Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanan Nuri Bilge Ceylan filmi ‘Kış Uykusu’nun oyuncuları Haluk Bilginer, Demet Akbağ ve Melisa Sözen, NTV’de ‘Gece Gündüz’ programına katıldı.
Gülay Afşar, 2007 yılından bu yana Cannes Film Festivali ödül töreninin NTV’den yayınlandığını, Nuri Bilge Ceylan’ın birçok heyecanının bu ekranda paylaşıldığını söyledi. “Bu yıl gündemin böyle ağır olmasından dolayı (Soma faciasını söylüyor) istemeden de olsa, bence bir hata yapıldı. Bunu kendi adıma söylüyorum” dedi.
Haluk Bilginer’in vereceği cevap sanırım canlı yayında beklenmiyordu. Bilginer, “Bu hata Gezi Parkı’nda da yapıldı bir yıl önce. Şimdi de yapıldı. Hata çok yapıldı” dedi.
Bakalım bundan böyle Haluk Bilginer, NTV’ye çıkar mı?
CANNES’DA BİR KAMERA YOKTU
Yukarıdaki konuşmanın öncesinde Haluk Bilginer şunları söylemişti:
‘Tuba’lar pek revaçta bu aralar. Bir Tuba Ünsal, bir Tuba Büyüküstün...
‘Reklamverenlerin gözdeleri’ olarak nitelendiriliyorlar. Böyle olunca onları dizide oynatmak, işe 1-0 önde başlamak gibi oluyor.
Fox’un yaz dizilerinden birinde Tuba Ünsal, başrolde olacak. ‘Ruhumuzun Aynası’, 29 Haziran’da başlayacak, Ünsal bir psikiyatristi canlandıracak.
Başarılı biri ama başına gelen bir iş, onu hayata sıfırdan başlamaya zorlar. Küçük bir mahallede tekrar işine başlar. Yaz için mahalle dizisi kısaca... Ona, sekreteri rolünde Filiz Ahmet eşlik ediyor; sanırım Ünsal’ı parlatacak.
Müzikte de öyledir; grupta bas ve davul sağlamsa, solist ile diğer enstrümanlar rahat olurlar. Bu dizide Tuba Ünsal, Filiz Ahmet’in sağlam oyunculuğuyla işi götürecek gibi.
Kadroda ayrıca Özgürcan Çevik, Barış Yalçın, Murat Akkoyonlu, Bora Akkaş, Suzan Aksoy, Aliye Uzunatağan ve Ayşen Gruda var. Yani dizinin bas gitar ve davulu iyi... Bakalım solist nasıl bir performans gösterecek?
METİN UCA CEPTEN YARIŞIYOR
Ünlü televizyoncu Metin Uca, kanal değiştirdi. Gelişmiş cep telefonlarında oynanabilecek bir yarışma sunuyor. Artık internet ortamında. Bence akıllı bir iş. Teknoloji meraklısı(!) genç bir kitl
Seda Sayan’ın programında “Final sorusuna geldik” anonsundan sonra soru geldi: “Deprem oldu. İlk kimin ailesi aranır?”
Kaynana, gelin ve damatlar önlerindeki küçük siyah tahtalara cevaplarını yazdı. Gelin Tülin kızımız; “Annemi ararım önce. İki dakika sonra sizi” dedi. Kaynana Nihal Hanım, “Demek iki dakika sonra... Tek telefon varsa bizi araması gerekiyor. İki telefon varsa, o kendi ailesini arayabilir. Benim oğlum beni arasın” dedi.
“Tek telefon” dedi Seda Sayan. Bunun üzerine Nihal Hanım, “O zaman beni araması gerekiyor” diye ısrar etti. Gelin, “Neden?” diye sorunca cevabı yapıştırdı: “Çünkü benim soyadımı taşıyorsun...”
Kaynana olmanın özünde demek böyle bir gerçek yatıyormuş!
TRT’DEN YERLİ MALI YARIŞMA
‘Yüzde yüz yerli’ sloganıyla ikinci yarışmasına hazırlanıyor TRT.
‘Joker’den sonra fikir babası Birol Güven’in olduğu bir yarışma gelecek.
Kanal D’nin ‘Güneşi Beklerken’ dizisinin son bölümünde Aksel aynanın karşısında, psikopat bakışlarıyla racon kesiyordu: “Bana mı dedin?”
Sahne şöyle devam etti: “Evet façam var. Sen mi bozacaksın?”
Bir anda akıllara De Niro’nun oynadığı ‘Taksi Şoförü’ filmi geldi. Toplumun tüm ‘kötülükleriyle’ tek başına savaşmaya karar vermesinin ardından, silahlanıp evinde ‘çalışmalara’ başlayan Vietnam gazisi ‘Taksi Şoförü’nün, yani Robert De Niro’ nun sahnesi. Aynı bakışlarla, “Bana mı söylüyorsun?”, “Bana mı dedin?” diye karşısındaki hayali kişiyle konuşurken...
İşte Aksel’in o sahnesi, filmin kopyası gibiydi. Ozan Osmanpaşaoğlu yetenekli bir oyuncu ve bu sahnede De Niro’ya ne kadar çok benzediği görülüyor.
Yönetmen de fark etmiş sanırım...
BARIŞ’IN SIRRI ORTAYA ÇIKIYOR
Ege Denizi’nde meydana gelen deprem, haber kanallarımızın baş köşesine oturdu. Büyük bir depremin bizi ne hale sokacağının provası gibiydi. Ekranda olanların bana hissettirdiği buydu. “Bu artçı mı, başka büyük deprem var mı?”, “İstanbul’da asıl deprem ne zaman olur?”, “Bu bir işaret mi?” gibi biz vatandaşların telaşının görüntülü haliydi haber kanalları.
Telefonların kilitlenmesiyle ilgili bir yorum dikkatimi çekti: “Daha büyük bir depremde iletişimin ne durumda olabileceğini gördük.”
YİNE KAPILARI ÇALINDI
Onları 17 Ağustos depreminden sonra tanıdık. O güne kadar, “Evladım niye bu mesleği seçtin?” diye listelenen mesleklerden birini yapıyorlardı; jeoloji mühendisliği...
Deprem onları ünlü yaptı! Sonra birbirine girdiler...
Neyse, aradan epey bir zaman geçti.
Soma faciası ardından Başbakan’ın ‘1880’lerin İngilteresi’nden örnekler vermesi dikkatleri bir kitaba yöneltti; ‘Germinal’. Soma’da yaşananların işçiler nezninde ifadeleri ve oradaki şartlar romanı gündeme getirdi.
‘Germinal’, Emile Zola’nın özetle maden işçilerinin halini, mücadelelelerini anlatan kitabı. Kitap, Claude Berri yönetmenliğinde, 1993 yılında beyazperdeye aktarıldı. Yapımı, en çok izlenen kanallardan hangisi gösterir diye bekledim.
SOL KANALLAR GÖSTERDİ
Mesela TRT’ye yakışırdı! Kamu televizyonu, kamu görevini de yerine getirmiş olurdu. Özel televizyonları zaten bir kenara bıraktım! ‘Sol’ televizyon kanalları gösterdi; Ulusal TV’de gördüm filmi. IMC’nin de yayınladığını öğrendim. Ulusal Kanal, 21 Mayıs, IMC ise 17 Mayıs’ta ekrana getirdi.
BUZLAMALARA DEVAM
Kanallar yayın ağırlaştırdı, film yayınladı: “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi”, "Ada", "Transformers Ayın Karanlık Yüzü", "Cehennem Melekleri 2"...
Acılardan bir nebze olsun uzaklaştırmak için aksiyonu bol, bağırtısı çok filmleri tercih ettiler. Hani dizileri kaldırmasalardı daha iyi olurdu!
El Cezire madenleri nereden bilsin?
Başbakan Erdğan, basın toplantısı yaptı Soma'daki faciayla ilgili. El Cezire Türk muhabiri; "Bu kadar tehlikeli iş yapıp da böyle bir kazaya hazırlıklı olmayan bir işletme, nasıl olur da faaliyetlerine devam edebildi?" diye sordu.
Başbakan, muhabirin konuya uzak olduğunu anlatmak için şöyle bir örnek verdi; 'Katar'da pek kömür madeni yok. Orada doğal gaz var."
Yani bu nedenden dolayı muhabirin Türkiye'de olup bitenden haberi olmayabilirdi! Ama kanal "El Cezire Türk"tü!
Bir dönem ‘Acayip Hikayeler’ vardı. Sanırım bugüne kadar yapılan ya da bundan sonra üretilecek ‘gerilim korku’ soslu kısa işler gündeme geldiğinde, mutlaka hatırlanacaktır. Galip Tekin gibi ‘manyaklığı yaşayan’ bir adamın kaleminden çıkanlarla, ‘suni gerilim’ hikayelerinin farkı her zaman olacaktır.
‘Gölgedekiler’ için birkaç sözüm var:
Böyle işler çok izlenen kanallarda kendine yer bulamaz; hazır Show TV önünü açmış, iyi bir fırsat vermiş. Bu durumda ‘kaliteyi sağlamak’ da yapımcıya düşüyor.
Yapımcı ‘Lemonade Refreshing Ideas’, reklam sektöründen. “Biz de entel dantel yapmasını biliriz ama sonuçta vatandaşa izlettirmek durumundayız. Kısa yoldan ‘zeka düzeyi orta’ bir yol tutturalım” demişler sanırım.
Yoksa bu doğaüstü hikayelere kafayı takmış genç isimler var. Yakından tanıdığım Deniz Yavaşoğulları mesela.
Diziyi yazan XL Senaryo Ekibi’nin içinde de belki böyle isimler vardır, bilemem.
Ben, bu ve benzer işlerin ekranda olması taraftarıyım. Ondan bu kadar dil döküyorum, önemsiyorum.