Haberin Devamı


KUZEY Kıbrıs'taki öğrencilerden birkaç defa, derin bir hüzünle, dinlemiştim:
- Tamam hepimiz Türk'üz ama biraz mesafe de var... Arkadaşlık grupları genellikle karma değil, kendi içlerimizde oluşuyor...
Mehmet Ali Birand'ın CNN TÜRK'te yayımlanan "32. Gün" programında daha net gördük bunu. Umarım birçok kapalı göz, fal taşı gibi açılmıştır.
Yakın Doğu Üniversitesi'nde yapılan programda Kıbrıslı Türk bir genç kız diyordu ki:
- Evet Türk'üz, Türk kalmak istiyoruz. Ama aynı zamanda Kıbrıslıyız... Rumlarla da asırlarca birlikte yaşamaktan gelen benzerliklerimiz var... Bizim geleceğimize Türkiye değil, biz karar vermeliyiz!
Programın devamında Cumhurbaşkanı Denktaş "bazı gençlerin" yanıltıldığını, bunların "Rum vahşetini unuttuğunu" söylüyordu.
* * *
ELBETTE benim duygularım "anavatan Türkiye bizim kanımız, canımızdır" diyen Denktaş'la beraberdir.
Ama gerçeği de görmeliyiz: Kıbrıs Türklerinde giderek büyüyen bir kesim Türkiye ile özleşmeyi değil, "Kıbrıslı Türk" kimliğini tercih ediyor...
Türkiye'ye hem teşekkür ediyorlar, hem sitem... Geri kalmalarından bir ölçüde Türkiye'yi sorumlu tutuyorlar.
Em. Oramiral Atilla Kıyat'a göre, 7 bin KKTC vatandaşı Türk, Rum yönetiminden pasaport almış bile!
Bugün "Rum Pasaport"u 16 bin dolar milli gelire sahip bir yönetimin pasaportudur, yarın "Avrupa pasaportu" değerinde olacaktır!
KKTC'li gençler ise işsizlik korkusu içinde yaşıyorlar; "katliam korkusu" onlar için "tarihte kalmış" gözüküyor...
Öte yandan, Türkiye'de de bir kesim Kıbrıs sorununu Türkiye'nin sırtında ekonomik bir yük ve AB üyeliği sürecinde bir engel gibi görmektedir.
Bu karşılıklı 'aykırı' görüşleri suçlamak yerine anlamaya çalışmak lazımdır! Üstelik Kıbrıs'ta bir 12 Eylül ya da '28 Şubat' da yapılamaz!..
* * *
TÜRKİYE, Kıbrıs Türklerine destek vermek için önemlice bir kesimi maaşa bağlamıştır, sübvansiyonlar yapmaktadır.
Türkiye'de bazı çevreler bunu "yük" sayarken, adada bazı çevreler bu yüzden sanayi, turizm ve ticaretin gelişmediğini düşünüyor!
En büyük etken elbette KKTC'ye uygulanan ambargodur...
Ama Türkiye iktisaden 3 bin dolar civarında oyalanırken, Güney Kıbrıs'ın ve Yunanistan'ın sahip olduğu yüksek milli gelir, gelecek endişesi içindeki gençleri değişik duygulara yöneltiyor!
David Miller'in "Citizenship and National Idendity" adlı kitabında anlattığı gibi:
Kimlik duygusu tek boyutlu değildir. Dil, etnik köken ve eğitimin yanında, kişinin mesleği, siyasi görüşleri, iktisadi ilişkileri ve geleceğine ait beklentileri, vatandaşlık kavramıyla ilgili tasavvurları da onun kimliğinin önemli parçalarıdır.
Bu sosyolojik gerçek Türkiye'nin üniter yapısını korumak bakımından da, Kuzey Kıbrıs'ı Rum'a kaptırmamak bakımından da fevkalade önemli!
Ekonomi! Ekonomi! Ekonomi!
Onun için de "yönetebilir bir demokrasi"yi gerçekleştirmek şart...
1990'lı yılları kaybettiğimiz gibi bir on yılı daha kaybedersek, bugün aklımıza gelmeyen çok büyük varlıkları da kaybedeceğimizi bilelim!