Yazarlar"Şu benim 20. yüzyılım"

"Şu benim 20. yüzyılım"

28.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Şu benim 20. yüzyılım"

Şu benim 20. yüzyılım


Geçen cumartesi günü Bedri Baykam'ın Atatürk Kültür Merkezi'nde açtığı "Şu benim 20. yüzyılım" adlı sergiye gittim. Türkiye'de resim deyince ilk akla gelenlerden biri olan Baykam'ın 2 yaşından bugüne hayat ve sanat serüvenini sergilediğini duymuş, merak etmiştim. Gittiğime fazlasıyla değdi. Hele serüvenini birazıyla da olsa Baykam'ın ağzından dinlemek bir ayrıcalık oldu.
Bir zamanlar Fransız basınının çocuk yaşta gösterdiği dehaya atfen "resmin Mozart'ı" ilan ettiği Baykam'ın sergisi hem düşündürdü, hem de çocukluğumu hatırlattı. Çocukken (pekçok çocuk gibi ben de) resim yapmayı seviyordum. Kuzenim Gaye Kazancıgil beni çok yetenekli buluyor ve kendisi gibi ressam yapmak istiyordu. Ancak ne yazık ki, bu projesi gereği bir gün beni (çocukluk yıllarımdaki Türkiye'nin harika çocuğu) çocuk ressam Hasan Kaptan'ın Beyoğlu'nda açılan sergisine götürmek "gaflet"inde bulundu.
Ya Hasan Kaptan'ın benden daha iyi resim yapmadığı halde sergi açabildiğine ya da benden erişemeyeceğim kadar daha iyi resim yaptığına içerlediğimden olacak, o günden itibaren resme sırt çevirmiş ve bir daha resim yapmamışım... (Hasan Kaptan da kısa süre sonra resmi bıraktı ya...)
Sevgili kuzenim beni o sergiye götürmekle ne büyük bir hata yaptığını her zaman söyler. Ressam olabilir miydim, bilemem. Ama kızım Elvan ressam olduğu için o kadar mutluyum ki.
Baykam'ın sergisi düşündürdü. Ben 1944 yılında doğdum ve (hiç ummadığım halde) şu bizim 20. yüzyılımızın çoğunu yaşadım. Bu 55 yılda her şey o kadar hızlı ve o kadar derinden değişti ki... Bunun kendi açımdan en iyi ifadesi, iyi - kötü bir yazar olarak bundan 30 yıl kadar önce yazdığım şeylere baktığımda, o satırları benim yazmış olabileceğime inanamıyor oluşum.
"Şu benim 20. yüzyılım"da yaşadıklarımın en dikkate değer tarafı, kuşku yok ki düşünce ve inanışlarımdaki köklü değişmeler. Yirmi yaşlarındayken kafam doğrusu hiç karışık değildi. Özgürlüğün öznesinin "sınıf, halk ya da millet" olduğuna; yeryüzüne adaletin ancak "bilimsel" sosyalizmle geleceğine emindim. Şiddetin "tarihin ebesi", bilimin herşeyi açıklayabilen "kadir - i mutlak", dinin ise "halkın afyonu" olduğuna kesin inanmıştım.
Sonraki yıllarda bütün bu düşünce ve inançları terkettim. Özgürlüğün öznesinin ancak ve ancak birey olduğuna; yeryüzüne adaletin ancak özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin yayılmasıyla gelebileceğine; şiddetin barbarlık olduğuna; bilimin şaşmaz olmayıp çok iyiye de, çok kötüye de kullanılabileceğine; ahlaki değerlerin insanlar ve toplumlar için çok çok büyük önem taşıdığına; bu değerlerin felsefeden, önemli bir kısmının da dinden kaynaklandığına; ancak ne yazık ki "Öldürmeyeceksin!" ya da "Zorlamayacaksın!" diyen dinlerin dahi en feci katliamlara ve en korkunç zorbalıklara bahane edilebildiğine kanaat getirdim. "Şu benim 20. yüzyılım"ın son 20 yılında yazdığım yazılarda da esas olarak bunları anlatmaya çalışıyorum.
Benim açımdan "yüzyılın adamı" kim? Merak edebileceğinizi umarak hemen söyleyeyim: Büyük bilim ve siyaset felsefecisi Karl R. Popper. Düşüncelerimde beni en çok etkileyen kişi hiç kuşkusuz o oldu. Toprağı bol olsun...



Yazara E-Posta: salpay@superonline.com

KEŞFETYENİ
Ünlü oyuncu trafikte çıldırdı! Küfürler yağdırdı...
Ünlü oyuncu trafikte çıldırdı! Küfürler yağdırdı...

Cadde | 03.06.2025 - 10:49

İlker Aksum, İzmir'in Urla ilçesinde trafikte bir sürücüyle tartıştığı görüntülerle sosyal medyada gündem oldu.

Yazarlar