ELİMDE bir kitap var, Beyoğlu'nu tanıtıyor. Kitabın adı "Kültürleri Buluşturan Kent", Beyoğlu Belediyesi tarafından yayımlanmış.
Bir tanıtım kitabı, resimler çok güzel seçilmiş, baskı nefis... Kitabı hazırlayan zihniyet, kitabın adında kendini gösteriyor: "Kültürlerin buluşması", hem Müslüman Osmanlı var, hem Rum, Ermeni ve Yahudi Osmanlılarla 'Frenk'ler var...
Kitabın sayfalarını karıştırdıkça kültürel zenginliği ve Osmanlı'nın kurduğu ahengi hissediyorsunuz.
Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş'la, aylar önce bir akşam yemeği yemiştim. Galata Kulesi'nin yanındaki bir otelin terasında bana İstanbul'u anlatmıştı. Mimar olduğunu, 'şehirci' olduğunu biliyordum ama İstanbul'un tarihini de iyi bildiğini o zaman görmüştüm.
Kitap, onun kitabı...
***
SANAYİLEŞME ile İstanbul'un tarihi ve kültürel yapısını nasıl tahrip olacağını ilk gören ve feryatlar eden, Yahya Kemal'di.
Erken uyanamadık. Ama daha fazla gecikmek de akıl karı değil. Türkiye'nin mekanında doğum yerinden çok yaşanan şehre dayalı bir kentlilik bilincine çok ihtiyaç var.
Hele de İstanbul'da...
"Kültürleri Buluşturan Kent" kitabı, İstanbul'da yaşayanlara çıkarılmış bir mesaj gibi... İçinde yaşadıkları tarihi ve kültürel zenginliği fark edip sahiplenmeleri için...
Kitabın giriş bölümünde Topbaş soruyor: "İstanbul'un tarihi boyunca bir 'dünya kenti' olduğu, uygarlıkların merkezi olduğu bilinir. Peki sonra ne olmuştur?.."
Daha önemli soru, İstanbul'u tahribattan kurtarıp yeniden tarihi ve kültürel zenginliğine layık bir ihtişama kavuşturamaz mıyız?
Bunun vereceği milli gurur ve estetik tatminin yanında, turizm, kültür endüstrisi, finans gibi sahalarda getireceği 'maddi' kazancı düşünün?
***
KİTAPTAN size bir paragraf aktaracağım:
"İstanbul'un 20. yüzyıl başında ticaret hacmi açısından Avrupa'nın en önde gelen kentlerinden biri olduğu; kültür ve sanat yaşantısı, eğitim kurumları, finans, istihdam yapısı, yaşayanlarına sunduğu refah ile Avrupa kentlerinden hiç de aşağı kalır bir yanının olmadığı galiba çok iyi bilinmiyor. Bir zamanlar Beyoğlu'nun Orta Avrupa soylularının çocuklarının eğitimi için tercih ettikleri bir yer olduğunu, bazı sanat eserlerinin ilk defa burada sergilendiğini, dünyadaki bazı büyük yatırımların buradaki bankerler aracılığıyla finans piyasasına açıldığını ne kadar biliyoruz?"
Kitapta yüzlerce resim var: insanlar, camiler, kiliseler, tarihi yapılar, sokaklar, sanat merkezleri... Fakat bihassa üçü çok ilgimi çekti: "Sabuncakis Çiçekçisi", 1854'ten beri İstanbullu beylere ve hanımlara çiçek veriyor.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa İlkokulu, yüz elli yıldır nesiller yetiştiriyor...
Ve Camii Kebir'in yanında Evangelista kilisesi...
Bugün İstanbul yeniden tarihi ve kültürel değerlerine sahip bir 'dünya kenti' olma yolunda yürüyor; istila gibi bir iç göçün ağır tahribatına rağmen...
Belediyeciliğin ve 'kentli' olmanın aynı zamanda bir 'kültür' faaliyeti olduğunu anladığımız nispette daha hızlı yürüyeceğiz.