiyor.
Devlet, işveren ve işçi örgütleri, STK’lar yani tüm paydaşlar katıldığı ve kararlılıkla takip ettiği sürece bu sorun çözülebilir.

Yıldırım BBDK’yı katı buldu
Binali Yıldırım’ın ifadesiyle, küresel ekonomik krizinin etkileriyle “deniz ticareti göçmüş” durumdayken, gemi inşa sanayi sektörü geride bıraktığı “Lale Devri”ni yakalayabilir mi? Rakamlar ortada: Tersane kapasitelerinde 2008 yılından bu yana adet bazında yüzde 65, tonaj bazında ise yüzde 71’lik kayıp sonucunda; çalışan sayısı da 33 binden, 8 bine geriledi.
Sektör temsilcilerinin “battık, bittik” tonundaki yakınmalarına, hükümet kanadından çok da sıcak bakılmadığını anlamak için; Tuzla’da krize yenik düşen Torlak ailesinin satılığa çıkardığı TORGEM Tersanesi’nde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı hatırlamamız yeterli olur.
Yıldırım yine de “sektörüne” sahip çıkıyor ve 2001 krizinden sonra bankaların gemi sanayini kredilendirmek konusunda cesur davranmadığını işaret ederek “BDDK’nın katı tutumuna” vurgu yapıyor.
Yıldırım, gemi sanayicilerin dile getirdiği bir kamu bankası (Ziraat ile çalışmalar bir aşamaya kadar ilerledi.) içinde denizcilik sektörüne hizmet veren “özel birim” kurulması fikrine sıcak baktığını ifade ediyor.
İş dünyasının “işçi hakları”na mesafeli tutumunun sırrı, Fransız denetim firması Bureau Veritas Kıdemli Başkan Yardımcısı Didier Chaleat’ın verdiği “Avrupa çalışma saatlerini 35’e düşürerek bu sektördeki rekabet gücünü kaybediyor. Avrupa’nın yerini alabilirsiniz” mesajında saklıydı. Gemi sanayine bakıyorum da; sermayeyi devletten; emeği de işçinin kanı pahasına kullanmaktan başka çare üretebildiklerini görmüyorum. Araştırmaya, pazarlamaya odaklanan yok!..