SİT'in ansiklopedik karşılığı; 'Önemli tarihsel olayların geçtiği yerler ve doğal özellikleri bakımından korunması gereken alanlar...' Türkiye'de bu konumda yüzlerce yer var. Ve yasa gereği; bu bölgeler
koruma(!) altında. Daha da açığı
koruma kurulları izni olmaksızın çivi çakmak dahi yasak. Ama kimin umurunda...
Güney - Ege sahillerimizde yağma almış başını gitmiş. Her yer beton yığını, tarihi mekanlara diskotek - bar yapanlar dahi mevcut. Ya İstanbul?.. Sadece Boğaziçi'ndeki katliam yasaların lafta kaldığına yeter. Bir başka örnek de
Prens adıyla ünlenen
Büyük, Heybeli, Kınalı ve
Burgaz adaları. Sözüm ona buralar da SİT kapsamında ancak; rezalet diz boyu... Hem de
Çevre Günü ve
haftası nedeniyle cafcaflı sözlerin sarf edildiği şu günlerde...
Adalıların tepkisi
Malum Ada Dostları Derneği diye bir oluşum var.
Perihan Ergun'un başkanlığındaki
gönüllü ordusunun tek amacı doğal güzellikleri korumak. Kurulduğu günden bu yana da
adli ve
idari merciler kanalıyla doğa savaşı veriyor. Sonuç alınıyor mu? Sorunun yanıtını
Perihan Hanım'dan alalım:
"Mahkemelerce ve idarece alınan kararların icrası ile görevli
Adalar Belediyesi'nin bu görevi savsaklaması nedeniyle olumlu sonuçlar doğurmamaktadır. Örnek: Burgazada'da kamuya açık yerlerin duvarla kapatılması, adalardaki tüm yıkımlar için belediyenin teknik hizmet, araç vermekten kaçınması. Kararlar icra edilmediği gibi, karar mercilerine (kaymakamlık - anakent belediyesi) edilmiş gibi bilgi verilmiştir. Halen bizzat belediye tarafından ada sahilleri ve ormanları tahrip edilmektedir, Adalar'da Orman Bakanlığı'nca, orman hudutları dahilinde çöp ve moloz dökülmek üzere belediyeye tahsis edilmiş bir yer yoktur. Çöpler ve inşaat molozları orman içine, zaman zaman da kıyılara dökülmekte bu şekilde çöp dağları oluşmaktadır. Yasağa rağmen, son günlerde özel amaçlar için kullanılan motorlu araç trafiği artmıştır."
Perihan Hanım; bu tespitleri
İstanbul Valiliği ve
Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na da iletmiş. Bakalım, oralardan sonuç çıkacak mı?..
Vekile sitem
Ordu'nun Mersin köyü, denizi ve yeşiliyle tipik bir balıkçı merkezi. Yer cennet gibi ama; sakinleri dertli. Çünkü; 1999 Şubat'ında Karadeniz'deki dev dalgalar balıkçı barınağının 300 metrelik bölümünü deniz feneriyle birlikte yutmuş. Garibim Mersinliler de o günden bu yana 'barınak 'diye çırpınıyor. Köylülerden
Tayyar As, şöyle diyor:
'Afiyet olsun...'
"Devlet liman işleri yetkililerine defalarca baş vuruldu. İlin ileri gelenlerine, milletin vekillerine durum anlatıldı. Sağ olsunlar arada sırada ellerinde metre ile gelenler oldu, ölçtüler ya da ölçer gibi yaptılar. Balık - rakı ziyafetinden sonra gittiler. Bu arada sağlam diye bilinen geri kalan 200 metrelik bölüm de parçalara ayrıldı. Ne zaman yapılacağını sorduğumuzda gelen haber 'Deprem nedeniyle yatırımlar durdu' şeklinde idi. Anlayacağınız bizim barınak
dalgazede iken
depremzede oldu. Ankara'dan 2000 yazında başlanacak müjdesi geldi. Sevindik, bu kez de
Tokat civarında sel felaketi yaşandı. Bizim barınak şimdi de
selzede oldu."
Sonuç: TBMM'de Karadenizli ve Karadeniz kökenli çok sayıda milletvekili olduğunu anımsatan okurumuz, 'Nedense bölgelerine tek çivi çakmazlar' diye yakınıyor. Başta Sayın
Mesut Yılmaz olmak üzere bölge milletvekillerinin dikkatine...
Çöp kavgası
Kimya Mühendisi
Nihat Cinemre, Gaziosmanpaşa Belediyesi'ni hizmette yetersizlikle suçluyor. Eczane, tatlıcı - dondurmacı, poliklinik bulunan
Yıldıztabya Caddesi'nin çöplüğe döndüğünü söyleyen okurumuz, şikayetlerini dilekçeyle resmiyete dökmelerine rağmen sonuç alamadıklarından yakınıyor. Belediye ise 'Oraya çöp dökmek yasaktır, levhası diktik ya' diye geçiştiriyor. Ve de 'Sorun kronik değil, çevre esnafından kaynaklanıyor' sözleriyle topu taca atıyor...
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr