Haberin Devamı

Objektif 2000 sayımındaki 68 milyon rakamı düzeltilince, bugün 70 milyon olduğumuz anlaşılıyor.Cumhuriyet, ilk elli yılında doğurganlığı teşvik etti. Doğru bir politikaydı bu. İktisat tarihi okuyanlar, boş Anadolu'yu ekip biçecek nüfus yokluğundan Türkiye'de tarımsal üretimin düşük ve verimsiz kaldığını bilirler.Yakup Kadri'nin, Reşat Nuri'nin anlattığı Anadolu ıssız ve yoksul bir acılar diyarıdır.Bugün Anadolu'da boş arazi yok! Büyük şehirlerde aşırı yığılma var!Her şey bir tarafa, su kaynaklarımız bile daha büyük bir nüfusun ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacak.Gençliğimde büyük bir coşkuyla haykırdığım "100 milyon nüfuslu Türkiye!" sloganı, nüfus artırma politikalarının yarattığı siyasi kültürün bir sonucuydu. Şimdi "100 milyon nüfus"un nasıl bir kâbus olabileceğini daha iyi anlıyorum.Öngörüler nüfus artışımızın 2050 yılında 90-95 milyonda donacağını işaret ediyordu. Belki o kadar da artmayacak. İYİ haber şu: 75 milyona ulaştığını zannettiğimiz nüfusumuz 70 milyonmuş! İki yıl süren "Adrese Dayalı Nüfus Sayımı" çalışmasının sonuçları bunu gösteriyor. 1950'lerden itibaren nüfus artışımızda patlama vardır: Sağlık hizmetlerinin gelişmesi, tarımdaki gelir artışı, şehirleşmenin ilk aşamasında doğurganlığın sürmesi gibi sebeplerle.Hacette Üniversitesi'nin Nüfus Etüdleri Enstitüsü tarafından yapılan araştırmalar gösteriyor ki, nüfus artışımızdaki yavaşlama son 30 yılın olayıdır. Çünkü şehirleşme, eğitim, piyasalaşma gibi dinamikler son 30 yılda, kırsal bir alışkanlık olan nüfus artışını frenleyecek kadar güçlenmiştir.Şehirleşmenin yarattığı kültür ve iletişim artık kırsal kesimi de etkiliyor: Kırsal nüfusta da eski doğurganlık azalıyor. Türkiye'de ailelerde ortalama çocuk sayısı 2'nin biraz üstündedir.Kırsal alışkanlıkların daha kuvvetli olduğu Güneydoğu'da ise bu rakam 4'tür; fakat 7'lerden düşerek 4'e inmiştir.Yine Hacettepe'nin verilerine göre, Güneydoğulu kadınlardan 20'li yaşlarda olanlar "ideal çocuk sayısı"nın ortalama 3 olduğunu düşünüyorlar. Aile planlamasını daha yüksek oranda talep ediyorlar.Yeni nesil daha az ya da daha 'dengeli' sayıda çocuk sahibi olmak istiyor.Yine şehirleşme, eğitim, iletişim gibi sebeplerle. Nüfus ve bölge Eğitimsiz ve sağlıksız aşırı nüfus, milletler için güç değil, aksine, vahim sorunların kaynağıdır.Bölgeler arası kalkınma da bir yönüyle nüfus artış dengesi demektir. Ana ve çocuk sağlığı hizmetlerinin yaygınlaşması ile şehirleşme, eğitim, iletişim gibi modernleşme dinamikleri bütün bölgelerimizde doğal 'nüfus planlaması' yapıyor.Bütün dünyada, aile kavramı ile dini kültür arasında yakın bir bağ vardır. Bu açıdan, İslam, doğurganlığı mı, yoksa az çocuklu olmayı mı teşvik ediyor?İkisi de, veya ikisi de değil! Cumhuriyetin ilk yıllarında laik rejim nasıl doğurganlığı teşvik etmişse, ölümlerin çok olduğu ve hayatın kol gücüne dayandığı eski zamanlarda da bütün coğrafyalarda din ve toplum büyükleri çok çocuk yapmayı tavsiye ettiler. Bu dini değil, tarihi bir olgudur.Diyanet de bu konuda fetva vermiştir.Dünyada en başarılı doğum kontrolü uygulayanlardan biri, İran'dır, Şii uleması seferber olmuştur!Türkiye için "fazla" değil, dengeli, eğitimli, bakımlı bir nüfus lazımdır. t.akyol@milliyet.com.tr Din faktörü