BİLİMİN yoğun olarak konuşulduğu bir ay oldu haziran... Önce
"Işık hızı 300 misli aşıldı" haberiyle sarsıldık. Einstein'ın izafiyet teorisi aşılıyor, uzay - zaman ayırımı kalkıyor muydu acaba?!
Sonra DNA şifresi çözüldü haberi geldi... Bu daha somuttu, günlük hayatımızı daha bir etkileyebilecekti...
Bu iki haber sayesinde toplumlar
"bilim"i konuştular. Bilim deyip de 20. yüzyılın en büyük bilim felsefecisi Karl Popper'i hatırlamamak mümkün mü...
Ben de bugün size Bryan Magee'nin ünlü
"Karl Popper'in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kuramı" adlı kitabından bahsedeceğim. Bu kitabı Mete Tunçay çevirmiş, birinci baskısı Remzi Kitabevi tarafından 1982'de yapılmıştı.
Magee'nin şu sözleri Karl Popper'i anlamak için çok önemli:
"Popper bilimin ancak eleştiri yoluyla ilerleyebileceğine inanır." (Sf. 13)
Yani hem bilimin başkalarını eleştirmesi, hem
"bilim"in eleştirilmesi... O bakımdan da Popper determinizme ve pozitivizme karşıdır. (Sf. 14 - 16)
* * *
POPPER'İN en belirgin yönü, bilimsel bilgiye ulaşmanın yolunun
"doğrulanma" değil,
"yanlışlanabilme" olduğunu göstermesi ve tümevarıma karşı çıkmasıdır.
Toplum ve doğa olaylarıyla
"doğrulanan" ve
"her şeyi izah eden" teoriler ve felsefeler, Popper'e göre
"sahte bilim"dir. Marksizm, Freudizm gibi...
"Bir Marksist eline bir gazete alıp da kendi tarih yorumunu destekleyen tanıtlar bulmadan edemezdi; yalnızca haberlerinde değil, gazetenin sınıfsal yanlılığını açığa vuran sunuş biçiminde de ve özellikle yazmadıklarında...Freud'un Ego, Süper - ego ve Id destanına gelince, bunun bilimsel olduğu savı, Homeros'un Olympos tanrılarına ilişkin öykülerinin bilimsellik savından daha geçerli değildir..." (Sf. 42)
Hayatın milyonlarca olayı içinden falcıların ve astrologların söylediklerine uyacak bazı tekil olaylar çıkar tabii... Ya bir de yıldızların ve falların söylediklerine uymayan olayları düşünün...
İşte onun için, Popper'in verdiği örnekle, beyaz kuğuları sayarak (tümevarım) değil; beyaz olmayan kuğuların var olup olmadığını araştırarak (yanlışlama testi yaparak) kuğuların rengi hakkında bir sonuca varılabilir.
* * *
POPPER sosyal bilimlerde determinizme özellikle karşıdır; bunun için Viyana Okulu filozoflarından ayrılmış, faşizme ve Marksizme karşı mücadele vermiş, pozitivizmi eleştirmiştir:
"Bu öğretiler tarihin en eski öğretileri arasında yer alır. Marx'ın yaşadığı dönemde de bu öğretileri tamı tamına aynı şekliyle Hegel'den devralan Marx'ta ve Comte'tan devralan John Stuart Mill'de buluruz. Eski çağlarda Platon; ondan önce Herakleitos ve Hesiodos da bu öğretileri savunmuştur. Bu öğretilerin kaynağı Doğu'dadır. Gerçekten, Yahudilerin 'seçilmiş ırk' fikri tipik bir tarihsici görüştür..." (Sf. 138)
'Tarihsici', yani tarihe bakarak gelecek hakkında 'determinist' (gerçekleşmesi zorunlu) kehanetlerde bulunmak; Marx, Comte, Spengler gibi düşünürlerin yaptığı şekilde...
Geleceği determinist bir şekilde öngörmek de planlamak da mümkün değildir; o yüzden
"toplumsal komplo teorileri" de yanlıştır: (Sf. 142)
Popper'in belirttiği gibi,
"eylemlerimizin sonuçlarının hepsi amaçlanan sonuçlar değildir. Bu nedenle toplumsal komplo teorisi doğru olamaz." (Sf. 143)
'İrticanın devleti ele geçirme planları' da işte böyle boş bir komplo teorisidir.
Popper'i okumak, bilimsel düşünceyle daha yakından tanışmak için şarttır.
Yazara E-Posta: t.akyol@milliyet.com.tr