Yeni yılın ilk günlerinde en çok konuşulanlar arasında yine 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı, EYT ile ilgili yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesine ilişkin gelişmelerin yanı sıra Türkiye-Rusya-Suriye arasında gerçekleşen Moskova buluşmasının yansımaları, olacak kuşkusuz. Hem eski yılın son günlerinde Suriye ile 11 yıl sonra gerçekleşen ilk resmi temasın yeni yıldaki olası adımları hem de Moskova formülü nedeniyle denklem dışı kalan, dolayısıyla da kimyası bozulan Washington’un tavrı açısından. Malum biri toprak bütünlüğüne yönelik çözüm odaklı, diğeri daha da parçalanmış bir Suriye istiyor. Yani ABD’nin derdi, niyeti Suriye’nin kurumsal devlet yapısının ayrışması. Çünkü ayrıştıkça çatışan çatıştıkça birbirini tüketen bir Suriye ABD için oradaki varlığını, gücünü pekiştirecek bir zemin oluşturuyor. Onun için de Türkiye’nin rejimle muhalifleri birleştirip özgürlükçü bir anayasa temelinde demokratik bir Suriye devleti
ABD ve Fransa başta AB ülkeleri eskilerde terör örgütleriyle olan kirli ilişkilerini daha bir saklama gayreti içindeydiler. Şimdilerde ise terör örgütü PKK/YPG’ye silah tedariki, finans desteği ve topraklarını lojistik üs olarak kullandırmada adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Ama lafa geldi mi de tıpkı öncelerde olduğu gibi hâlâ aynı pişkinlikle “terörle, terörizmle mücadele” diye atıp tutuyorlar. Bundan cesaretlenen teröristler de Avrupa’da hepten azıtmış durumda. Paris’te son yaşananların işte bu ikiyüzlülüğün en somut örneklerinden olduğunu da bir önceki yazımızda vurgulamıştık. Dün de bu kirli oyunu, yazımız üzerine arayan TBMM eski Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek ile konuştuk. Kısa bir selam saygı ve yeni yıl temennilerinin ardından “Avrupa’nın bu ikiyüzlülüğü baştan beri hiç bitmiyor” diye doğrudan konuya giren Çiçek’in öncelikle dikkat çektiği şuydu:
“Bütün terör
Terörle, teröristle mücadelede dört faktör kritik önemde. Birincisi, terörü kaynağında kurutmak. Bunun için teröristlerin barındığı, yuvalandıkları kampları olan yerleri kontrol etmeniz ve orada bulunmanız lazım. Yani pençenizi atmanız ve bırakmamanız gerekiyor. Yoksa akışkandır terör, gelir oraya tekrar yerleşir. TSK bunu başarıyla yapıyor. İkincisi, terör örgütünün sözde lider kadrosunu etkisiz duruma getirmek. Şu anda nokta istihbaratı ve vuruşlarla Türkiye bunu da yapıyor. Hem Kuzey Irak’ta hem Suriye’de hem de ülke içinde. Üçüncü faktör de terör örgütüne katılımı engellemek. Yetkili makamların açıkladığına göre, katılım da minimum düzeye inmiş durumda. Çünkü sadece doğu ve güneydoğu değil bölücü terör örgütünün İstanbul başta büyükşehirlerdeki eleman devşirme faaliyetleri de yakın takipte. Kısacası, Türkiye 2016’dan bu yana ivme kazanan teröristi zarar vermeden yok etmeye dönük “önleyic
6’lı masada CHP ile İYİ Parti arasındaki bilek güreşi İmamoğlu’nun Saraçhane çıkışıyla artık liderler seviyesinde de alenileşti. Kılıçdaroğlu CHP adına adaylığını ilan etti gibi... Akşener ise hala Kılıçdaroğlu ile seçimin kazanılamayacağı noktasında bunu da saklamıyor. Hatta gönlündeki adayı İmamoğlu olarak deklare etti bile… Yani 6’lı masadaki bütün mesele CHP ile İYİ parti arasındaki çekişme diğer partiler tali meseleler. Onlar daha çok yönetime ortak olma ve milletvekili listelerinden aslan payını kapmak hesabındalar. Masada oyun kurucu ha CHP ha İYİ Parti olmuş fark etmez, aslolan bana ne getirecek hali açıkçası. Dolayısıyla, liderlerden gelen sesler her ne kadar masa muhabbetinde sorun yok, çatlak falan söz konusu değil “asayiş berkemal” şeklinde olsa da geçen zamanla birlikte daha bir kemikleşme beklenirken, hafiften ayrışma emareleri veren bir hava söz konusu. Çünkü gelinen gerilimli durum itibarıyla Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul ederse, kendisi açısından sıkıntılı. Tam
Kurulduğu günden bu yana Cumhurbaşkanı adayı kim olacak tartışmalarıyla gündemden düşmeyen 6’lı masada sıkıntı yaratan bir başka, daha doğrusu asıl konu da milletvekili listeleri denklemi. Özellikle de paydaş partilerin örgütleri açısından. Çünkü bu doğrudan kendilerine dokunan, ilgilendiren bir durum. Evet, Cumhurbaşkanı adayının gönül verdikleri partilerinden ya da istedikleri birinin olması da kritik ve önemli ama öyle ya da böyle, sonuçta işaret edilecek olan tek bir isim. O da belli gibi zaten. Yani her ne kadar hâlâ “kazanacak aday” muhabbeti sürse de dört ayrı isimle girip ikinci tura bırakıp ya da ilk turda bir kişinin öne geçme ihtimali çok düşük. Masadakiler aynı noktaya varmış ki tek bir ismin arkasında durmamız lazım diyorlar. O yüzden esas çekişme ve sürtüşmenin milletvekilliği seçimi için belirlenecek 600’lük liste ya da listeler üzerinde olacağı da ortada. Hem en fazla vekili biz çıkaralım, parlamentoda söz bizde olsun hem de benim partimin vekil
Lunapark aynalarını bilmeyen yoktur. İnsanları, nesneleri olduğundan farklı gösterir, baktığında cüce kendini dev sanır. Dolayısıyla da güldürür eğlendirir. İşte Yunanistan’ın son zamanlardaki hali de böyle bir durum. ABD’nin kurguladığı kirli oyunun bir parçası olma sıfatıyla boyuna posuna, çapına, gücüne bakmadan “Gerekirse savaş” gibisinden tehditler, gerilimi artıran hamlelerle tam anlamıyla hastalıklı bir ruh hali sergiliyor. Cüce lunapark aynasındaki dev yansımasını gerçek sanıyor. Mesela Yunan Savunma Bakanı Nikos Panayiotopulos, son bütçe konuşmasında rekor düzeydeki silahlanmalarıyla ilgili “Türkiye ile askeri güç dengesi, uzun zaman sonra ilk kez Yunanistan’ın lehine değişmeye başlıyor” dedi. Adam Savunma Bakanı ama ordular arası ne envanter zenginliğinden ne de gerçek bir savaş şartlarından bihaber. Üç beş tane Fransız uçağı almakla her şey oldu bitti, üstünlük sağladıklarına inanıyor, NATO görevindeki Türk uçağa radar kilidi atmayı ya da gayri askeri statüdeki
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu hakkındaki karar 6’lı masanın cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki tartışmalarda hafiften makas değişikliğine neden oldu. Karar öncesinde öngörüler büyük ölçüde CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına giden süreç anlamında daha belirgin gibiydi. Ama bu kararla birlikte estirilen, hissettirilmeye çalışan mağduriyet havası ve İYİ Parti lideri Akşener’in ortaya koyduğu İmamoğlu’na yönelik adaylık konusundaki net tavır 6’lı masada tekrar İmamoğlu’nu Kılıçdaroğlu’yla en önemli olası adaylardan biri olduğu noktasına taşıdı... Malum 6’lı masanın adaylık muhabbetinde İmamoğlu’nun şansı “gezileriyle” bağlantılı yaşanan gelişmeler nedeniyle epey bir törpülenmiş, Mansur Yavaş’ın adı daha çok konuşulur olmuştu. Hem de Kılıçdaroğlu’nun defalarca “belediye başkanları görevine devam edecek” şeklindeki açıklamalarıyla hem İmamoğlu’nun hem de Yavaş’ın adaylıklarına sıcak bakmadığını çok net ortaya koymasına
Terör örgütü DAEŞ aslında ABD’nin yarattığı ve her yerde, istediği şekilde kullandığı, kullanacağı İngiliz anahtarı gibi verimli bir aparat. Bunu ABD’nin diğer kuklası PKK/YPG/PYD terör örgütüyle tamamladığınızda da ortaya çıkan tam anlamıyla bir şeytan üçgeni. Şöyle ki; ABD Suriye’deki varlık gerekçesini ne diye açıklıyor? DAEŞ’i yok etmek. Ama ne yaptı, yapıyor? Teröristlerle mücadele adı altında bir başka terör örgütü PKK/YPG/PYD’yi silahlandırıp eğitti, dahası alan açtı. Şimdi de O’nu, daha doğrusu, kendisinin oradaki varlığını meşrulaştırma çabasında. Dolayısıyla da Türkiye’nin bu oyunu bozma kararlılığından rahatsız. Çünkü Türkiye’nin BM 51. madde gereği meşru müdafaa, sınır güvenliği, aynı zamanda da Türkmenler gibi kendini meşrulaştırabileceği haklar var. Rusya da “Beni Esad davet etti, uluslararası hukuka uygun olarak ev sahibi devletin davetine icabet ettim” diyebilir. Ama ABD’nin Suriye’de bulunabilmesi için herhangi bir meşru hak