Recep Yazıcıoğlu gibi, yetişemediklerim de oldu. Hakkında üç kitap yazıldı; "Aykırı Vali Yazıcıoğlu", "Vali", "Köprü".Kaza geçiren çocuğu kucağına alıp hastaneye yetiştiriyor, yüzyılların özlemi köprüler yapıyor; halkla halk için çalışıyordu.Ona "Halkın valisi" deniyor, İstanbul valisi yapılmaması sorulduğunda "Hukuk fakültesi mezunu, kapı kulu askeri mi olacak" diyor, protokol valisi olamayacağını belirtiyordu.Görüşleri "en üst mülki amir" takımının beylik cümlelerinden ibaret değildi, beyinlerin içindeki duvarları yıkmaya kararlıydı, iki kitap da kendi yazdı; "Bu sistem değişmeli", "Sil baştan".Sesisini hiç sakınmadı insanımızdan.Özlemi ile gitti, eşi Meryem Hanıma vasiyet etmiş, "Hür demokratik ülkede doğmadı, hiç demokrasiyi görmeden öldü diye yazsınlar mezar taşıma..." Popüler konulara sıcak olamadım hiç; karanlıklara ilgi duydum, aydınlığa gebedir diye. 3 Kasım seçimlerinden sonra atandığı Denizlide, ilk kez düzenlenen Kültür Şenliği davetinde tanıştık.Ünlü mankenler Denizli kumaşlarından hazırlanan giysilerle 2500 yıllık antik Laodikya kentinde salınıyor, Gökpınar baraj gölünde su sporları yapılıyor, yamaç praşütü başlatılıyordu...Denizli, Türkiyeden ABDye yapılan bornoz - havlu ihracatının yüzde 90nını gerçekleştiriyor ancak kendi tarihi kültür ile buluşmuyordu.Kentte İncilde adı geçen 7 kutsal kiliseden biri Presbiteryenin varlığından söz eden çıkmıyordu. Bir Denizli Basmanın sahibi Esat Sivri vardı tarihi mirasa sahip çıkan, onu da Yazıcıoğlunun gezisinde öğrendim. Şenlik başladı Denizlili sanayici gelişmiş ancak şehir aynı pırıltıyı yakalayamamıştı. 50-60 kişilik sınıflarda okuyordu çocuklar, 130 bin SSKlının olduğu memlekette SSK Hastanesi yalnızca 250 yataklıydı.Şehrin yüzü gülmemişti.Yazıcıoğlu işadamlarını toplayıp, "Size bedava 35 dönümlük arazi vereyim 5 yıldızlı otel yapın, bize de hastane hediye edin. Okullar yapın" diyordu...Devlete dönüyor "50 trilyon liraya yaptırdığınız 800 yatak kapasiteli hapishaneyi, ben 10 trilyona mal ederim, üzerine de 50-60 okul çıkar" diyordu. Okul yapın Denizlideki halı mağazasından çıkmış ayran içip, kebap yiyorduk karşılıklı; "Otokontrol yerel vergiyle olur. Herkes kendi görüşünü "mutlak doğru" diye dayatıyor. Nazım Hikmet vatan haini, Adnan Menderes vatan haini... Bugün aynı görüşte değiller. Batıda düşünce özgürlüğü can güvenliği ile eş tutuluyor. Düşman sözcüğü askeri bir terminoloji, sivile taşıyamazsın. Şahıs olarak hepimiz faşistiz, farklılıkları kabul etmiyoruz. İnsanlara kıyıyoruz."Yazıcıoğlundan bunlara benzer cümleler not etmişim; sizinle paylaşmamışım!?İstedim ki; duyduklarım gördüklerim demlensin, farklı olsun, bir gün Yazcıoğlu hakkında yazılmamışı yazayım...Bugün Yazcıoğlu hakkında bilineni ilan etmek istiyorum:Ne güzel valimiz vardı, acımız büyük. syilmaz@milliyet.com.tr Yazmadıklarım