Merak ettiniz değil mi? Profesör Adrienne Pine, “Sex, Cinsiyet ve Kültür” isimli derste bebeğini emzirdiği için Amerika’da tartışma konusu oldu.
28 Ağustos’taki olay şöyle gelişiyor: Washington’daki Amerikan Üniversitesinde antropoloji profesörü olan Pine, ders günü sabahında bebeğinin ateşli olduğunu fark ediyor. Dönemin ilk dersi olduğu için, öğrencilere haksızlık yapmamak için dersini iptal etmiyor. Ateşli olan bebeğini yuvaya bırakamadığı ve bırakacak başka kimse de bulamadığından onu sınıfa getiriyor. Bebek bir süre yerlerde emekliyor. Bir süre profesörün asistanı tarafından, görev tanımında olmadığı ve profesör tarafından da istenmediği halde, asistanın ısrarıyla, oyalanıyor. Bu arada bebek, yerde bulduğu bir kağıt kıskacını yemek istediği için profesör öğrenciler tarafından uyarılıyor. Yine bebek elektrik prizine elini sürmek üzereyken annesi tarafından oradan uzaklaştırılıyor. 75 dakika süren dersin sonuna doğru, bebek huzursuzlanmaya başlayınca annesi aç olduğunu anlıyor. Dersi anlatmaya devam ederken, bebeğini yaklaşık 1 dakika boyunca emziriyor. Sonunda bebek rahatlayarak uyuyakalıyor. Hikaye bundan ibaret.
İlk planda akla gelen sorular:
- Bebeği ders
Türkiye’de kişisel bilgisayarlar 90'lı yıllarda yoğun olarak kullanılmaya başladı. Ben de ülkenin koşulları ve yaşım itibarıyla, doğduğumdan beri içinde bilgisayar olan bir evde büyümedim. Kardeşim Şansal’la birlikte kullanacağımız ilk bilgisayarımızı babam aldığında, ben üniversiteye yeni başlamıştım, kardeşim ise orta sondaydı. O ilk günü anımsıyorum da, daha mouse’un nasıl tutulduğunu bile bilmiyordum.
İlk aylarda bilgisayarımızın kaç defa çöktüğünü hatırlamıyorum bile. Şansımıza, bilgisayarı aldığımız mağazadaki satış görevlisi, Şenol abi, çok ilgili bir gençti. Çıkan her sorunda ona telefon ederdik. O da mesaisi bitince, evine gitmeden önce bize uğrar ve sorunları çözerdi. Şenol abi evli değildi. Bilgisayarımızı tamir ederken, aile ortamında bulunmak ve annemin yaptığı güzel yemeklerden yemek, sanırım ona cazip geliyordu. Şenol abinin gülümseyen yüzünü ve “öncelikle geçmiş olsun” diyen sesini, kardeşimle beraber dün gibi hatırlarız…
Bilgisayarın bu kadar sık bozulmasının bize şöyle bir katkısı oldu: Şenol abinin yaptığı her tamiratı dikkatle izledik ve sorular sorarak neyi nasıl yaptığını öğrendik. Onun sabırlı açıklamaları sayesinde, biz de giderek daha az soru sorar
Bebek annesi olup da bakımlı kalabilen kadınlara her zaman bayıldım. Tek kolda asılı Louis Vuitton çantaları, sanki hiç doğum yapmamışçasına ahenkle salınan sıkı ve zayıf bedenleri, rüzgarda dalgalanan fönlü saçları ve sivri topuklu Louboutin’leri ile bu kadınlar anneliği bir masal gibi yaşarlar. Çantalarından boşta kalan kollarına aldıkları bebekleri, sanki elbiselerine iliştirdikleri şirin bir aksesuar gibidir.
Bu kadınların kapılarını en olmadık zamanlarda bile çalsanız, faka bastırmanız mümkün değildir. Sabahları muthemelen, bebekten önce, erkenden kalkarlar. Duşlarını alıp, makyajlarını yaparlar, eteklerinin rengini bluzlerine uydururlar. Üzerine de en uygun takılarını takarlar. Geceleri yatmadan önce makyajlarını siler, kremlerini mutlaka sürerler. Önlerine çıkan hiçbir zorluk, onları bu kişisel bakım rutininden uzaklaştıramaz.
Sakın bakımlı anneleri kıskandığım ya da onlarla dalga geçtiğim sanılmasın. Onları yürekten takdir ediyorum. Ama, ne yalan söyleyeyim, ben hiçbir zaman öyle bir kadın olamadım. Bana olsa olsa berduş anne dersiniz.
Sabah kalktığımda, gece boyu uyanma ve emzirme seanslarından dolayı yorgun olurum. Yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltımı bile yapmak
Gelişim çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Ancak genel olarak bazı gelişim milatlarının tamamlandığı dönemler vardır. Bu yazımda 0-5 yaş aralığındaki bebek ve çocukların belli başlı motor gelişimi, dil gelişimi, kavramsal gelişimleri ve sosyal/duygusal gelişimlerini listelemeye çalıştım.
Önce bebek ve çocuk gelişiminde doktorların takip ettiği kilit kavramlara göz atalım:
Sizin çocuğunuz belirtilen aylarda bu gelişim milatlarından birini ya da birkaç tanesini gerçekleştirememişse hemen panik yapmaya gerek yoktur. Çocuğunuz muhtemelen kendi hızında gelişimini tamamlayacaktır. Önemli olan çocuğun ileriye doğru bir değişim içinde olmasıdır. Örneğin emeklemeden, ayağa kalkmaya, yürümeye ve koşmaya gibi…
Bununla beraber, çocuğunuz gelişim milatlarının çoğunda sürekli olarak geri kalıyorsa, doktora danışmanızda fayda vardır. Bazı gelişim bozuklukları erken teşhis edildiğinde tedavi edilmesi daha kolay olabilir.
Sevgiler,
- Günaydın annecim!
- Günaydın Buse’m! Benim güzel kelebeğim iyi uyudu mu bu gece?
- Nasıl uyuduğumu bilmiyor musun anne? Zaten aynı yataktaydık.
- Sohbet olsun diye sordum çocuğum, hemen kızma anneye. Yine bütün gece boyunca döndün durdun. Bir sıkıntın mı var kuşum?
- Her sabah aynı konu. Kaç kere rica ettim annem ya. Artık şu yatakları ayırsak?
- Söz konusu bile olamaz Busecim. Güven duygun sarsılır. Bu riski göze alamam.
- Anne valla billa, iki gözüm önüme aksın ki sana dağlar kadar güveniyorum. Bir tek yatakları ayırdık diye güvenim sarsılmaz.
Anneliğin güzellikleri saymakla biter mi? Her geçen gün yeni bir faziletinizi keşfettiren bu kutsal kurum, size maceralarla dolu bir hayatın kapılarını açıyor. Bu yazım anne olan ya da anneliğe hazırlanan kadınlar için. Aşağıdaki maddelerin büyük çoğunluğu bizzat tarafımdan yaşanmıştır.
İki saatlik uçak yolculuğu boyunca kendini yırtarak ağlayan çocuğu susturmak için her şeyi yapan, ancak başarılı olamayan anne ve babasına öfkeyle değil, anlayışla bakabiliyorsanız
Tartışmasız tüm çocukların masum ve güzel olduğunu düşünüyorsanız
Evden çıktıktan sonra ayağınızdaki çorapların birinin siyah, öbürünün lacivert olduğunu keşfettiniz, daha kötüsü, ayaklarınızda ayakkabı değil, terlikle şıpıdık şıpıdık sokakta yürüdüğünüzü gördüyseniz
Tuvalete girerken kapıyı kapatamıyor, kapasanız bile minik bir cüce kapınızı tırmalamadan işinizi göremiyor, geceleri çocuk uyanır diye korkudan sifonu çekemiyorsanız
Son moda el çantanızın gözlerinden emzik, kurumuş muz kabuğu, dikkatlice katladığınızı düşündüğünüz halde, cüzdanınızın kenarını kahverengiye! boyamış bir body çıkıyorsa
Reklamlarda annesini emen bir buzağı görmeniz dahi gözlerinizin buğulanmasına yetiyorsa
Bunlar nasıl yaşamlar? Nasıl hikayeler? Nasıl tezatlar?
Bir yanda günde 6 saat çalışıp, üzerine evde annesine yardım edip, yorgun bedenini kardeşleriyle paylaştığı bir yatağın köşeciğinde dinlendiren bir çocuk hala dansçı olmanın hayalini kurabiliyor. Öbür yanda başka bir çocuk ayın her günü giydiği farklı bir kıyafetle tavana kadar oyuncak dolu odasında kayboluyor.
Bir yanda gökdelenin en üst katındaki muhtelemen milyon dolarlık evinde çello çalıp, hesabındaki paralarını internetten takip eden 9 yaşındaki bir çocuk, diğer yanda sokağa atılmış bir yatağın üzerinde yağmur, çamur demeden yaşamaya çalışan ve adı bile olmayan bir çocuk.
Fotoğrafçı James Mollison'un çalışmasından çok etkilendim. Keşke Türkiye'den de birkaç portre olsaydı. Öyle değil mi?
Dört yaşındaki Kaya, Japonya'nın Tokyo kentinde ailesiyle beraber küçük bir apartmanda yaşıyor. Kaya'nın odası tavandan yere kadar oyuncak ve elbiselerle dolu. Kaya'nın elbiselerini annesi dikiyor. 30 tane elbisesi, paltosu, ayakkabısı ve birden fazla peruğu var. Ancak okula gittiği zaman okul formasını giyiyor. En sevdiği yemekler et, patates, çilek ve şeftali. Büyüdüğünde karikatürist olmak istiyor.
Adı bilinmeyen bu
Hamileliğiniz sırasında annesinin göğsüne yanaşmış, iştahla beslenen bir bebek fotoğrafı mutlaka görmüşsünüzdür. Bu mucizevi sahne zaten üst seviyelerde olan hormonlarınızı iyice çalıştırır. Gözlerinizin hafifçe nemlenmesine neden olur. Bir yandan emzirmenin nasıl bir duygu olacağını merak ederken, öbür yandan “emzirmeyi başarabilecek miyim?” fikri aklınızı kemirir durur. Emzirmek ne kadar zor olabilir ki? Altı üstü bebeği göğsünü yanaştıracaksın, gerisi ona kalmış. Ancak kazın ayağı öyle değil. Emzirme macerası her anne için kolay bir şekilde gelişmiyor. Pek çok arkadaşımın çeşitli sebeplerle emzir(e)mediklerini, emzirmelerinin kesintiye uğradığını ve sonunda kısa sürede emzirmeden soğuyarak fomül ya da normal süte geçiş yaptıklarını gözlemliyorum.
Her ne kadar pek çok kaynakta verilse de, Türkiye’nin emzirme tablosu hala iç açıcı değil. 2008 yılı istatistiklerine1 göre, Türkiye’de 2-3 aylık bebeklerin yarıdan fazlası (%58) anne sütü dışında başka gıdalarla da tanışmış durumda. 6. aya gelindiğinde sadece anne sütüyle beslenen bebek hemen hemen yok gibi. (%1,6) Oysa başta UNICEF ve Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) olmak üzere pek çok sağlık kurumu bebeklerin doğumdan itibaren